İ Y .. .. teşhisi üzerine 1960 yılının ilkbaharında seçimleri ye- nileme kararım kendi kendisine verdi. Grup arkadaş- larından bazıları itiraz ediyorlar, bütün bunlara rağ- men Muhalefetin kendilerini tepeleyeceğini söylüyorlar- dı. Daha bir bucuk yıl iktidarda kalmak imkânı varki o- Dimyata pirince gidiyoruz diye evdeki bulgurdan olma- nın manası mı vardı? Menderes, unlara aldırmadı bile.. 1960 kışının meşhur İnönü - Menderes düellosu sı- rasında maneviyatı kâh yükselen, kâh alçalan sabık Başbakan ancak Muhalefet liderinin tarihi Kayseri se- yahati üzerine ayıldı. Haa, demek vaziyet zannettiği gibi değildi. Bir zamanların "D.P. kalesi" Kayseride on binlerle insan bütün manilere rağmen İnönüyü saatler- ce beklemiş, lehinde görülme iniş tezahürat yapmış, şeh- ri yelinden oynatmıştı. O zaman Menderes seçimleri "bu haldeki Halk Partisi" ile dahi yapamayacağım an- ladı. C.H.P. yi ciddi şekilde tahrip etmeli, ondan sonra halktan sandık başına gitmesini istemeliydi. Maruf “Tahkikat Önergesi" işte bu plânın neticesi oldu. C.H.P. o vaziyetteydi ki, kanuni ve meşru yollarla gerekli tah- ribin ikasına imkân yoktu. En "müsait" mahkeme, C.H.P. için beraat karan vermekte zerrece tereddüt et- meyecekti. Zaten memleket idaresi, bütün kanunlara rağmen Menderese güç, içinden çıkılmaz geliyordu. Sa- bık Başbakan herkesten ya bir Atıf Topaloğlu, ya bir Nihad Erim olmasını istiyor, fakat maalesef herkes bu iki "muhalif" derecesinde anlayış gösteremiyor, kendi- sini takdir etmiyor, sadece ve sadece aleyhinde bulunu- yordu. Menderes adına "C.H.P. ile bir kısım basının faa- e tahkike memur T.B.M.M. Tahkikat Encüme- ' dediği komisyonu ralıat etmek için kurdu. Bu, 15 kişilik bir sivil junta idaresiydi ve doğruna istenilirse .P. Grubu içinde Menderesin o komisyona seçtiği tip- lerin bir onaltıncısını bulmak kolay değildi Sabık Baş- bakanın aklınca bu komisyon marifetiyle memleket " idare edilecek, hiç bir sızıltı «sınayacak, her- kes tıtreşecekti.Sivil juntanın azaları Menderesin em- rinden çıkacak adamlar değillerdi. Nitekim sabık Baş- bakan onlara bir efendinin uşağına dahi yapmaktan çe- kineceği muameleyi yapmaktan çekinmedi, tahkik fa- aliyetlerinin bittiğini, raporlarını yazmaya başladıkla- rını millete bizzat ilân etti, bunun için -hiç olmazsa usulen- Encümen başkanım vazifeli kılmaya dahi lüzum görmedi. Azalar bunu sineye çektiler. Fakat komisyon kurulduktan sadece bir kaç gün sonra Menderes işlerin hiç de sandığı kadar iyi gitme- diğini hayretle gördü. Komisyon vardı ama, yetkileri yoktu. Komisyonun kararlarına uymayanlar, müeyyide olmadığından, mahkemeler tarafından cezalandırılmı- yorlardı. Halbuki, yeni rejimin felsefesi cezaydı. İstimin arkadan gelmesi tertibi, Menderes sivil juntasını bir takım yetkilerle teçhiz etti. Artık sistem işleyebilir, gi- yotin çalışabilirdi. Sabık Başbakanın hesap etmediği, Türk milletinin Türk gençliğinde şahlanan yaman ira- desi oldu. Meşhur tedbirlerin kanunlaşmasının hemen ertesi günü İstanbulda patlayan nümayiş, sivil juntayla Tür- kiyenin idare edilemeyeceğini Menderese gösterdi. İs- tanbul yerinden oynayınca sabık Başbakan korktu ve en az istediği çareye başvurdu: Askeri idarenin yardı- mını talep etmek! örfi İdare gönül rızasıyla değil, en az fena çare olduğundan dolayı ilân edildi. Yoksa Men- deres askerden oldum olasıya hazzetmemişti ve iktida- rının kaderini askere terketmek hiç hoşlanmadığı bir şıktı. Fakat gençlerin ateşine karşı polisin