firmaya milyonlarca akıtıldı Etibank ise tatbikatçı bir mües- sese olarak bütün yapılan çalışma- ların meyvesini toplama kademesin- deydi, fakat ne yazık ki "devâsâ ba- rajlar” politikasının kurbanı oldu. Tüneliyle meşhur "Sarıyar" ın inşa- atı, teknik ve idari bakımlardan, mu- vaffakiyetsizliklerle doludur. Bunun sebebini, bankanın inşaat kontrolü için tuttuğu ecnebi müşavirin kifa- yetsizliğine — bağlayanlar vardır. Ni- tekim, o firma Türkiyede bir daha iş alamadı DSİ baraj politikasında Etibank- tan şanslı çıktı. Biraz da ihalelerin ya- pılış tarzlarının yardımıyla, inşaatlar normal zamanda bitti; fakat ödeme- ler malüm sebeplerle geciktiği ve bu arada paramız devalüe olduğu için yüz milyon tahmin edilen işler dört- yüz milyona maloldu. Filhakika işle- rin zamanında bitmesinde Türk ida- recilerin de rolü büyüktü, ama yine Işlerı kontrol eden Amerıkalı bır mü- dolar su gibi mesi hiç olmazsa teknik işler yönün- den haklı değildi. İller Bankası tatbikatçı bir mües- sese olmakla beraber “"tatbikatçı- lık" bakımından çok şanssız çıktı. 1960 yılında elde tâ 1953 de başla- nıp henüz bitirilememiş, müzminleş- miş pek çok iş vardı. Allahtan bun- lar, projelerini kısmen EİE nin hazır- ladığı elektrik santrallarıydı ve mu- vaffakiyetsizlik de projelerin iyi ha- zırlanmamış oluşuna atfolunuyordu. Bilhassa İstanbul gibi büyük şe- hirlerin elektrik işletmeleri de enerji davasında birinci derecede rolleri bulunduğunu farz ediyorlar, meselâ ucuz elektrik üreten su santralları inşa edilmekte olduğu bir devirde tâ Zonguldaktan yaz -kış binlerce ton en iyi kaliteli kömürün İstanbula ka- dar naklini icabettirecek yeni buhar santralları inşasına — gidiyorlardı! Plansızlık işte bu idi Suya düşen ümit 957 de Sanayi Bakanlığının teşkili lıle bu hercümerce bir çare buluna- cağı Zzannedildi. Gerçekten bu Ba- kanlık Türkiyede inşası düşünülen veya inşasına başlanan her türlü enerji tesisleri mevzuunda muraka- be vazifesi ve selâhiyeti ile kurulu- yordu; yani diğer bütün daire ve mü- esseseler arasındaki koordinasyonu sağlayacaktı. Bu sefer de teşkilat ki- fayetsizliği, beklenen — murakabe ve koordinasyonun sağlanmasını engel- ledi, Teşkilâtın başındakiler aradan geçen ikibuçuk yılda nedense teşki- latın gelişip inisiyatifi ele almasını bir türlü sağlıyamadılar. Sanayi Ba- AKİS, 10 OCAK 1960 kanlığı teşkilatında mevcut 10 elek- trik mühendisine mukabil DSİ de 10, EİE de 40, İller Bankasında 50 ve Etibankta 70 elektrik mühendisi çalışıyordu. Vazifeler de teknik ele- manla görülecek neviden olduğundan bu daire bir türlü üstünlüğü ele geçi- remedi. Hülâsa, 1960 yılında elektrik işle- rinin Türkiyedeki idaresi hâlâ 1953 yılındakinden farksız bir keşmekeş hava arzetmektedir. O yıl toplanan Türkiye I. Enerji Kongresinde hatip- lerin ileri sürdükleri şikâyetler el'an bakidir. Orada ileri sürülen tavsiye- lerden en ziyade tatbike şayan görü- leni, bahsi edilen butun teşekkullerı bir tek kurumun, yan K" i (Türkiye Elektrik Kurumu) çatısı altında birleştirmek fikri oldu. Nite- kim uzunca bir zamandanberi ha- zırlanan TEK kanunu tasarısı 1959 da Meclise sevkedilerek uzun ve mü- nakaşalı komisyon — çalışmalarından sonra umumi heyette müzakere edil- di. İlk madde tâdilen, müteakip onüç madde aynen kabul olundu. Sıra on- beşinci maddeye gelince büyük şe- hirlerden heyetler Ankaraya akın et- meğe başladı. Bu madde ile bütün be- lediyelerin elektrik tesisleri yeni ku- rulacak kuruma devrediliyordu. E- lektrikten