YURTTA OLUP BİTENLER iyice biliniyordu. Onlar "Hürri- vet er mi Onlar içlerini sevme- yen hürriyetsizliğe, zulme ve baskı- ya genç bağırlarını açıp açıkça kar- şı koymuşlardı. o Suçlan işte buydu. Bunun için ölmüşlerdi. Dersten çıkan e hukuklular nu düşünüyorlardı. Gözlerindeki nembundandı. Yavaş yavaş bahçenin ön tarafına doğru gizli bir el tarafın- dan adeta itiliyorlardı. On tarafta toplanıldı. Başlar eğik yürekler e- zikti. Bir tek kipinin ihtarına lüzum kalmadan. Demokrasi şehitleri | için ihtiraın duruşuna geçildi. Dağ taş, İstanbulda bir gün evvel Demokrasi uğruna canlarını vermiş genç üniver- siteliler için eğilmiş, dağ taş sessiz- liğel gömülmüştü. Sadece ve sadece bir tek şey bunun dışindaydı. Fakül- tenin talebeler için ayrılmış telefonu! Telefonu çeviren parmakların bu nu- maraya alışık olduğu anlaşılıyordu. Karşıdan ses gelince, parmakların sahibi hazırol vaziyetine geçti ve: "Amirim, Hukukta nümayiş var-" dedi. Sonra ahizeyi yerine koydu, or- tadan kayboldu. Vazifeşinas talebe - polis, amirim memnun etmenin se- vinci içindeydi. Fakültenin bahçesi lanan kalabalık önünde top- ağır ağır büyüyor, halka genişliyor, bir an oğulu mi- sali talebeler toplanıyordu. Hançe- relerden çıkan ilk ses: "- Hürriyet" oldu. Sonra devam edildi: "— Menderes istifa et.. istifa et.." Ses Cebecinin basık tavanlı apart- manlarında aksi sedalar yaparak, genişledi, genişledi ve bütün semti tuttu. Genç üniversiteliler boğazla- rını yırtarcasına "Hürriyet.. Hürri- yet" diye bağırıyorlardı. Bir gün ev- veilnden Fakültenin önüne yerleşti- rilmiş polis ekipleri büyük bir ma- haretle talebeleri kordon altına alı- verdiler. Coplar sıkılmış,hazırlan- mıştı. Polis tetikte bekliyordu. Hangi polis?.. Genç Üniversitelilerin hiç çe- kinmeden canlarını, mallarını emni- yet ettikleri polis!. Menderes Bir küfürbaz... Hukuk fakültesi talebeleri masum nümayişlerine ve şehid olan arka- daşlarının hatıralarına hürmeten yap- tıkları harekete devam ederken Di- kimevi tarafından açılan geniş yolda yeşil bir otomobil görüldü. Otomobi- lin plâkası da yeşildi. e Ankaralılar bu otomobili yakınan tanırlardı. Ge- len Ankaranın imarcı valisi Dilaver Argundu. Yeşil araba Fakültenin ö- nüride durdu. Dilaver Argun müte- bessim bir çehreyle indi. Talebelere, bağıran, içlerim boşaltan gözü nem- 18 bu talebelere (oşöylece bir o baktı. dönüp açtırdığı geniş astarlı zevkle süzdü. Genişyol Dikirnevine kadar pü- rüzsüz uzanıyordu. Gülümsedi. A- partmanlardan sarkan vatandaşları da uzun uzun süzen Vali Argun nü- mayiş yapan Hukuk Fakültesi tale- belerine. kinle döndü. Duyanların yü- zünü birkaç saat ıstakoz gibi kızarık tutacak bir küfür salladı ve: "— Şimdi, şimdi görüşeceğiz si- zinle dedi. Dişleri sıkılmıştı. Talih- siz Valinin diş doktoruna ödeyecek bir hayli borcu olmalı ki o günlerde kendisini ve efendilerini çileden çı- karacak bir sevgi tezahüratının seda- ları kulaklarını dolduruverdi. Talebe Muhalefet lideri İsmet İnönü için "Ya ya ya. Şa şa şa, İsmet Paşa çok yaşa" diye bağırmaya başlamıştı. Di- laver Argunu bundan fazla hiç bir Sonra bağırıyorlardı. İsmet Paşa çok yaşa İlk birlik ocoplarla (talebelerin üzerine atıldığında gençler dağılır gibi oldular. Bir kısmı mektebin arka tarafına doğru kaçtılar, oradaki yurtlarından o çıkardıkları masa ve sandalyelerle barikatlar kurup arka- sına mevzi aldılar. Hemen oracıkla toplanan taşlarla (ocephelerini ota- mamlayan Üniversiteli gençler hazır beklemeğe koyuldular. Diğer bir kı- sım talebe Fakültenin kapısından içeri kaçmış, alt kattaki büyük sa- londa toplanmıştı. Polis hafifçe iş- leyen coplarını okşaya (ookşaya geri döndü. Bu sırada Vali Argunun yanı- na Emniyet Umum Müdürü Cemal Göktan da gelmişti. Pek az sonra da Ankara Örfi İdare Komutanı Namık Argüç bu iki kişiye iltihak etti. Ta- kım tamamdı. Üç adam hararetle Menderes 5 Mayısta Kızılayda devirleri. Hiddetli şey sinirlendiremezdi. o "Hürriyet" diye bağırmışlardı. "Menderes istifa et" diye haykırıyorlardı. Ama bu İ- nönü sevgisi ne oluyordu? Kim aşılı- yordu bunu gençlere? Dişlerini bü- tün hırsıyla sıktı. Çene kemikleri ke- netlenmiş, yüzündeki bütün kaslar tekallüs etmişti. Şık lâcivert elbise- si ve açık renk kravatı doğrusu bu çehreye, üstelik bu manzaraya yakış- mıyordu. Gözleriyle bir şeyler arar gibi yaniden uzaklara baktı. Canı a- damakıllı sıkılmışa benziyordu. Bir- den gözleri parladı İleride, geniş yo- lun ucunda atlı polis kuvvetleri gö- rülmüştü. Süratle hâdise mahalline yaklaşıyorlardı. Polis kuvvetleri yetişmiş, mevzi- lerine girmişti. e Talebeler ablukaya alınmıştı. Hayret, gene de susmuyor, üstelik "İsmet Paşa çok yaşa" diye bir şeyler konuştular. Neler konuş- tukları omalümumuz değildir. An- cak Üniversiteliler için bir iyilik dü- şündükleri daha sonraki hareketle- rinden anlaşıldı. Geçen zaman zarfın- da Fakülte binasının alt salonuna gi- ren talebeler yavaş yavaş dışarı çık- mışlardı. Daha cesur, daha kararlıy- dılar. Zira bu defa yanlarında Doçent Hicri Sezen ve Profesör Necip Bilge vardı. İşe öğretim üyeleri de karış- mışlardı. Bir üçüncü Öğretim üyesi de hâdiseye katılmakta gecikmedi. Prof. Bülent Nuri Esen bir Don Ki- şot edasıyla ortaya atıldı. Sözleri ha- reketleri kadar ateşli değildi. Ellerini, "kollarını sallıyarak öğrencilerine na- sihate başladı. , derse girmeleri- ni tavsiye ediyor Talebeler boşu- na uğraşıyorlardı. Bu hareketten el- lerine bir şey geçmezdi. Boşu boşuna AKİS, 30 MAYIS 1960