Menderes Kızılay da Yardıma ihtiyacı vardı Bu saat bir günün, Siyasal Bilgiler Fakültesinin ve Türkiyenin tarihine geçecek bir günün bir saatidir. O gün 29 Nisan günü, polisin copuna, kurşununa dayanan Siyasal (Bilgili kız ve erkek, talebe, asistan, doçent, profesör bu saatte herşeyin bittiği- ni anlamıştı. Sıraların arkasından polisi aralarından birinin kumanda- sıyla taşlayan gençler bir ara poli- se takviye olarak gelen' Askeri kuv- vetlerin silâhlarını (o doldurduklarını ve hazır vaziyete geçtiklerini (gör- düler. Saat 14 dü. Örfi İdare Ku- mandanı Namık Argüç -şimdi mev- kuftur- gençlere doğru (yürüyordu. Beş metreye kadar yaklaştıktan son- ra durdu. Üniversitelilere mukavemet etmemelerini, dağılmalarını Aldığı cevap pek hoştu. Gençler fe- na halde alıştıkları "istifa et" cüm- lesini Argüçe de hediye ettiler. Ar- gücün kendisine tevdi edilen Örfi İ- dare Kumandanlığından istifa etme- sini, ederse dağılacaklarını söyledi- ler. Argüç Siyasallılara söz verdi, İstifa edecekti. Ama ertesi gün ede- cekti. Hele bir dağılsın, sükünet avdet etsin, kumandan istifasını ve- recekti. Bunları tatlı tatlı Üniversi- telilere söyledi. Ama alıcılar olduk- ça (müşkülpesenttiler. (o Pazarlıkta uyuşmak imkânsızdı. Onlar hemen istifa etmesini istiyorlardı. Bu ka- dar da olmazdı canım! Münakaşa bi- raz uzama temayülünü gösterdi. İki tarafın da sabrı tükenmişti. İlk pat- lak veren Üniversiteliler oldu ve oto- riter kumandana masum bir şaka yapıverdiler. Yangın musluğuna ta- kılı hortumla Argücü sıcak nisan gü- neşinin hararetinden kurtardılar. General geriye büyük bir hiddet için- de döndü. Askeri birliğin başında bu AKİS, 30 MAYIS 1960 lunan yüzbaşıya derhal ateş emri vermesini söyledi. Karayağız yüzba- şı kumandanın enirini duymamış gi- biydi. Sükünetle gençlere bakıyor ve gülümsüyordu. General emri tek- rarladı. Yine bir hareket yok. Bu yüzbaşının kulaklarında acaba bir şey mi vardı? Üçüncü Masala yüz- başının başım "olma mânasına salladığı görüldü. Genç asker, kar- deşlerine silâh çekmeğe razı olma- mıştı. Üstünün emrini yerine getir- miyor ve askerlikte belki de suçların en ağırı sayılan suçu işliyordu. Göğ- sü bir körük gibiydi. İnip kalkıyor- du. Gözlerindeki kıvılcım otoriter Ge- nerali biraz düşünceye sevketmişti. Bu sırada Siyasal Bilgiler Fakülte- sinin üzerine ilk bakışta kırmızı mürekkeple yazılmış hissini veren dört döviz asıldı. Bunların ikisinde "Menderes istifa et" yazılıydı. Birin- de sadece "Katiller" ibaresi (vardı. Dördüncüsünde ise "Atatürk izinde- ” deniliyordu. Dövizler pencerelere bizzat öğretim üyeleri tarafından asıldı. Ne yazık ki Dr. Namık Gedik biraz evvel hâdise ma- hallini terketmiş. ve kendisine ithaf edilen dövizi görememişti. Namık Argüç genç arkasında bulunan çiçeği (burnunda bir teğmene döndü. Aynı emri ona tekrarladı. Allah Allah.. Bu subay- ların hepsi mi ağır işitiyordu/? Teğ- men de emri duymamazlktan gel- misti, genç Üniversitelilerin astıkla- rı dövizleri sükünetle seyrediyordu. General sesini kalınlaştırarak emri bir kere daha tekrarladı. Teğmen hiç oralı değildi yüzbaşının Anlaşılan genç asker de Genera- lin Sözlerinden pek hoşlanmamııştı. YURTTA OLUP BİTENLER kıldığı görüldü. Yüzbaşı yorgunluğa ve heyecana dayanamıyarak bayıl- mıştı. Argüç ılık nasıl. gülümseyişini Kurtuldu- gu muvaffak olduğu su zereleri- ni yüzünden sildi. Askeri birlige dö- nerek bu defa ini isi i. Kulakları sağır edici Cebecinin arkasındaki tepelerden aksi sedalar yaparak geri 'Sönerken, yıllanmış Siyasal Bilgiler Fakültesi- nin duvarları makineli tüfek kurşun- larıyla delik deşik oluyor. Üniversi- teli müdafaasız gençler vurulmamak için sıraların arkasına saklanıyor- lardı. Arkadan bir daha bir daha! Polis, askerin ateş etmesini fırsat bilmiş, arka kapıyı kırarak binadan içeri girmişti Siyasal Bilgiler Fakültesinin içi şimdi bir cehennemdi. Sıraların ar- kasma sinmiş gençlerin üzerine polis insafsızca ateş ediyordu. İleride, yu- karı kata kaçmağa çabalıyan bir genç kız ayağı takılarak yere düştü. Arkadan yetişen komiser, yanındaki polise genç. Siyasallıyı göstererek "Vur" dedi. Tabancadan çıkan alev ve genç Üniversiteli kızın çığlığı bir- birine karıştı. Genç kız omuzundan yaralanmış, kurşun köprücük kemi- ğini parçalıyarak, sıralardan birine saplanmıştı. Fakültenin diğer taraf- larında manzara aynıydı. e Silâhsız, müdafaasız Siyasal Bilgili talebeler kaçışıyor, polis kovalıyor, silâh se- sine çığlıklar karışıyordu. Bir süre sonra silâh sesleri dindi. Fakülte için- de gençler yaralılarıyla başbaşa bı- rakılıp çekilindi. Gençlere derhal fa- külteyi terketmeleri, kendilerine bir şey yapılmıyacağı bildirildi. Talebe- ler ağır ağır binayı terke başladılar. Ancak polis sözünü gene tutmamış çıkanlardan eline (o geçirebildiklerin» hiç değilse birer cop hediye etmişti. Bu arada acele 58 Siyasal Bilgili genç toplanmış ve harp ganimeti o- larak ceza evine yollanmıştı. Mesul benim... Saat 15,30 sıralarında Siyasal Bil- giler Fakültesi eski halini almıştı. Tek fark duvarlardaki kurşun izle- riyle henüz temizlenmemiş kan leke- leriydi. Örfi İdare Kumandanı duru- mu İçişleri Bakanına bizzat bildirdi. Bakan, Menderese vaziyeti izah et- ti. Hâdise bastırılmıştı. Ama orta- da bir mesul olması gerekiyordu. Müthiş İçişleri Bakanı parlak zeka- sının ışığı altında derhal çaresini buldu. Telefona sarıldı. Siyasal Bil- giler Fakültesi Dekanı Fehmi Ya- ramı aradı. Dekanla Bakan arasında