İKTİSADİ VE MALİ SAHADA Yatırımlar Bir Seminer Maltepede "imarzede" — köprünün hemen yanında yükselen altı kat- lı yeni stil binanın en üst katındaki salonu bundan bir müddet evvel hın- cahınç dolduran kalabalık, orta yaş- h, orta boylu, kır saçlı bir hatibi dikkatle — dinliyordu. — Dinliyenlerin heyecanından biraz sonra açılması beklenen tartışmaların havasını sez- mek kolaydı. Toplantının gayesi bir aydın zümresinin hayat - memat me- selesini teşkil eden bir davanın hal- li ve memleketin on yıldır içinde bu- lunduğu teknik keşmekeşe çare bu- lunması idi. Hatibin, yani K.B.A. (Kuzey-Ba- ti Anadolu) Elektrik İşletmesi U- mum Müdürü Sabih Duralının, kom- şu Yunanistanda elektrik enerjisi po- litikasının ne şekilde ele alındığını ve bu işlerin bir tek organizasyon ta- rafından nasıl mükemmelen yürütül- pek fazla ilgisi olmayan, fakat güzel çekilmiş, enteresan “"slide" lar gös- teren Duralının, anlattığı şeylerle il- gili birçok suallere muhatap olacağı tahmin ediliyordu. Aslında toplantı- yı tertipleyenler -Elektrik Mühen- disleri Odası- Türkiyede elektrik iş- lerinin ne şekilde organize edilmesi gerektiği hakkında bir seminer yap- mayı düşünmüşlerdi, gündeme göre söz alan başkalarının da birer ko- 20 Sarıyar Barajından bir görünüş Sular akar, akar gider nuşma — yapacağı, toplantının başında ilân edilmişti. Hattâ mevzuun mem- leket çapındaki ehemmiyetinden do- layı gazeteciler ve foto muhabirleri de gelmişlerdi. Fakat toplantının so- nunu beklemeden ayrıldılar. Ertesi günkü Zafer gazetesi Sabin Duralı- dan sonra söz alan sekiz kişinin mev- zu etrafında fikirlerini açıkladığını yazıyordu. Hâlbuki o gün vaktin ge- cikmesinden — seminer tatil edilmiş, söz alanların konuşmaları Ocak ayı- nın ilk haftasına bırakılmıştı! Gerçekle karşı karşıya Ogün toplanan bu güzide topluluk neyi tartışacaktı, şikâyet konusu "aksayan taraf” ne idi? Bunu anla- mak için kısaca geriye, onbeş yirmi yıl evveline bakmak icabeder. O yıl- larda Türkiyede — elektriklendirilmiş yerler nisbeten azdı, sonra şimdiki gibi "devâsâ barajlar” — modası da yoktu, binaenaleyh bu barajlarda istihsal edilen elektriğin ihtiyaç mer- kezlerine nakli de bahis konusu de- ğildi. Sonra, "Görülmemiş Kalkınma" nın memlekette görülmesiyle birlik- te ortaya çıkan "teknik keşmekeş" elektrik işleriyle uğraşan kimseleri şaşkına çevirmeğe — başladı, gerçek- ten türlü gayelerle ve çeşitli kanun- larla teşkil olunan birçok daireler elektrik enerjisi politikasına sahip çıkmak için görülmemiş bir rekabete giriştiler. Bunların — başlıcaları şun- lardı: Elektrik İşleri Etüd İdaresi (EİE), Etibank, Su İşleri İdaresi (DSİ), İller Bankası, Büyük şehir- lerdeki (İstanbul — gibi) elektrik iş- letmeleri, Sanayi Bakanlığı. Fakat her daire keseri kendi tara- fına yontarak davanın öncüsü olma- ğa çalışırken vazife ve salâhiyet noktasından olduğu gibi, teşkilât yö- nünden de aralarında hayli bariz farklar olduğunu hiç kimse hesaba katmadı. EİE aslında sırf ilmi araştırma gayesiyle kurulmuş bir teşkilâttı. E- lektrik sanayii ile ilgili istatistikleri tutmak ve Türkiyenin elektrifikas- yonunu programlaştırmakla uğraşa- caktı. Halbuki kendisini münferit ve müteferrik işlere vermiş, âdeta ka saba elektrik projeleriyle — uğraşan bir büro haline gelmişti. Program yapmak için gereken geniş görüşler- den mahrum bir idarenin herhalde Türkiyenin elektrifikasyon plânını on yılda değil, elli yılda bile hazırla- yamayacağı, bilâkis günlük politika cereyanları içersinde — bunalıp kala- cağı aşikârdı; Nitekim öyle oldu. Tıpkı istimin arkadan gelmesi gibi, “devâsâ barajlar" — kurulup cereyan vermeğe başladıktan sonra EİE nin aklı başına geldi ve bunların nerele- re elektrik vereceğini hesaplamağa koyuldu ise de eski geleneği bırak- mak kolay olmadı. Bu çaptaki "devâ- sâ" bir işi başarmak onun harcı ol- madığı anlaşılınca kolayına gidildi ve yabancı müşavir firmalara, birinin dediğini diğeri nakzeden bir düzüne AKİS, 10 ŞUBAT 1960