NICI erlerin ihbarı üzerine dört subay bu suçtan tevkif olundular Menderes İnönünun beyannamelerini (o subayla- rın teksir ettiğini duyunca o çılgına dönmüştü. Bilmediği halkın elinde Başbakanlığa alt yazı makinelerinde çoğaltılmış sayısız beyannamenin dolaşmakta olduğuydu. Tehlikeli meraklar Fakat, sessizliğe gömülen Turküye- de beyanname merakı en az tehli- keli meraktı. Hâdiseleri öğrenmek imkânından mahrum bırakılan vatan- daşlar ister istemez yabancı radyola- rı dinlemeye koyuldular. Bunlar Tür- kiyede cereyan eden vakaları günü gününe, hattâ saati saatine veriyor- lardı. B.B.C. veya Amerikanın Sesini dinlemenin elbette ki bir sararı yok- tu. Ancak komünistler (Menderesin Türkiyeyi içine attığı karanlıktan derhal faydalanma yolunu tuttular ve meşhur "Bizim Radyo", Budapeş- te radyosu ve Moskova radyosu gö- rülmemiş faaliyete geçtiler. Bunlar da hadiseleri olduğu gibi anlatıyor- lardı. Söyledikleri doğruydu. Ancak doğru haberlerin tefsirini komünist bir gözle yapıyorlardı. Böylece ha- diselerin doğruluğuna inanan dinle- yiciler ister istemez tefsirleri de makbul görmeye (o başlıyorlardı. Al- lahtan ki kızıllar bu gayretlerinde mübalâğaya kaçtılar ve meselâ Men- deres aleyhindeki gösterileri Ameri- ka aleyhindeymiş gibi göstermeye koyuldular. Hele İnönü Ankarada yabancı muhabirlere hitaben yaptığı bir konuşmada Türkiyenin batı ile olan bağlarını C.H.P. nin tasvip et- tiğini söylediğinde (Rus temayüllü radyolar İnönüye de ateş püskürme- ye başladılar, onun hakkında da "A- AKİS, 30 MAYIS 1960 merikalıların uşağı" tâbirini kullan- dılar ve böylece itibarlarını kaybet- tiler Ancak Menderesin sedece şahsi iktidarını muhafaza için memleket menfaatlerim böylesine ayaklar altı- na almaktan çekinmemesi daha o ta- rihlerde milletin selametini ancak o- nun işbaşından o uzaklaştırılmasında gören subayların dikkat nazarından kaçmadı ve onlara bir defa daha hak- lı bulunduklarım ispat etti.' Bu şırada Menderes ve taraftarları, derin tat gaflet içinde, Türkiyedeki karışıklık- ların hepsini İnonüye bağlıyorlar, her şeyin onun başı altından çıktığını birbirlerine (söylüyorlar, İnönünün her dediği (oçıkmış (bulunduğundan bunları Muhalefet liderinin tertipledi- ği fikrine bel bağlıyorlardı. Halbuki ihtilâl olup ta Menderes ve arkadaş- ları hapsedildiğinde oOrgeneral Ce- mal Gürsel bir basın, toplantısında hakikatleri bütün çıplaklığıyla an- lattı. Orgeneral Gürsel, o kadar say- gı beslediği İnönüye bu mühim ni- yetlerini (oaçıklamamıştı bile.. Türk Silâhlı.. Kuvvetlerinin, başkomutanı “Eğer açıklasaydım bizi mutlaka vaz geçirmeye çalışırdı. e Halbuki millet için başka çare kalmamıştı" dedi. Sonra ilâve etti: "Bunun Türk mil- leti tarafından böylece bilinmesinde fayda (o vardı. Ankarada cümbüş Menderes aleyhtarı nümayişlerde Ankara İstanbulu yalnız bırak- madı. Gerçi ilk hareket İstanbuldan gelmişti ama bayrağı Ankara sürat- la eline aldı ve Kızılay meydanım bir hürriyet meydanı . haline getirdi. O kadar ki bu son bir ay içinde saat stanbul sokaklarında atlı polisler Kan su gibi aktı YURTTA OLUP BİTENLER akşamın beşi oldu mu meraklılar si- nemaya gider gibi Kızılay meydanı- na çıkıyorlar ve nümayişlerin başla- masını bekliyorlardı. Hakikaten Nisan ayının 29 uncu günü ılık bahar güneşi Cebeci sırtla- rmndan Hukuk Fakültesinin bahçesi- ne ilk ışıklarım saçarken kimsenin olacaklardan haberi yoktu. Fakülte binasının Yunan mabedlerini andıran haşmetti kapısı önünde bekleşen bir- kaç talebenin yüzlerini görenler de olacakları tahmin edemezlerdi. Genç Üniversiteliler sınıf arkadaşları si- vil polislerin arada sırada yaptıkları şakalardan dolayı uzun zamandır düşündüklerini saklamayı öğrenmiş- terdi. Hattâ ve hattâ çok zaman ba- zı şeyleri düşünmekten bile, sınıf ar- kadaşları yüzünden çekmiyorlardı. Saat 8 de ilk derse Hukuk Fakül- tesi öğrencileri sükunetle girdiler. Ancak sükunet fırtınadan evvelki süküneti iyiden iyiye hatırlatıyordu. İlk dersin çıkışı bir hayli sakin oldu. Genç kız ve delikanlıların yüzleri a- sıktı. Başlan çatılmıştı. Konuşmu- yorlar, birbirlerine bakıyorlardı. Hu- kuklular gözleriyle aynı şeyleri dü- şündüklerini birbirine anlatıyorlardı. Aralarında bazılarının gözleri nem- lenmişti. Dışarıdan bakan bir göz bir- şeyler sezinleyebilir, gençlerin yürek- lerinde bir burukluğun okluğunu an- Evet.. Hukukluların yü- reklerim buran bir gün evvel İstan- bulda polis kurşununa kurban giden sayısı ve mezarları belli olmayan Demokrasi şehidi genç arkadaşlarıy- dı. Kimlerdi? Kaç kişiydiler? Hangi fakültedendiler? Bilinmiyordu. NO yapmışlardı? Suçları, kendilerini ö- lüme götüren suçları neydi? Hah, iş-