görünüş sergiliyordu. Her yeri süsle niyordu ki "Bay yüzde on un işleri son senelerde pek iyi gitmişti.. Ee, Döviz komitesi âzalığı bir zamanlar pek kârlı bir hizmet membaı olmuş” tulZorlu da eşine veda etti ve ideâl arkadaşlarının o yanına. Harbiyeye gönderildi. Dışişleri Bakanı binayı gördüğünde hayretle “ "Burası nere- si ?" diye sordu. Kendisini getiren subaylar dudak bükerek baktılar. Ömrü Ankarada geçmiş, Dişişleri Bakanlığına kadar yükselmiş bir a- dam hayatında ilk defa (Harbiyeyi görüyor, daha doğrusu Harbiyeyi bilmiyor, tanımıyordu!. Ankara salonlarının yakışıklı ha- riciyecisi Harbiyeyi şayet yakından tanımak fırsatını buldu Tavaf edilen ev Senelerdir o milletin ensesinde boza pişirenler böylece umumi nefret- le çevrili bir halde cezalarını çekme- ye başlarlarken Ayten Sokakta ay- lardır polis nezareti altında tutulan 20 numaralı ev dolup dolup o boşalı- yordu. O gün Ayten sokak, ömrünün en güzel saatlerini yaşadı. Hava mü- kemmeldi. Sık bir bahar güneşi in- sanın iliklerini ısıtıyordu, inönü ih- tilale ait ilk haberleri dinledikten sonra traş oldu, giyindi. Saat altıda Gani Paşa, iktidardan adam gibi ay- rılmasını bildiği için on sene içinde milletinin I numaralı sevgilisi, ümi- di, kahramanı haline gelmiş bulunan İsmet Paşaya vaziyet hakkında bil- gi veriyordu. Bu sırada tamamlayıcı malümat da gelmiş ve Türk Silâhlı Kuvvetierinin bütün Türkiyede ida- reyi ele aldığı anlaşılmıştı. İnönü ve- rilen izahatı dikkatle dinledi. En zi- yade omemnuniyetini çeken husus neşredilen ilk tebliğde millete karşı İnönü dış politika mevzuundaki itinayı da beğendi. Ni- tekim bir kaç saat sonra dünya rad- yoları tıpkı İnönü gibi bu iki husus tizlerinde duruyor ve Tükiyedeki ye- ni idareyi sempatiyle karşılıyordu. 20 numaralı eve ziyaretçi akım derhal başladı. En büyük kalabalığı subaylar teşkü ediyordu. Senelerdir İnönü adım ağızlarına almaları bile menedilmek isterülen bu kahraman insanlar yaşayan en büyük meslek- daşlarının elini göz yaşlan içinde ö- püyorlardı. Bu hareketlerinde parti telâkkisinin, düşüncesinin eseri yok- tu. Siyaset akıllarının köşesinden geçmiyordu. İçlerinden gelen bir sev- gi binlerce subay ile askeri, talebeyi Ayten sokağa doğru yola çıkarmıştı. İsmet Paşa küçük evinin üst katın- daki balkonlu çalışma o odasındaydı. Subayların her birine adını soruyor. YURTTA OLUP BİTENLER 27 Mayıs günü gençler Sakallar traş edildi nerede çalıştığını öğreniyordu. Ziya- ret bütün gün, fasılasız sürdü. O ka- dar ki İnönü değil ama yanındakiler yoruldular. Zira gelenler sadece su- baylar ve askeri o talebeler değildi. Sabahın ilk saatlerinden itibaren Ay- ten sokak evvelâ mahalle sakinleri. sonra civarda oturanlar, nihayet An- karalılar tarafından dolduruldu. Bi- rikenlerin büyük bir kısmı kadınlar- dı ve onlar en ziyade heyecan İçinde bulunanlardı. Çoğu ağlaşıyordu. İnö- nü sık sık balkona çıkarak kendile- rini selâmlamak zorunda kaldı. Ka- labalığı dağıtmanın tek yola buydu. Zira halk İnönüyü görmeden gitmi- yordu. Bu arada "Ya ya ya, Şa şa şa. İsmet Paşa çok yaşa" ve "Ya ya yai Şa şa şa, Türk Ordusu çok yaşa" ses- leri gökleri çınlatıyordu. akat bu ziyaretler Muhalefet liderinin zihni çalışmasına mâni ol- madı. Gelenler elini öperlerken o hâ- diseye en doğru teşhisi kbjmıaya ça- lışıyor, memleketin selâmetinin han- gi yoldan en çabuk ve emin şekilde sağlanabileceğini düşünüyor, bulma- ya çalışıyordu. Bütün söyledikleri ta- hakkuk etmişti. Türk milletinin böy- le bir idareye asla tahammül etmiye- ceğini söylemişti. Türk milleti böy- le bir idareye tahammül etmemişti. Zorbalık yüzünden D.P. İktidarının halka ihtilâlden başka çıkar yol bi- rakmadığını söylemişti, ihtilâl çık- mıştı. Kendisinlü ihtilâl yapmayaca- ğını bildirmişti. Kendisi ihtilâl yap- mamıştı. Menderese ve arkadaşları- na âMbetlerinin fena olacağını ihtar etmişti. Âkibetleri fena olmuştu. A- ma 27 Mayısın o bahar güneşi dışa- rıyı nura boğarken İnönü istikbali en iyi falcının görebildiğinden daha iyi gördüğünden dolayı övünmeyi bilâkis istikbal- le meşgul oluyordu. Doğrusu isteni- hatırına getirmiyor, lirse bir askeri o İhtilâlden ilk başta memnunluk duymamıştı. Hareketten haberdar olsaydı bunu önlemeye ça- lışacağı da muhakkaktı. Ama hâdi- selerin gelişme tarzı süratle İnöniyü nikbinliğe şevketti. Bir defa kan he- men hiç akmamıştı. Bir teğmen Polis oOKoleji önünde sâhit düş- müş, B.M.M ve Radyo muhafızla- rından başka Orduya karşı vuruşan çıkmamıştı. Sonra, memleketin her tarafına yeni idare derhal hakim ol- muş, bütün süâhlı kuvvetler aynı ideal etrafında birleşivermişti. Ha- reketin başına Cemal Gürsel gibi 1- nönunün emniyet ettiği, vatansever- lik duygularına yürekten inandığı kıymetii bir askerin gelmesi de Pa- şanın hislerini değiştirdi. Zaten fik- ren ihtilâlden başka çıkar yol bullun- madiğim o da kabul etmiyor değildi. "Fakat devleti Atatürkün yanında a- detâ elleriyle kuranlardan biri oldu- gu için gönlü ihtilâlle iktidar değiş- mesine razı olmuyordu, iktidarların meşruiyet dışına çıkmasını aklı al- madığından buna tevessül. edenlerin doğru yola ihtilâlle getirilmesindeki meşruluğu hem kabul etmek istemi- yor, hem o yolu tutanları haklı bu- luyordu. Kısacası 27 Mayıs günü İnö- nü aklı Ue hisleri arasında bir Savat verdi ve sonda savaşı aklı kazandı. Aslmda memleketin menfaati de o istikametteydi. Nitekim ihtilâlin er- tesi günü, sabahın erken saatinde Orgeneral Gürsel kendisini telefonla aradığında İnönü en samimi şekilde basanlar diledi ve yeni idareye elin- den gelen yardımı yapacağım bildir- di Orgeneral Gürsel aynı akşam Başbakanlıkta tertiplediği basın top- lantısında bu muhaverenin haberini 12