YURTTA OLUP BİTENLER ken Hukuk Fakültesi önündeki üçlü kurmay heyeti yeni bir işaret ver miş ve atlı polisler bahçede cop yağ- muruna tutulmuş Üniversiteleri | o- sertne ikinci defa sürülmüştü. Kova- lamaca bu sefer feci oldu. Hızım ala- mayan atlar Hukuk Fakültesinin ka- pısından içeri girdiler. Salon talebe- leri ve atlıları alacak genişlikte de- gildi. Feryatlar koca binayı o sarsı- yordu. Bu yetmiyormuş gibi coplular da talebenin üzerine atılmıştı. Yara- lananın haddi hesabı yoktu. Hukuk Fakülteliler otabanca ve copa yum- ruklarryla karsı (okoyuyorlardı. Bu arada narin bir genç kız başına ye- diği copla yere yıkıldı ve bayıldı. Sonradan, son sınıf talebesi plan bu gencin gözlerinin kör olduğu öğrenil- di. Bir kısım talebeler yukarı kata çıktılar. Polis peşlerinden atıldı. Bu sefer atlar itiraz etmiş, ikinci kata çıkmıyacaklarını bildirmişlerdi! o Ar- bede yukarı katta devam etti. Do- çentler, asistanlar coplarla haşır ne- şir olmuşlardı. Bir müddet sonra polisler çekildi. Fakültenin salonun- da sadece yaralıların iniltileri ve bu- run deliklerinden soluyan Hukuklu- lar kaldı. Dışarıda ise sükunet vardı. Üçlü kurmay heyet) hayatından memnundu. Baş mı istersiniz?... Ne var ki, kurmay heyetinin te- bessümü dudaklarında kaldı. Hu- kuk Fakültesinin yanındaki bir baş- ka İrfan ocağından, bir başka Fakül- teden sabık Başbakana göre omek- teptir- ses geliyordu. Siyasal Bilgi- ler Fakültesi talebeleri arkadaşları- nın yardımına koşmuşlardı. İki Fa- külte arasındaki dar sokak bir anda, göğsü mavi mine rozetli genç kız ve delikanlılarla doldu. Ve hemen ar- kalarında polisler! Bütün bunlar olur ken düğüne kamber yetişmişti. İkti- darın müthiş İçişleri Bakanı Dr. Na mık Gedik hadise mahalline gelmiş ve gülmeyen yüzüyle durumu seyre başlamıştı Gedikin üzerinde lacivert bi elbise ve iinayla bağlanmış obe- yaz- lacivert bir kravat vardı. Ara sokakta Siyasal Bilgiler (o Fakültesi talebeleri ile polis arasındaki muha- rebe devam ediyordu. Talebeler taş, kömür ve toprakla; polis cop ve si- lâhla dövüşüyordu. Binadan dışarı çıkan Üniversiteliler atlı polisin üzer- lerine yürümesi üzerine içeri çekildi- ler. Bu arada müthiş İçişleri Baka- nı ile Siyasal Bilgiler De- kanı Fehmi Yavuz konuşmak iste- miş, sert Bakan bu isteği kabul et- memişti. Eski bir mülkiyeli olan Bi- rinci Şube Müdürü Niyazi Bicioğlu ise iki taraf arasında Ş vazifesi görmek için ortaya çıkmıştı Binaya sığınan gençler pek zevk- le söyledikleri birkaç kelimeden mü- Li cümleyi haykırıyorlardı Menderes istifa et.. Esi ki mülkiyeli Bicioğlu bu ava- zeler arasında Fakülte binasının önü- i. Bu sırada genç bir kız kendisine kalem ve kâğıt uzat- mış. Fakültelerinin şerefli mazisine nakise teşkü eden bu vazifeden isti- fa etmesini istemişti. Bicioğlu da ne- dense sabık Başbakan Menderesin fikirlerindeydi. . İ kelimesinden pek fazla hoşlanmıyordu. Bicioğlu toplu halde duran gençlere şöyle de- di : "— Burası Yeniçeri (oocağı mı? Sadrazam başı mı istiyorsunuz." Siyasal Bilgililer cevap verdiler: Kızılaydaki büyük nümayişten bir sahne İstenilen Meşru Haklar "— Sadrazam başı isteriz. Baş- bakanın başını isteriz." Bicioğlunun yüzünü garip bir te- bessüm kapladı. Gençlere bağırdı: — Kuvvetiniz var mı ki? İster- sem sizi on dakikada dağıtırım. Ba- na sor kullandırmayın" İki yüz Si- yasallı genç bir agızdan esvap «erdi- er : Canımızı da alamazsın ya Ni- yazi ös” Böylece omütareke bozulmuştu. Bahçe kısmından binaya sokulan po- lisler ikinci defa taarruza geçtiler. Gençler kızların eteklerinde taşıdık- ları taş ve kömürlerle bu taarruzu püskürttüler. Siyasal Bilgiler Fakül- tesi dayanıyordu. Bütün zorlamalara rağmen binadan içeri girmek müm- kün olmamıştı. Zamanın İktidarının müthiş içişleri Bakanı bu içler acısı manzaraya dayanamadı ve o hâdisi mahallini terketti. İş gene üçlü kur- may heyetine kalmıştı. Kimin parlak fikri olduğu hâlâ bilinemiyen bir ça- re bulundu. Eski model bir, arazöz getirtilerek Üniversitelilerin Oo üzeri- ne su sıkıldı ve polisler hücuma kal- dırıldı. Ancak beş dakika İçinde Si- yasallılar arazözü zaptetmişler (o ve hortumu üzerlerine gelen o polislere çevirmişlerdi. Polisleri doya doya 1s- lattılar. frenleri patlamıştı. yı pencerelerden seyreden halkı kah- kahalarla güldüren bir olay cereyan ediyordu. Yokuşun başında bulunan araba aşağı doğru gittikçe artan bir hızla ilerliyordu. Polisler önde, itfai- ye arabası arkada bir kovalamaca- dır başladı. Üniversiteli gençler cop mütehassıslarının haline kasıklarını tutarak gülüyorlardı. Gençlerin kah- kahaları uzun sürmedi. Devrilen oto- mobilin arkasında saklanan polisler copların bir işe yaramadığım görün- ce silâha sarıldılar. (o Siyasallı genç- ler, üzerlerine boşalan kurşun yağ- murundan sakınmak için kendilerini güçlükle sıralarınl arkasına atabildi- ler. Yaralanan yoktu. Hepsinin al- i ter damlaları bağırıyor, nn nan taş ve kömür- ler polislerin üzerine bir anda atıla- rak tekrar sıraların arkasına sinili- yordu. Taş ile kurşun... Silâhlar doğ- rusu müsaviydi | Saat 14... Siyasallı talebeye "Ya eniz muhakkak göz- leri dalar ve acı acı yüzünüze bakar. AKİS, 30 MAYIS 1960 Şimdi hangi saat 14" des