memnun görünüyordu... Bektaşinin vefası Cadıllac Mucurla Hacıbektaş ara- sındaki 23 kilometrelik yolu tipi- nin artmasına rağmen onbeş daki- kada katetti. kasabanın methalinde tesbih dizisi gibi sıralanmış, fakat İ kamyonlar Beyfendinin rahat nefes aldırdılar. Üstelik, geç kalın- mıştı. Halk bu tipide saatlerce kam- yonların Üüzerinde pinekleyemezdi. Ama kasabanın içi mahşer gibiydi. Halk halay çekiyor ve Başbakanını bekliyordu. Hacıbektaş Belediye binası önünde toplanan kalabalık Menderesin yüzü- nü güldürdü. — Yanındakiler Beyfen- diye '"Dememiş miydik" der gibi bak- tılar ve tatlı tatlı gülümsediler. Ha- cıbektaş konuşmasının, diğerlerinden pek farkı olmadı. Sadece hayvan isimleri ve hayvan seslerini ifade için kullanılan kelimeler bu sefer yoktu. Kalabalık, karın altında — Menderesi bol bol alkışlayınca hüzün, yerini ne- şeye terketti. Beyfendının bundan sonraki dakikaları coşkunluk içinde geçti. Menderes o kadar keyıflenmıştı ki, konuşmasını bitirip içeri girdikten sonra etrafına bol bol iltifat Bundan ziyadesiyle nasibini alan A- tıf Topaloğlu oldu. Beyfendi Topal- oglunun yanağını sıktı Nasıl buluyorsun bunları A- tıf”" dedi. Sağında bulunan bir bek- taşinin — Hacıbektaş stili bıyıklarını tuttu, "Bu ne güzel Bektaşi bıyığı, dede" diye iltifat etti. Sonra yağan kara baktı, etrafındakilere: "— Ne kadar güzel yağıyor.. Ne kadar güzel değil mi?" diye sordu. Soğuktan iliklerine kadar titriyen Hacıbektaş — Belediye — Başkanı bile bu soruya "Evet" dedi. Başbakanın neşesi adamakıllı artmıştı. Öylesine keyifliydi ki, her zamanki gibi he- men yanında bulunan AKİS muhabi- rinin koluna gırdı onunla resim çek- tirdi. Sonra "— Bunu sakın kimseye göster- me, sonra seni döverler" diye takıl- dı ve bir kahkaha attı. Odada bulu- nanların hepsi zoraki gülümsediler. Bu sırada kır saçlı, orta yaşlı bir adam — Beyfendiye sokuldu; — Ellerini tutarak ağlamaklı bir sesle: — Beyfendi, ben çocuktum. Bir gün Atatürk de Hacıbektaştan geçti. Hatırlıyorum. Bugün aynı heyecanı gördüm, gözlerim yaşardı" dedi ve Menderesin elini öperek hıçkırmağa başladı. Başbakan bu hisli D.P. linin yanağını babaca okşadı. Kendisine teşekkür etti ve Hacıbektaş hazret- lerinin türbesini ziyaret etmek için Belediye binasının kapısına doğru yürüdü. Bu arada şiddetini artıran tipi, Ha- cıbektaştaki programı değiştirmeğe sebeb olmuştu. Akşam yemeği yenil- miyecek, Kırşehire dönülecekti. Tür- be ziyaret edilip, fatiha okunduktan sonra 0002 numaralı Cadillac Kırşe- hire doğru yola koyuldu. Kaçırdlan ölçü yet dönüşte Mucura ait bazı ha- berler Beyfendiye iletilmeseydi, Benderlioğlu - Dülger Akıl yoldaşları Kitaplar hakkında atımda ('i—[k Kıtap Tenkidi" o izim — basında, yabancı basında Ama AKİS'in 287 sayısında çıkan ve Susan Sözen anımm anera “Kitap Tenkidi" lıne bu; gune â( a ! bırlıkte ğeîkış defa o - Ol defa ,P[erıı bir, tar_af_ bulduk. Bu "Ki- enkidi" bizi tarif edemem, Hepimiz “işte, AKİS budur!” dedik ve bir daha kani ol- duk ki Türkiyenin en tatlı, en ze- ki mecmuasını çıkartıyorsunuz. Ferhunde Aldı - İstanbul şehre son derece keyifli vasıl oluna- caktı. Ne var ki kötü haber çabuk gelirdi. Mucurlular bu kısa ziyaret- ten pek memnun kalmamışlardı. He- le "İninden çıkan çakallar" gibi ede- bi kalitesi yüksek sayılamıyacak il- tifatlar Mucurluları ziyadesiyle üz- müştü.. Başbakan anlıyordu ki vefalı, yardımcıları, nutku hazırlarken öl- çüyü kaçırmışlar ve senfoninin icra- sında fosnotlara yol açmışlardı. nun düzeltilmesi, hiç değilse umumi efkâra karşı i — gerekiyordu. Yapılacak tek ü İ vasıtasıyla gazetelere metinden bu mleyi çıkarmaktı. Kırşehire varılır varılmaz meselenin üzerinde durulacaktı. Başbakan, Vali konagına gelır gel- mez hususi kalem müdür A, Umum Müdürü Feruzan Tekılın bu- lunmasını emretti. Telefonlar, etrafa çıkarılan Aadamlar Tekili koyuldular. Ne var ki retli Umum Müdürü gecikilmesin diye metni Mucurdan vermeği düşünmüş ve orada kalarak telefonla Ankarayı bağlamalarını söylemişti! Tekilden bir türlü haber çıkmayınca, Umum Müdürü bulmayı bizzat Belge üzeri- ne aldı. Eeee, "Akılsız başın cezasını ayak çeker" di. Hatırına A.A. nın muhabirlerinden birini bulmak geldi. Nutku ekseriyetle "Nevzat bey" te- mize çekiyo . "Nevzat bey" her- halde postahanede olmalıydı Telefo- na sarıldı. da kan ter içinde haberlerini İstan- bula aktarmağa çalışan gazetecilere "Nevzat bey"in Vali konağından a- randığını söyledi. Kıvırcık sarı saçlı bir genç, gruptan ayrılarak kendisine uzatılan ahizeyi eline aldı ve: "— Buyrun efendim" dedi. Belge ile genç gazeteci arasında şu muha- vere geçti AKİS, 10 ŞUBAT 1960