Dünyaya bakış Söz Geçen Cama günü Büyük Millet Meclisi Dışişleri Ko- misyonunda cereyan eden müzakereler birçok ba- kımlardan dikkat çekicidir. Ortada Türkiye ile Birleşik Amerika arasında im- zalanmış bir Garanti Andlaşması vardır. Bu Garanti Andlaşması, aslında Türkiyenin emniyetine hukuki ba- kımdan hiçbir yenilik katmamaktadır. Türkiye esasen NATO dahilinde Birleşik Amerikayla müttefiktir. Bu ittifak aslında Birleşik Amerikaya, Türkiye tecavüze uğradığı takdirde Türkiyenin yardımına koşmak için silâhlı kuvvetlerini kullanmak vecibesini kesin olarak yüklemez. NATO içersinde Birleşik Amerikanın sadece yardımda bulunmak mükellefiyeti vardır. Bu mükelle- fiyetin silâhlı bir şekil alması Birleşik Amerikanın tak- dirine bağlıdır. Meclisin tasdikine sunulmuş olan Ga- ranti Andlaşması için de durum aynıdır. Türkiye, bu Garanti Andlaşması gereğince Birleşik Amerikadan yardım talep ettiği takdirde bu yardımın silâhlı olup olmaması Washington'un takdirine tabidir. Şu halde, bu Garanti Andlaşması hukuki plânda emniyetimize ye- ni bir şey katmamıştır. Bu Garanti Andlaşması ayrıca yersizdir de. Çün- kü, Milletlerarası Komünizme karşı savunma vecibesi bu Andlaşmada karşılıklı değildir.. NATO İttifakında olduğunun aksine, bu Garanti Andlaşmasıyla Türkiye, Birleşik Amerikanın tecavüze uğraması halinde hiçbir vecibe altına girmemektedir. Bu, şimdiye kadar Cum- huriyet diplomasisinin savunma vecibelerinde eşitliğe riayeti milletlerarası itibarın - esaslarından biri sayan tutumuna aykırı düşmektedir. Bu Andlaşma başka bir bakımdan da lüzumsuzdur. Çünkü, Türkiyede Millet- lerarası Komünizmin teşvik ettiği bir silâhlı ayaklan- manın çıkması halinde de Türkiyenin, garantinin işle- mesini talep edebilmesi kabul edilmiştir. Oysa ki, Tür- kiyede Milletlerarası Komünizmin ne kadar zayıf oldu- ğu ve böyle bir ayaklanmayı batırmaya Türk milleti- nin kendi kuvvetinin pekâlâ yeteceği zaten malümdur. Bu hususun Andlaşmada yer alması, Türkiyeyi İran gi- bi zayıf ve istikrarsız bir devlet gibi göstermekten baş- ka hiçbir şeye yaramaz. Bütün bu yersiz taraflarına rağmen bu Andlaşma niçin akdedilmiştir? Andlaşmamn akdedilmesinin tek sebebi, Bağdat Paktının Bağdatsız kalmasının doğur- duğu yıkıntı tesirini, Birleşik Amerikanın Paktla iş- birliğinde -tam olmamakla beraber- bir adım daha at- ması suretiyle Pakta bir gençlik aşısı yapılması arzu- sundan ibarettir. Bir de, sırf İranı ilgilendiren bir hu- susi sebep olmuştur. Tahtını sadece Komünistlerin de- ğil, Milliyetçilerin de tehdidi altında gören İran Hü- kümdarı, herhangi bir talepte bulunduğu zaman Birle- şik Amerikanın müdahalesini -zahiren olsun- haklı gösterebilecek bir metnin ortaya konmasını istemiş ve uzun tereddütlerden sonra Birleşik Amerika da bunu kabul etmiştir. AKİS, 10 ŞUBAT 1960 Amerikada Ancak, Türkiye buna rağmen bu Andlaşmayı im- zalamayabilirdi. Nitekim, Türkiye gibi hem CENTO'- da, hem NATO'da üye olan İngiltere böyle bir Andlaş- ma akdetmiş değildir. Fakat, Türkiyenin böyle bir Andlaşmayı akdetme- mesi, oO zaman, Ortadoğudaki Amerikan politikasının desteklenmediği müânasına gelecekti ve şimdiye kadar Dulles'ın hatalı Ortadoğu politikasını daima destekle- miş olan D.P. İktidarı, elbetteki tam o sırada daha ba- ğımsız bir politika takip etmek imkânına malik olama- yacaktı. Diyelim ki, bu kadar basit bir diplomasi taktiği bu Andlaşmanın bugün tasdik edilmesini gerektirsin. Fa- kat, herhalde, tasvip edilemeyecek olan bir husus var- dır ki o da Dışişleri Komisyonunda Dışişleri Bakanlığı- nın Andlaşmaya hakikatte hiçbir zaman mâlik olmadığı birtakım mânaları, anlaşılmaz sebepler altında verme çabası içinde görünmesidir. Gerçekten, Garanti Andlaşmasında Amerikan ga- rantisinin işleyişinin Eisenhower Doktrini dahilinde ola- cağı belirtilmektedir. Eisenhower Doktrininde ise, ga- rantinin işlemesi iki şarta bağlanmıştır. Birinci şart, tecavüzün silâhlı olmasıdır; tecavüz ister bilvasıta, is- ter doğrudan doğruya olsun, garantinin işleyebilmesi onun silâhlı olmasına bağlanmıştır. İkinci şart, tecavü- zün Milletlerarası Komünizmden gelmesini gerektir- mektedir. Milletlerarası Komünizmden maksat ise, Sovyetler Birliği ve onunla askeri ittifak halinde olan devletlerdir. Dışişleri Bakanlığına bakılırsa, tecavüz "silâhsız" da olabilir. Halbuki, Andlaşmanın, Eisenhower Doktri- nindeki şartları aynen benimsemiş olması, tecavüzün behemehal silâhlı olmasını gerektirmektedir. Binaena- leyh Bakanlık ya Andlaşmayı doğru dürüst okumamış- tır veya onu bile bile değişik bir tarzda göstermektedir. Akla gelen ve gelmiş olan ihtimal, ister istemez şu oluyor: Acaba bazı D.P. sözcüleri de İran Hükümdarı- nın düştüğü telaşın içinde midir? Bunların kanaatince D.P. silâhsız olarak ve en meşru şekilde haklarının ken- disine tam olarak iadesini isteyen bir çoğunluk kitle- sini dahi, icabında, Milletlerarası Komünizme bağlı di- ye gösterip Birleşik Amerikanın müdahelesini davet et- mek kararında mıdır? Bu elbette ki inanılmayacak bir ihtimaldir, Bu hususların tam bir açıklıkla Meclis kür- süsünden açıklanması her bakımdan elzem hale gel- miştir. D.P. bu izahatı vermediği ve bazı sözcüleri Andlaş- maya aslında asla haiz olmadığı mânaları atfetmeğe devam ettiği takdirde ise Amerika herhalde söylen- mesi gereken sözü söyleyecek ve iki millet arasındaki dostluğun üzerine şüphe bulutlarının düşmesini önleye- cektir.