li hal alıyor, milletin bir müessese- si daha tahribe uğruyordu. Her şey gösteriyordu ki, Menderesin gözünde sıra nihayet Orduya da gelmişti ve bir defa Ordu da bozuldu mu mem- leketin kurtuluş ümitleri adamakıl- lı zayıflayacaktı. Zira sabık Başba- kanın tahribe gücünün yetmediği bir Ordu vardı, bir de Gençlik.. Ordu ye- rine bir takım çapulcu kafilelerini silâhlandırdı mı Gençliğin kafasını ezebilecek hale gelecekti. Ezemese bile kardeş kanı alabildiğine akacak, ihtiras dolu bir politikacı Türkiyeyi musibetlerin en derinine atacaktı. Üstelik Harbiye ile Yedek Subay, O- kulunun başı üzerine Demoklesin kı- lıcının asılması hareketin bir an ev- vel icrasını gerektiriyordu. Ustalıklı plan Hareket, küçük kuvvetler kullanıl- mak ,suretiyle gerçekleştirilecek- ti ve bu iş için Ordunun gözbebeği b birinci plânda kullanılacak- Harbiyenin genç talebeleri sadece kei değil, rosu Ankarada hâkimiyeti ele alma- ya yetecekti. Esas itibariyle obütün silahlı kuvvetler harekette ruh ve fi- kir birliği içinde olduğundan ondan sonrası kolaydı. Hâkimiyet ele geçi- rildikten sonra İzmirde bulunan ve daha ilk günden harekete katılan Or- general Cemal Gürsel başkente uçak- la getirilecek ve hem devletin, hem silâhlı kuvvetlerin idaresi ona devre- dilecekti. Daha doğrusu ekseriyetini birbirinden kıymetli, pek çoğu kur- may, nisbeten küçük rütbeli subayla- rın teşkil ettiği Milli Birlik Komite- sinin başına o getirilecekti. Komite- nin 15-20 âzası vardı, fakat bunlar bırakınız isimlerinin, sayılarının bil- dirilmesini dahi istemiyorlardı. Hem, hareket başlamadan evvel değil; ha- reket başarı kazandıktan sonra da- hi.. Zira gayeleri devletin idaresine muvakkaten el koymak. Menderesin tahrip ettiği demokratik rejimi ta- mir eder etmez tekrar kıtalarının başına geçmekti. En az arzuladıkları şey kahraman olmaktı. Hayır, bun- lar isimsiz okahramandılar. Memle- ketin iyiliğinden başka şey istemi- yor lar, sadece milletin üzerine çö- ken kâbusun dağılmasını arzuluyor- lardı. Hiç bir partiden değillerdi. Elbette ki münevver olarak sempa- tileri ve antipatileri vardı. Ancak gi- riştikleri harekette bu hisler rol oy- namayacaktı. Kan dökmek, intikam almak, hınç çıkarmak akıllarının köşesinden geçmiyordu. Suç işlemiş olanlar cezalandırılmayacak mıydı? Elbette ki cezalandırılacaktı. Fakat bu ceza onların değil, normal adli makamların eliyle verilecekti. En AKİS, 30 MAYIS 1960 Başbakan ve Milli Savunma Bakanı Devlet Bakanı Devlet Bakanı Adalet Bakanı İçişleri Bakanı Dışişleri Bakanı Maliye Bakanı Milli Eğitim Bakanı Bayındırlık Baltanı Ticaret Bakanı Sağlık ve Sosyal Yardım Bakam? Gümrük ve Tekel Bakanı Ziraat Bakanı Ulaştırma Bakanı Bakanı Basın-Yayın ve Turizm Bakanı İmar ve İskân Bakanı : Yeni Hükümet Orgeneral Cemal Gürsel Âmil Artus Şefik İnan Abdullah Pulat Gözübüyük Tümgn. Muharrem İhsan Kızıloğlu Selini Sarper Ekrem Alican Prof. Fehmi Yavuz Prof. Dr. Nusret Karasu Fethi Aşkın Feridun Üstün Tuğgn. Sıtkı Ulay Prof. Cahit Talas Muhtar Uluer Zühtü Tarhan Orhan Kubat serbest, en dürüst şekildeseçimler