dan çıktı ve Menderesi askeri idare kurmaya mecbur bırakan vaziyeti doğurdu. İstanbulun halen mevkuf OEmni- yet Müdürü Faruk Oktay gençlerin Üniversite bahçesinde, yani Üniver- sitenin içinde toplandıklarını görünce üzerlerine polislerini saldı. o Halbuki kanuna göre Rektör davet etmediği takdirde polisin Üniversiteye girme- sine cevaz yoktu. Ama bunlar Men- deresin polisleriydi ve zannediyorlar- dı ki Türkiyede kanun değil, Mende- resin iradesi hakimdir. Aslında hak- ları da yok değildi. Zira hadiselerden sonra Hükümet o Başkanlığını İşgal eden bu zat hiç sıkılmadan "biz Üni- versitenin bahçesine değil, o istersek profesörlerin Oo kürsüsünün tâ dibine kadar bile gireriz" dedi ve Bumin Yamanoğlunun cesaretini nereden aldığını gösterdi. Bumin Yamanoğlu ve arkadaşları Üniversite bahçesine girer girmez evvelâ kız talebelerin üzerlerine (o saldırdılar. Saldırdılar Vacit Asena BALIKESİR Turan Bahadır DENİZLİ ama kız talebelerden biri Yamanoğ- luna yaman bir ders vermekten geri kalmadı. Ayakkabısını çıkardığı gibi topuğunu (Menderesin gözde polisi- nin alnına indiriverdi. Ortalık der- hal karıştı. Polisler kızları sürükle- meye çalışıyorlar, erkeklerle döğüşü- yorlardı. İlk kavga aşağı yukarı mü- savi şartlar altında cereyan ediyor- du ki Rektör Sıddık Sami Onar oto- mobiliyle bahçeye girdi. Polislerin başındaki Emniyet Âmiri, Zeki Şa- hra birden talebeleri bırakarak Rek- törün' üzerine saldırdı. "Bunlar hep senin başının altından çıkıyor" diye haykırıyordu. Türkiyenin I numaralı polisi Türkiyenin 1 numaralı ilim adamını kolundan tuttuğu gibi oto- mobilinden dışarı çekti. Onar yere düştü, kaşının üzerinden yaralandı. Onarın gördüğü, maruz kaldığı mu- bütün talebeleri heyecana i. Vahşetin bu kadarı haki- katen fazlaydı. Bir kaç yüz talebe bir anda bir kaç bin talebe haline AKİS, 30 MAYIS 1960 geldi. Polisler de çoğalmışlardı. Zeki Şahin ve adamları Rektörü Emniyet Müdürlüğüne götürmeğe kalkıştılar» Gençler ise sevgili hocalarını bırak- mıyorlardı. Fakat polisler zor kulla- narak Rektörü aldılar ve adamı itip kakarak bir polis (otomobiline bindirdiler. Emniyete (o götürdüler. Götürdüler ama gençlerin miktarı daha da arttı. Talebeler Rektör gel- meden asla, dağılmayacaklarını bil- diriyorlardı. Alâkalı zevat başka yol olmadığını görünce Emniyet Müdür- lüğüyle temas etti ve Rektörün iade- sini istedi. Emniyet Müdürlüğünde Prof. Onar Rektörlükten istifa etme- si için zorlanmıştı. Rektörün Üniversiteye (dönmesi büyük tezahürata yol açtı. Prof. O- nar binaya çıktı ve oradan gençlere hitabetti. Dağılmalarını, derslerine dönmelerini istiyordu. Fakat bu ara- da kendisinden istifa etmesinin bek- lendiğini, kendisinin ise teklifi red- dettiğini bildirdi. Gençler (kıyameti DENİZLİ koparıyorlardı. Buna rağmen dağıl- mayı kabul ettiler. Ancak Üniver- sitenin ön kapısından çıkacaklardı. Polis ona da mâni oldu. Hayır, genç- ler arka kapıdan çıkarak dağılmalıy- dılar! Kavga süratle büyüdü. Bu sı- rada Beyazıt Meydanım atlı ve ya- ya polisler doldurmuşlardı. İki taraf muharebe vaziyeti aldı. Polisler Mar- mara sinemasının önüne o yerleşmiş- lerdi. Gençler saf halinde Üniversite- nin kapısından çıkınca üzerlerine ev- velâ süvariler saldırdı. Atlar insaf- sızca geliyordu. Talebeler bazı polis- leri atlarından çekip aldılar, buna mukabil polisler de kılıçlarla talebe- arasında (oyaralanmalara (sebebiyet verdiler. Bu sırada yaya polisler ta- bancalarım çekmişler (geliyorlardı. Gençler, gözlerini kırpmaksızın po- lislerin üzerlerine yürümekte devam ettiler. Menderesin polisleri ohedef gözetmeksizin ateşe başladılar. Genç- lerden devrilenler oldu. Meydanda halk, bu feci manzarayı ibretle sey- YURTTA OLUP BİTENLER rediyor. ancak bir müdahalede bulun- muyordu. Polisler ve talebeler bir- Emniyet kuvvetleri vaziyete hâkim olamayınca askeri (o birlik çağırmak zarureti hasıl oldu. Böylece Ordu ilk defa olarak müdahalede bulundu. "Kardeş kardeşi vurur mu?” gi hadise omahallinde görün- gençlerin coşkun tezahüre- e katlandı, Talebeler bırlige ko- a eden subaylara sarıldılar, on- İm öpmeye başladılar. Orduyu alkış- lıyorlar, "Ya ya ya, Şa.şa şa. Türk Ordusu çok yaşa" diye bağırıyorlar- dı. Ordu zora baş vurmadı. Talebe ve asker kaynaşmıştı. Manzaranın, hâ- disenin elbette ki ibret verici bir ta- rafı vardı. Akıllı bir idarenin bun dan ders alması gerekirdi. Ama o a- kıl çoktan uçup gitmiş, gözleri sadece iktidar hırsı bürümüştü. A.Hamdi Sancar Necmettin Önder NEVŞEHİR Beyazıt meydanı derhal bir ana baba gününe döndü. Gençler vilâye- te yürümeye karar verdiler. Bu sıra- da asker takviye almıştı, Ama yeni gelenler eskisinden farklı davranmı- yorlardı. Ortalıkta tanklar da görün- dü. Gençler tankların üzerine fırladı- lar. G.M.C. ler ise talebeden geçilmi- yordu. Bu şekilde Çemberlitaşa ka- dar gelindi. Orada askeri vasıtaların ve tankların yolu kestiği görülünce bir kısım talebe Atatürk köprüsünü hatırladı ve o istikamete yöneldi. Fa- kat Babiıâli yolunu tercih edenler mânileri zorladılar ve askerin müsa- mahası sayesinde aşmaya muvaffak oldular. Böylece iki büyük kafile te- şekkül etti. Atatürk köprüsü istika- metinde ilerleyenler Aksaraya indi- ler, Atatürk Bulvarını takip etmeye başladılar. Halk pencerelere, balkon- lara üşüşmüştü. Her yer bir bayram manzarası (oarzediyordn. o Evlerden bayraklar, çiçekler atılıyor, halk mü- temadiyen alkışlıyor, yasa diye ba- 14