tabancasının AKİS, 30 MAYIS 1960 ateşi tesirsiz kalmıştı ve askeri birlikleri müdehalesi olmaksızın vaziyete hakim olmak imkân dahilinden çık- mıştı. Örfi İdarenin ilk işleyiş tarzı sabık Başbakanı se- vindirmese dahi kısmen ümitlendirdi. An karada bir ko- mutan bulmuştu ki. gençlerin Üzerine ateş açtırtmaktan çekinmemişti Menderes, o hava içinde İstanbuldaki ko- mutanın ne derece ihtiyattı hareket ettiğini, her hangi bir kimseyi ciddi şeklide incitmekten sakındığını göre- medi. Kanaatince bir iktidar bir çift general buldu mu, onunla orduya hakim olaabilirdi. Sakıt Cumhurbaşkanı Bayarın hayat felsefesi burada bir defa daha kemlisini gösterdi. Milli Savunma Bakanı Ethem Menderesin ağ- rıyla İktidar, subaylara arsa vaadinde bolundu. Fakat bu o derece çirkin şekilde ve rüşvet olarak verildiği öy- lesine belli halde yapıldı ki, sevindirilmek istenilen su- baylar yüreklerinde bir iğrenme duygusu hissetmekten kendilerini alamadılar. Radyo mütemadiyen neşriyatta bulunuyor, safdillere ayda arsa satan bir açıkgöz sim- sar edasıyla subayları milletin gözünde küçük düşür- meye çalışıyordu. Fakat, Bayar da, Menderesler de bu- nun faydalı bir hareket olduğu zehabım muhafaza edi- yorlar. İki generali kendi taraftarları sanıyor, ötekile- rin de arsa feda etmeye -hem de hayali arsa- yanaşma- yacağını ümit ediyorlardı. Bu şuada, milletin bir par- çası olan Ordu kaynaşıyor, kaynıyor, genç ve münevver subaylar keudi aralarında memleketin kaderini görüşü- yorlardı. İnönünün yasak edilen beyanattan elden ele dolaşıyor, bir kısan Genel Kurmayda teksir ediliyor, da- ğıtılıyordu. Elbette ki Türk Ordusu Türkiyenin mukad- deratına kayıtsız kalmayacaktı. Kalamayacaktı. Bunu, bir Menderes anlamadı. Tâ, Harp Okulu talebeleri şehrin göbeğinde nüma- yiş yapıncaya kadar.. Sabık Başbakan genç Harbiyeli- ere küfrederek içini boşalttı ama, hareketin manası üzerinde derin derin düşünmekten de kendisini alamadı. Başım öyle bir derde sokmuştu ki.. Seçimleri erkene al- ma niyetinden başlayan bir tertip, gelip bu noktaya da- yanmıştı. Sabık Başbakan, ancak bundan bir hafta ka- tar evvel Ordunun kendi emrinde değil, memleket men- faatinin emrinde olduğunu acı şekilde anladı O zaman bir tercih yapma zaruretini hissetti. Memleket müdafa- ası mı, iktidarının müdafaası mı? Menderes, tereddüt, süz, ikinci şıkkı seçti. Normal ordu teşkilâtı tahrip edi- lecek, bir takım "İnzibat Taburları" kurulacak, hususi yetiştirilmiş sadık birlikler teşkil edilecek, asi Harp Okulu ve Yedek Subay dağıtılarak subayları sürülecek- ti. Ankara temizlenecekti. Türk Ordusunun kremasını teşkil eden genç kurmay albaylar, kurmay yarbaylar uzaklaştırılacaktı. Bunların yerine bir gerilla teşkilâtı vücuda getirilecek, polis üniformasıyla azdı Demokrat- lar dolaştırıldığı gibi Ordu da mahvedilecekti. Bu basit plânlar hazırlanmıştı bile.. Paraşütle düşmenin fazileti- ne bir türlü inanmamış bulunan Menderes ile Bayar ve ideal arkadaşları memleket müdafaasını tahrip pahası- na mevkilerinde kalacaklarını sanıyorlardı. 27 Mayıs hareketi, işte bütün bunların neticesi ol- du. Başta İsmet İnönü, aklı başında dünya kadar adam Menderese üzerinde yürüdüğü yolun nereye çıktığını ih- tar etmişti ama sabık Başbakan bunu anlamaya, kabul etmeye yanaşmamıştı. Kayseri hâdiselerinden sonra gi- riştiği manevra bir politika değil bir kumardı. Her elde karşısındakinin kâğıtlarının kendisininkilerden yüksek olduğunu gördü. Kaybetmesi mukadderdi. Kaybetti