yapılacak, kim kazanırsa Milli Birlik Komitesi omemleketinfidaresiiiı ona gönül hoşluğuyla, bir bayram hava- sı içinde devredecekti.' Aylar ve ay- lar bütün bunlar hareketin' idarecile- ri olan subaylar arasında görüşüldü, karara bağlandı. Hatla hareket ba- şarı Okazanınca radyoda okunacak tebliğin dış politika ile ilgili (okuntu dahi bu müzakereler sırasında ha- zırlandı. Ustalıklı plânda bir husus de- gişti: 28 Mayıs tarihi için kararlaş- tırılan hareket 27 Mayısa alındı. Zi- ra hükümet, Orduyu tahrip için ha- sırladığı kendi plânım tatbik için hazırlığa girişmişti. Hele Orgeneral Fahri Özdilek de idealist subaylara katıldığına göre daha fazla bekleme- ye lüzum yoktu. Tarihi sabah 7 Mayıs hareketi için Ankaraya dı- şardan pek az kuvvet celbedilmişti. Bir tank kıtası Çankayaya, çıkacak ve Bayan tevkif edecekti. Küçük bir, tabur şehirde diğer tevkifleri yaptığı gibi oemniyetini., sağlanmasında da yardımcı olacaktı. Bunun haricinde askeri okulların subay namzetleri ve subayların kendileri bizzat vazife gö- receklerdi:.'Plânın bir tek aksama, daha doğrusu müşkilâta uğrama teh- likesi vardı: Jandarma kıtalarının vaziyeti, Gerçi Jandarma alayının bir çok subayı harekete dahildi, an- cak yer yer bir mukavemet ihtimali derpiş olunabilirdi. 27 Mayıs sabahı Jandarma birlikleri Türk Ordusunun ananelerine ne derece bağlı bulun- duklarını ve ne yaman seciyeye sa- hip olduklarını göstermek fırsatını ele geçirdiler. Kara askerleri, Hava . olmadı. kuvwvetleri. Denizciler ve Jandarma- lar aynı ideal etrafında birleşmişler- di. Bu ideal aynı zamanda Türk mil- letinin de ideali olduğundan ihtilâl belki de dünyada görülmemiş bir sü- ratle başarı kazandı.İlk kıtaların Harbiyeden ayrılmaları üzerinden sadece yarım saat geçmişti ki Men- deres rejimi bir daha belini dogrult- mamacasına göçüp gitmişti. Harbiyeden İnönünün evi etrafın- da emniyet tertibatı almak üzere ayrılan kıtanın hareketinden sonra yola çıkan ikinci birlik Refik Koral- tanı evinde tevkifle (o vazifelendiril- mişti. İri Kurucuyu tevkif hiç güç Kıtalar evvelâ evi sardılar, sonra subaylar ve Harbiyeliler içeri . Koraltan şaşkın ve perişan- di. Fakat eve dalanların sonradan anlattıkları en eğlenceli hikâye, üs- tadin yatağında yalnız başına yaka- lanmadığı oldu. Bunların bildirdikle- rine göre Koraltan refakatine genç bir yabancı kız almıştı. Hikâye bir anda kulaktan kulağa yayıldı ve her- kesi kahkahadan kırıp geçirdi. Ko- raltanın yakalanması D.P. iktidarı- nın nasıl bir iktidar olduğunun ibret verici- levhasını teşkil etti. o İhtiyar çapkın yatağından kaldırılınca ağla- maklı bir edayla "Ben Atatürkün sağ koluydum.. Ben İnönünün en sa- mimi hayranıyım. Onu daima takdir etmişimdir. Benden ne istiyorsu- nuz?" diye sızlandı. Subaylar ve ta- lebeler gülüyorlardı. İhtiyar Çapkı- nın giyinmesini alayla seyrettiler. Hele onun, o çalımlı edası yerine bir anda yalvaran edaya bürünmesi is- tihfaflarına, yol açtı. (o Anlaşılıyordu ki sessiz sedasız Türkiyenin en zen- gin adamlarından biri haline gelen, dünya kadar mülk edinen ve herin-.