şişkinlik komisyon azalarını muha- fazaya memur polislerin baştan aşa- ğı müsellah olduklarını belli ediyor- du. Polis memuru yeni GeleNleri -zi- ra daha evvel pek çok şahit bu kapı- dan geçmişti- şiddetle durdurdu. Hü- viyetlerini tespit etti. Üzerlerini ara- dı ve sonra Emniyet âminliginin müstahdemine ait olan ve eskiden yatakhane, şimdi ise bekleme salo- nu olarak kullanılan köhne binasına yerleştirdi. İki genç adam merakla etrafı gözden geçirmeğe (o başladılar. Adamhan bu hususta bir hayli tecrü- beli olduğu içindir ki arkadaşına bu tip bekleme salonları hakkında iza- hat veriyor ve intizarın bir hayli uzun sürmesi ihtimalinden bahsedi- yordu. Sosisli sandviç Saatin 12 yi gösterdiği o sırada iki arkadaşın karnı bir hayli acıkmış- tı. Bekleyiş uzadıkça uzuyordu. AKİS in Yazı İşleri Müdürü bu bekleyiş- ten sıkılmışa benziyordu. Allahtan ki yalnız değildi. Ademhan iyi bir arka- daş olmakta, elinden gelen gayreti sarfediyordu. Tahkikat OKomisyonu- nun çalışma mahalli görülmeğe ode- gerdi. Devriye gezen polislerin ya- nında yer alan makineli tabancalı askerler manzaraya revank veriyor- du. Devlette sanki bütün resmi va- sıtaları Komisyon üyelerinin emirle- rine tahsis edilmişti. Nitekim bekle- me salonunun dar ve kasvetli hava- sından sıkılan gazeteciler pencereye her yaklaştıklarında yeni ve son mo- del bir Station Wagon ile karşılaşı- yorlardı. Demek Komisyon üyeleri- nin her türlü ihtiyacı ziyadesiyle tat- min ediliyordu. Açlıktan mideleri ka- zınan iki ahbap çavuşlar dev yapılı gözlerine kan oturmuş polisi yanla- rına çağırdılar ve dışarıdan yiyecek <bir şeyler alınmasının mümkün olup olmadığını sordular. Aldıkları cevap müspetti. Ademhan süratle dışarı fırladı ve çile arkadaşına yiyecek getirmeğe gitti; Kurtul Altuğ, bek- leme salonunun ortasına okurulmuş köhne maşanın başına geçti ve dü- şünmeye koyuldu. Çok nazik bir şe- kide yapılmış bir davete icabet edi- yordu. Bu kadar beklemenin sebebi hikmeti ne olabilirdi? Ne var ki AKİS Yazı İşleri Müdürü asıl içeri girdikten ve oOKomisyon üyeleriyle teşerrüf etetikten sonra beklemenin ıstırabını tadacaktı. Ademhanm gelmesi uzun sürme- di. Sososli sandviçler büyük bir işti- ha ile yenildi.. Saatler geçiyor, fakat Komisyondan beklenen davet bir türlü vuku bulmuyordu. Saat 13.15 i gösterirken polisli kapının önünde bir Jeep Station dur- AKİS, 30 MAYIS 1960 Cebeci falaka karakolundaki Tarihe | karıştı du. İçinden inen ufak boylu, biçirn- siz adamın adı Osman Kavuncuydu. İşte bu, AKİS in Yazı İşleri Müdürü- nün ümitlerini bir parça kuvvetlen- dirdi. Zira Kavuncuyu diğer okomis- yon azalan takip edebilirlerdi An- cak hâdise hiç de beklenildiği şekilde inkişaf etmiyordu. Ümitler yemden başlayan bekleyiş ıstırabıyla bir ke- re daha kırıldı. Saate 14.45 de beklenen an geldi ve Kurtul Altuğ içeriye davet edildi. Bu davet de diğerleri gibi şeklen ki- barca yapıldı. Tül perdelerin gizledi- ği kapanın ardında neler