SİNEMA Filmcilik Milli filmlerin serencamı Uzun boylu, yakışıklı daha çok bir film aktörüne — benzeyen rejisör, elindeki film — fotoğraflarını yazıha- nenin camı üzerine bırakırken yor- gun bir tavırla, ortağına: "— Bu iş, dedi, umduğumuzdan da daha zor ve meşakkatli olacak! Ordu Birliklerinin - ciddi yardımına rağmen, bir eski model top arabasını çalıştığımız yere nakledebilmek için, aşağı yukarı bir iş günü kaybediyo- ruz. Hele savaş sahnelerini istediği- miz gibi çekmeye çalışırsak, bilmem ne yapacağız? Bu sözleri, zaman evvel bundan hayli uzun bir Beyoğlunda Duru Fil- lerinin bir kısmı İstanbulda hazırlan- dı. Zamanında bitirilemedi. Birkaç kere operatörü değişti. Üstelik önem- li rollerinden birisini oynıyan aktö- rün tehlikeli bir sahneyi çevirirken düşüp ayağını kırması, işleri büsbü- tün karıştırdı. Gerçekten aktör Ke- nan Artunun alçıda yattığı müddet- çe "Ateşten Damla" bekledi ve ne- den sonra rolünü oynayabilecek hale gelebilen —aktör, filmin — bitirilmesi ıçın rejisörün emrine girebildi. Bü- n bu maceralardan sonra filmin dublajını da tamamlayıp sansüre gö- türen Duru - Uğur film ekibi bir yandan sansürün kararını beklerken bir yandan da Beyoğlunun göze gö- rünür bir yerine alevler içinde Kuva- yı Milliyecileri gösteren büyük bir "Ateşten Damla" da T. Özatay - M. Nur - O. Arıburnu Asıl düşman: Sansür min Alyon Sokağındaki bürosunda geçen mevsim Türk sinemasının ken- disinden en çok bahsedilen adamı o- lan rejisör Memduh Ün söylüyordu. Biraz yorgun ve düşünceliydi. Bu mevsim Türk beyaz perdelerinden geçireceği "Ateşten Damla" adında- ki yeni filminin dış sahnelerini çek- mekten henüz dönmüştü. Belki de için için kostümlü bir milli film çe- virmeğe kalkışmanın hiç de pratik iş olmadıgını düşünüyordu. takibeden da ve Balıkesirde çekildi. İç sahne- pano astı; gazetecilere ve filmci- lere birinci sınıf sinema salonların- dan birinde hazırladıkları avant - premiere için davetiyeler bastırdılar. Bu davetıyelerden anlaşıldıgına göre kızların S aktarılmış, senaryosunu ise ünlü re- jisör Atıf Yılmaz yazmıştır. Belli- başlı rolleri Muhterem Nur, Turgut Özatay, Kenan Artun, Atıf Kaptan ve Orhon Arıburnu aralarında pay- laşmışlardır. Takım takım endişe Avant - premiere günü Türk sine- masının merkezi sayılabilecek 0- lan Yeşil Çam, Alyon ve Hava so- kaklarındaki film yazıhanelerinden muhtelif kimseler birer ikişer sine- maya geldiler. düktörlere görünmekte bazı film yıldızları, filmi nasıl olsa beğenmiyeceğini önceden bilen bazı film tenkidçileri de vardı. Memduh Ün ve Duru film adına Na- ci Duru misafirlerini — karşılıyorlar, bu mevsim piyasaya çıkarılan bu "üçüncü milli film" hakkında doğa- bilecek intibaları — şimdiden kestir- meğe çalışıyorlardı. Fılhakıka bugu— Filimin olmak üzere iki film" Türkiye — film piyasasına çık- . Böylelikle 1923 de Muhsin Er- rejisörlüğünde — çevrilmiş olan "Ateşten Gömlek"ten beri onse- kiz Kuvayı Milliye filmi gösterilmiş oluyor, "Ateşten Damla" bu serinin ondokuzuncu filmini teşkil ediyordu. Türk romanına ve şiirine kıyasla, Türk sinemasının — Kurtuluş savaşı- mızla çok daha alâkadar olduğuna bundan güzel bir örnek gösterilemez- di. Hemen hepsi bizim sinemamıza mahsus kronik kusurlarla özürlü o- lan bu filmlerin içinde "Bir Millet Uyanıyor" (1932) gibi, "Vurun Kah- peye" (1949) gibi, "Yüzbaşı Tahsin" (1951) ve "Vatan İçin" (1951) gibi kendisinden bahsettirenler olmuş, bu çeşit filmlerin hemen hepsi de, se- yirci tarafından anlaşılması kolay bir takdirle karşılanmıştı. Kimbilir, belkı de fılm şırketlerı seyırcının bu si hiç şaşmıyan böyle bir iş sahasına yatırmakta fayda mülâhaza ediyor- lardı. Yalnız "Ateşten Damla"nın prodüktörlerini gizli gizli düşündüren bir ölü nokta yok değildi. Geçen yıl çıkarılan ve film tenkidçilerince çok başarılı bir film sayılan "Bu Vatanın Çocukları" olsun, bu yıl çıkarılan ve yine tenkidçilerce övülen "Düşman Yollan Kesti" olsun, iç açıcı hasılat yekünları — getirmemişlerdi. — Acaba "Ateşten Damla", Memduh Ünün "Üç Arkadaş"dan sonra ve o hizada bir sanat filmi yapma kaygısının so- nunda, bunların kaderine ortak mı olacaktı ? Halbuki endişe edecek hiçbir şey yoktu. Atıf Yılmaz, romanı senaryo haline getirirken dramatik gerilimi vermek — maksadıyla elli yıldır he- men hemen her yerde denenmiş ve müsbet — neticeler alınmış hareket unsurlarını getiriyordu. Memduh Ünün daha çok sezgiye dayanan başarılı mizansen- leri de katılınca "Ateşten Damla"nın eli ayağı düzgün bir Kuvayı Milliye filmi olmamasına imkan kalmamış- AKİS, 10 ŞUBAT 1960