YURTTA OLUP BİTENLER Kızılayda nümayiş dağıtılıyor Gaz bombası giriyordu. Marşlar söyleniyor, genç- ler mütemadiyen "Menderes istifa!. Bayar istifa!." tarzında hitaplarda bulunuyorlardı. Babıali istikametini tutmuş bulunanlar Dr. Namık Gedi- kin gazetesi Hürriyetin önünde yuna çektiler, aleyhte nümayişi yaptılar. Aynı kafile daha sonra Cumhuriyetin bulunduğu sokağa saptı. O sırada Nadir Nadi gazeteye geliyordu. Ta- lebeler onu görünce heyecanla alkış- ladılar, aralarına aldılar. Cumhuri- yetin mert başyazarının gözleri ya- şarmıştı. Milletin nabzının nasıl at- tığını zaten biliyordu. besi gençle- rin heyecanı imanım tazeledi, Ata- türk gençliğine bir defa daha hay- ran kaldı. am üzerine doğru İki taraftan Babıâli istikametinde ilerleyen kafi- leler Köprüler açılmıştı- Sirkeci ci- vârında birleştiler. İşte bu sırada Hü- kümetin İstanbulda ve Ankarada Ör- Ji idare ilan etmiş bulunduğu anla şıldı İstanbul Örfi İdare Komutanı olarak Orgeneral Fahri Özdilek, An- karaya .ise Namık Argüç tayin edil mişlerdi. Babıalinin altında gençler karşılarında özdileği buldular. Or- general yanında bulunan bir talebe temsilcisi vasıtasıyla haberi duyurdu ğılmalarını istedi. lerinin kısmen karşısında talebe tezahürat Zaten gelirken Sirkecideki Emniyet Müdürlüğüne uğramışlar ve orada “Ölülerimizi istiyoruz!", "Katiller" diye haykırmışlardı. Gençler Orge- neralin tavsiyesine uyarak dağılı- yorlardı ki biraz ilerde mevaki almış polislerin hücumuna uğradılar Ta- bii mukavamet ettiler ve örfi İdare 15 yardıma komutanına durumu duyurdular. Ör- ül İdare komutanının gönderdiği su- baylar polisleri ittiler ve talebelere yol açtılar. Böylece Gençlik - Ordu işbirliğiyle gelişen İstanbul nümayi- şi gene Gençlik - Ordu işbirliğiyle bitti. Fakat gençler şehitler vermiş- lerdi. Menderes bir kaç gün sonra yaptığı radyo konuşmasında fütur- suzca yalan söyledi ve İstanbulda bir tek talebenin polis kurşunuyla vurul- duğunu bildirdi. Nitekim bir müddet sonra aynı zat Ankara hadiseleri mevzuunda daha da nekes davrana- cak ve hiç ölü bulunmadığını söyle- yecekti. Başkasının konuşmasını ya- sak ettikten sonra yalan söylemenin elbette ki hiç bir güçlüğü yoktu. Beyanname devri Hakikaten sabık Başbakan, hadise- lerin gelişmesi üzerine bir yandan Tahkikat Komisyonu, diğer taraftan Örfi İdare Komutanlıkları vasıtasıy- la Türkiyede sadece kendi sesinin duyurulmasını sağladı. Daha doğru- su sağladığını sandı. Aşağı yukarı bir ay müddetle hemen her haber ya- sak edildi. Menderes İzmire gitti. Kendisini karşılatacak ancak 80 bin kadar insan bulabildi. Radyolar bu- nu "300 bin Egeli" diye ilan ettiler. Sabık Başbakan konuşurken dinleyi- ciler kendisini yuhaladılar, aleyhinde bağırdılar, istifasını istediler. Men- ders taraftarlarıyla aleyhtarları iki defa döğüştüler. Polis 18 kişiyi tev- kif etti. Bu sırada bir de hâdise oldu. Polis nümayişçiler arasında bulunan bir kaç, subayı tevkif etti, alıp kara- kola götürdü. Haberi duyan diğer su- baylar karakola gittiler, polisin ar- kadaşları hakkında tahkikat yapa- mayacağını bunları alakadar eden mecinin askeri merci olduğunu anlat tılar. Fakat sırtlarını Cemal Gökta- na dolayısıyla Gedike, dolayısıyla da Menderese dayamış olan polisler subayları karakoldan kovdular. Bu- nun üzerine İzmirdeki komutan Or- general İskilipligil bizzat karakola geldi ve komiserden subayları istedi. Komiser küstah bir tavırla general filan tanımadığını bildirdi o General Isklipligil o"Bana bak, dedi. Şimdi buraya iki bölük asker getiririm, ne sen kalırsın, ne karakolun". Pabucun pahalı olduğunu gören polis, subay- ları teslim etmek zorunda kaldı. Ge- ne İzmirde, başlarında C.H.P. 11 bazı milletvekilleri (Obulunan gençler ve alk nümayiş yaptılar, Menderesin istifasını istediler, "Hürriyet!" diye bağırdılar. Fakat bütün bu hâdisele- rin yazılması yasak edildi. Radyo bu sırada "Kadirbilir Egelüer"in "Sev- gili Başbakanları"'nı bağırlarına bas- tığını bildiriyor, "Başbakan o kendi- sine has beşuş çehresiyle halkı se- lâmlıyor" diyordu. Yalanı doğru diye satmak ve doğrunun yayınlanmasını tamamile menetmek böylece Mende- res rejiminin son alâmeti farikası ol- du. Ama Menderes bu kadarla da ik- tifa etmedi. Bu bir ay zarfında nere- de bir söz söylediyse, ne zaman rad- yoda konuştuysa İnönü kendisine muntazaman cevap verdiği halde bunların neşrini yasak ettirdi. Ken- disi İnönü ve partisi aleyhinde dün- ya kadar laf ediyor, bunları gazete- lerine yazdırdıktan başka radyoda da okutuyordu. Meselâ Hürriyet ko- caman puntolu harflerle Menderesin İnönüye küfürlerini gerine gerine ya- zıyordu Ama İnönünün müdafaa sa- dedindeki sözlerini bildirmek yasak- tı. Kaldı ki İnönü, tıpkı Bursa nut- kundan sonraki meşhur söz düello- sunda olduğu gibi sabık Başbakana cevap üzerine cevap oturtuyordu. Meselâ Menderes Turgutluda Üni- versite hocalarına çatmış, onları tek parti devrinde iki büklüm gezmekle mi suçlandırmıştı. Ertesi gün İnönü Menderese şöyle diyordu: "Ben tek parti devrinde karşımda iki büklüm gezen Üniversite hocası hatırlamıyo- rum. Ama istediğim elde etmek için benim dâhiyane irşatlarımdan bahse- den ve karşımda iki büklüm olan bir politikacıyı mükemmelen hatırlıyo- rum" Bu neşir yasakları Türkiyede yeni bir sanayi doğurdu: Beyanna- me imali ve dağıtımı! Geçen bir ay zarfında devletin hemen bütün daire- lerinde harıl harıl İnönünün nutuk- ları, hadiselerin hülâsaları, CHP. nin tamimleri teksir ediliyor ye bun- lar bizlerle nüfüs halinde dört bir yana gönderiliyordu. Nitekim D.P. tarafından parayla tutulmuş bası ye- AKİS, 30 MAYIS 1960