İleri bir ara duraladı ve solundakile- ri süzerek: " Ben tereciye tere satmağa kal- kıyorum. Siz hepiniz esasen Demok- ratsınız. Ben sizlere demokrasi dersi vermeğe kalktım" dedi. Ne var ki, İlerinin bu dersi gene birbuçuk saat devam etti. Etibankın maişet zoru" V.C. ye girmiş, aylar- dır devam eden tazyiklere mukave- met edememiş, zaten seçimlerde ki- mi tutacaklarını kararlaştırmış ol- duklarından bir beyanname doldur- mayı fazla ehemmiyetli bulmamış mensupları, Sayın Büyükleri, bu yeni ideal arkadaşlarını müstehzi dinli- yorlardı. İşte, D.P. böyle devşirilmiş topluluklara güvenerek Seçim Maçı- na giriyordu. Yeni deneme Bu haftanın başında Beyfendiye ya- kın çevreler, Kırşehirden sonra "daha ılık iklimler"e — yapılacak se- yahatin hazırlıkları içindeydiler. A- dana ve Kırşehir gibi Muhalefete rey İ bölgelerde nabız yoklayan D.P. Genel Başkanı bu sefer gene güneyin bılegını tutmak niyetindey- di. Ufukta görünen Maraş, Mardin ve Urfaydı. Oralarda D.P. iktidarının başı, aradığı siyasi havayı nihayet bu lacak mıydı, bunu bilmenin imkânı el bette ki yoktu ama, hiç olmazsa so- ğuk, kar, tipi ve Kırşehirin C.K.M.P. li Belediye Meclisi azalarının hışmı kendisini ve etrafındakileri rahatsız etmeyecekti! Dışişleri Meclisten de gizli! G çen haftanın sonlarında bir gün, Büyük Meclisin Dışişleri Komıs- yonunda bulunanlar Dışişleri Bakan- lığının kendisine ait bir rekoru kır- dığını hayret ve takdir hisleriyle sey- rettiler. Bir hafta kadar önce Bütçe Komisyonunda meşhur "ek ödenek" talebiyle "istim arkadan gelsin" po- litikasının devrimizdeki şampiyonu olduğunu ortaya koyan Dışişleri Ba- kanlığı (Bak. AKİS, sayı 288, sayfa 13) bu defa yeni bir harika yarattı. Hâdisenin o günkü kahramanı, -En- donezya Cumhurbaşkanı Sukarno- nun memleketimizi — ziyareti sırasın- da, Meclis kürsüsünde misafir Dev- let Başkanının nutkunu dünyada "İ- şitilmemiş — Sadakatsizlik" ile tercü- mede büyük bir başarı kazanan Bi- rinci Daire U. Md. Elçi Talât Ben- ler oldu. Gider ayak, Bakanlığını son bir defa Dışişleri Komisyonunda tem- sil etmekle görevlendirilmiş olan ta- lihsiz Benler -Benler, Kabil Büyük- elçiliğini İkinci Sınıf Elçi olarak tedvir edecektir- bu sefer neticeleri hayli dal budak salacak bir işe giriş- mişti. Endonezya Cumhurbaşkanının AKİS, 10 ŞUBAT 1960 Hey gidi dünya, hey! Kırşehirde bir adam, geçen haftanın ortasında bir akşam Başbakan Adnan Menderesi öve öve göklere çıkardı, son- ra bu kadarla da yetinmeyerek boynuna sarıldı, büyük bir maharetle ağlamaya başladı. Adam, Kırşehirin bugünkü D.P. İl Başkanı Mehmet Mahmudoğludur. D.P. nin "Transfer Kıy- met” lerinden biri olan ve vaktiyle üzerinde C. M. P nin mil- letvekilliği sıfatını taşıyan Mehmet Mahmudoğlunun, bugün boynuna sarıldığı zat ve D. P. hakkında neler düşündüğünü AKİS okuyucuları aşağıda bulacaklar ve herhalde pek neşeli birkaç dakika geçireceklerdir. 8 Mart 1956. C.M.P. Samsun mitinginde Mehmet Mahmudoğlu konu- şuyor : "D.P. kardan bir adam gibi eriyor. Bizim özümüz sözümüz doğrudur. D.P. den ayrılanlar, D.P. içinde kalsalardı, Menderes dikta- törünü daha kolay devirebilirlerdi. Bir zamanlar makam otomobillerini tenkid edenler, şimdi akrabalarına uçak tahsis etmektedirler." Mehmet Mahmudoğlu Menderesin elini öpüyor Buyur, öp babanın elini şimdi! 1 Mart 1956. C.M.P. Giresun mitinginde Mehmet Mahmudoğlu konu- şuyor : "1958 de D.P. bir ceset haline gelecektir. Memlekete demok- ratik kanunlar getireceğini vaad eden D.P., bunların tamamen aksini yaptı. Şeker fabrikaları yapıyoruz, diyorlar. Beğenmedikleri C.H.P. nin fabrikaları, onlarınkinden bin kere daha randımanlı çalışıyor." 29 Şubat 1956. Bütçe müzakerelerinde -Zabıtlar: Sayfa 1245-1246-48. İnikat- Mehmet Mahmudoğlu konuşuyor : "Bir parti için şeref, Mu- halefette müdafaa ettiği fikir ve prensiplere, iktidara geldiği zaman sadakat göstermesidir. Dün söylenenin bugün aksini söylemek veya yapmak, Başbakan Menderesin sık sık bahsettiği siyasi ahlak buhra- nının bir tezahürü ise vesikalar ve izahatımız karşısında bu mevzuda davacı olmak D.P. liderleri için akıllı bir hareket olmaz.. Maddi imkan- ları nisbetinde her İktidarın ele alabileceği kalkınma hareketlerini bir milletin varlığının temeli olan ve bugün son derece kısılan hak ve hür- riyetlere bir karşıhk olarak göstermek temayülü totaliter bir zihniye- tin bariz misalidir