olduğu, ne- ler olacağı meçhuldü. İçerde Kurtul Altuğ içeriye süzüldü. Kapı- yı temiz bir koridor takip ediyor- du. Koridorun sağında ve solunda irili ufaklı odalar yer almıştı.) Genç. AKİS çiyi sağ taraftaki ilk odaya soktular. Burası 3X4 ebadında bir odaydı. Pencereleri sıkı sıkıya örtü- lü odanın duvarları nefti yeşile obo- yanmıştı. Ortada cevizden mamul, uzun bir masa duruyordu. Masa o kadar uzundu ki adeta odayı boydan boya kaplamıştı. Masanın etrafında beş kişilik bir komite yer almıştı. Riyaset mevkiini Sakaryanın o bece- rikli milletvekili oONusret Kirişçioğlu dolduruyordu. Sağında Kütahya mil- letvekili Kemal Özer, solunda Kay- serinin pek cüssesiz milletvekili Os- man Kavuncu yer almıştı. Diğer san- YURTTA OLUP BİTENLER diler fakat, iyi yah elbiseli, kesik saçlı acaip tavır- lı sivil polisin oOÖnünde Remington marka gıcır gıcır bir yazı makinesi vardı. Anlaşılan, bu acaip tavırt kesik saçlı delikanlı meşhur Komis- yonun sekreteriydi. İki dakikalık bir süküttan sonra şahidin sorgusuna başlandı. İlk defa hüviyet tespiti yapıldı. Bu sırada Kurtul Altuğun Malatya Nüfus kü- tüğüne kayıtlı bulunduğu zapta ge- çerken Komisyon üyelerinin o zevki- ne payan yoktu. Öyle ya, Malatyaya kayıtlı bir şahidin dinlenmesinde mutasavver gayelerin tahakkukunda elbette fayda mülâhaza edilirdi. AKİS Yazı İşleri Müdürüne soru- lan ilk sual, kapağında Cemal Yıldı- rımın yer aldığı 299 sayılı AKİS ile alâkalıydı. Altuğa uzatılan AKİS in YURTTA OLUP BİTENLER kıs- mında yer alan "Partiler" yazının gelişi güzel seçilmiş parag- raflarının satırlarının altlan kırmızı kalemle çizilmişti. Altuğa bu satır- ların dikkatle okunması ve sorula- cak suallere doğru cevaplar verilme - si ikazında bulunuldu. Daha sonra AKİS Yazı İşleri Müdürü ile beş ki- şilik Basın Komitesinin reisi Nusret Kirişçioğlu arasında şu (Oo muhavere cereyan etti. " — Kurtul bey, fevkalâde selahi- yetli bir komisyon huzurunda bulu- nuyorsunuz. Sizden o sorduklarınıza doğru ve kati cevaplar vermenizi ta- lep ediyoruz. "— Buyrun sorun efendim." — Mecmuanızın 299. sayısında yer alan Partiler başlıklı yazı kim veya kimler tarafından kaleme alın- mıştır?" "— Tarafımdan kaleme alınmış- tır efendim." Bu cevap Komisyon 'üyelerini pek memnun etmedi. Nitekim hepsinde aradıkları cevabı almamış olanların huzursuzluğu seziliyordu. Kurtul Al- tuğ bu huzursuzluğu izale etmekte gecikmedi. Komisyon üyelerine mec- muanın çalışma tarzı hakkında ma- lumat vermeği faydalı obuluyordu. AKİS bir ekip çalışmasının mahsu- lüydü. Muhtelif muharrirler tavafın- dan kaleme alınan yazılar bir masa- da toplanıyordu. Bu masa Yazı İşle- ri Müdürlüğüydü. Burada yazılar AKİS in nevi şahsına münhasır Üslü- buna aktarılır ve AKİS m hukuken selahiyetli üslüpçusu tarafından ka- leme alınmış şekilde okuyucuya su- nulurdu. Ayrıca AKİS in bir Kur- may Heyeti mevcuttu. Bu Kurmay Heyeti AKİS in havasını tayin eder- di. Bütün bunlar komisyon üyelerini " 27