kâr edenler fena halde te- lâşlanmışlardı. — Milletvekillerinin de takviyesiyle bazı belediye başkanla- rı, Başbakanı ziyaretle "bu işe bir çare araması için" ricada bulunuyor- lardı. Ortaya çıkan diğer bir zorluk, se- lahiyetlerin TEK'de toplanması me- selesiydi. Bu hususta DSİ ile Sanayi Bakanlığı arasında fikir ihtilâfı çık- tı. "Barajlar Şampiyonu" DSİ bütün su santrallarının inşasına el koymak istiyor, bunun esbabı mucibesi ola- rak "ehliyet" ini öne sürüyordu. Hal- buki, bu ehliyetin ona mı yoksa mü- şavir firmaya mı ait olduğuna lehte cevap vermek zordu. Zira DSİ, mü- hendis sayısı bakımından diğer bü- tün teşekküllere nisbetle çok cılız du- rumdaydı. O hâlde "devâsâ barajla- rı" ve hidroelektrik santralları ratmak ancak, milyonlarca dolara tutulan yabancı müşavirler sayesinde mümkün olmuştu. Buna rağmen, bü- yük bir sabır ve gayretle, politik mü- cadelede muvaffak olan DSİ'ciler ni- JİNEKOLOG - OPERATÖR Dr. NİHAL SİLİER Kadın Hastalıkları - Doğ Mütehassısı Muayenehane : Samanpazarı Billür Han, Kat 2, No. 32 Tel: 19031 İKTİSADİ VE MALİ SAHADA hayet kanunun birinci maddesini is- tedikleri şekilde değiştirebildiler. Hazin netice TEKın haiz olması icabeden salahi- yetlerin en mühimlerinden mah- rum bir şekilde kurulmasıyla mey- cut durumda zahiri olmaktan gayri herhangi bir değişiklik beklemek a- bestir. Belediyelere ait elektrik işlet- melerinin tamamının kuruma devre- dilmemesi bu konuda mevcut prob- lemleri halletmeyecek, bilâkis tatbi- katta büyük güçlükler doğuracaktır. Filhakika, bugün Türkiyede elektrik santrallerinin tam kapasite ile ça- lışmaması ve ortada bir fazla kapa- sitenin yaratılmış görünmesi (Bak: AKİS Sayı 287, Sah. 24) hep beledi- yelerin, beldenin enerji taleplerini ta- kip edememesinden, gerekli tevsiatı ve ilave tesisleri zamanında tamam- layamamasından ileri gelmektedir. Bunda İller Bankasının gerekli fi- nansmanı teminden âciz oluşu kadar, belediyelerin başta teknik bilgisizlik birçok sebeplerle durumu evvelden görüp teşebbüse geçmemeleri amil olmaktadır. Belediyelerin elinde mev- cut tesislerin bakımı ve yedek parça durumu da ekseriya kötüdür. Pahalı bir meta olan mühendis ve teknis- yen istihdamı birçok belediyeler için mümkün değildir. TEK'in en faydalı hizmeti bu sahada olacak merkezi bir bakım teşkilatı ve zengin yedek parça stoku yardımıyla belediye teş- kilâtının — halledemediği — müşküller bertaraf edilecekti. Halbuki mevcut şekliyle TEK kanunu belediyelerin bir kısmını ve İller Bankasını kuru- mun dışında bırakmaktadır. Diğer taraftan, Türkiyenin coğra- fi karakteri icabı, sudan faydalanıla- rak yapılacak enerji tesisleri ön plan- da gelirken, bu ynakla ilgili mü- essesenin -DSİ nin TEK'in çatısı al- tına dahil edilmemiş oluşu büyük bir hatadır. Son yıllarda yapılan enerji santrallarının yüzde doksanını baraj ve akarsu santrallarının teşkil ettiği nutuklarda iftiharla belirtildiği hal- de bu hususun unutulmuş olduğu ak- la gelemez. Ama kimbilir ne gibi te- sirler bu hataya düşülmesinde rol oy- namıştır? Türkiyenin — istikbâlde bir sanayi memleketi değil, hâlâ —nüfusunun dörtte üçü ziraatle geçinen bir mem- leket olması 1stenm1yorsa su kay- naklarının idaresi de behemahâl TEK'e devredilmelidir. Aksi takdir- de, bugüne kadar sürüp gelen ve el- le tutulur mahzurlar doğuran hadi- seler aynen tekerrür edecek ve yurdun elektrik enerjisinden bol ve ucuz bir şekilde faydalanması dava- sında daima aksamalar ve gecikme- ler olacaktır. 21