YURTTA OLUP BİTENLER Menderes kar altında Hacıbektaşlılara hitap ediyor İşte "Görülmemiş kalabalık"!.. "— Nev Ben Burhan.. Beyfen— dının Mucur nutku sendeymış — Bende mi?.. Ah, nerede o şans.. Soguktan not alamadım da A- jansa bıraktım o işi." Belge birkaç saniye durdu. Ajan- sa mı bırakmıştı o işi? Peki, bu Nev- zat zaten A.ÂA. nın muhabiriydi ya.. Sonra sordu: " — Siz hangi Nevzatsınız, evla- dım?" " —Ben mi? Hürriyet — muhabiri Nevzat Ünlü!" gazeteci iki saniye sonra e- lındekı ahizeden meşgul işareti olan devamlı düdük seslerini duydu ve gü- lümseyerek telefonu memura uzattı. Ağlama duvarı Kafıleden bir saat sonra Kırşehire varan Feruzan Tekil, Vali Kona- ğından içeri girer girmez Belge ta- rafından karşılandı Vaziyet kendisine anlatıldı. Kaçan ölçü A.A. nın bülte- ninden çıkarıldı. Hadise Beyfendiye nakledildi. Biraz rahatlayan Menderes Belediye tarafından giderken, evvelâ gömlek, sonra iki gündür taktığı mor kravatını değiştir di. Yerine, bordo çizgili kurşuni bir kravat bağladı Yemeğin verildiği salona girdiğin- de hemen herkes gelmişti. Basın bu defa Başbakanın pek yakınındaki masaya oturtuldu. Menderes sağına Berki, Benderlioğluyu aldı. Samet Ağaoğlu, Benderlioğlunun he- men yanındaydı, Yemek pek neşeli AKİS, 10 ŞUBAT 1960 başladı. Başbakan kısa müddet zarfın da iki duble susuz rakı içti. Şayet eski C.K.M.P. milletvekili ve yeni D.P. İl Başkanı Mehmet Mahmudoğlu ko- nuşmasaydı, Beyfendinin yüzündeki neşe, hüzünlü bir tebessüme çevril- miyecekti. Mahmudoğlu, konuşmasına Başba- kanını methüsena ile başladı. Kır- şehirliler vefakâr — kimselerdi. Milli mücadelede Atatürkü sınırdan alıp Ankara sınırına kadar bağırlarına basmışlardı. O zaman da aynı heye- canı duymuşlardı! Şimdi de, kalple- ri memleketin büyük mimarı için çar- pıyordu! Konuşma Atatürk faslına kadar normal devam etti. Ama ondan son- radır ki Mahmudoğlu hislendi. Sesi çatallaştı, gözleri yaşardı. Ağlama- ğa başladı. Herkes bir piyes seyreder gibi garip sahneyi eğlenerek seyredi- yordu. Mahmudoğlu Başbakanına sarıldı. Bir müddet de böyle gözyaşı döktü. Menderesin sinirleri bu derece hissi bir sahneye tahammül edemez- di. Yüzünden, 1956 Bütçesinde şimdi ağlıyan bu adam için söylediklerine pişman olduğu anlaşılıyordu. Öyle ya, bu kadar 1çten bir adama o tarihler- de . nin sozculugunu yaptığı için cevap vermek üzere kürsüye gelip : — Biraz evvel konuşan zat, neydi ismi?.. Mahmut Mehmetoğlu mudur.. Mehmet Mahmudoğlu mudur, işte o.." denir miydi? Ma hmudoglunun bu derece Vefalı olduğunu bir Başba- kanın daha o samandan kestirmesi gerekmez miydi ? Ah, Menderes o ha- tayı işlemiş bugünkü ideal arkada- şını o tarzda küçümsemişti İşte bu hislerdir ki, Menderesi ce- vaba zorladı. Üçüncü duble susuz rakısını bitirdi. Ağır ağır ayağa kalk- tı. Denebilir ki gezinin en güzel ko- nuşmasını yaptı. Bu konuşmanın di- ğerlerinden farklı olan bir tarafı, ga- zetecilerin arasında oturan Burhan Belgenin nutku dinlerken sadece "Çok güzel diyebilmesi ve cümle- nin sonunu bilememesiydi. Gözde basın Konuşma bittikten sonra Basın şe- refine kaldırılan — kadehler, Bey- fendinin bir müddet bu "Yaramaz Çocuklar"ı baş üstünde tutacağına delil sayıldı. Belli ki, seçim, sathı mailine girilmiş olması — Başbakanı hiç degılse hapishanenin dışında ka- labilen "Yaramaz Çocuklar"la iyi geçinmeğe sevkediyordu. Adeta Menderes, basın mensupla- rını -hangi taraftan olursa olsun- ziyadesiyle sevmeğe başlamıştı. Şe- refe ilk kadehi ikincisi, sonra üçün- cüsü takip etti. Başbakan salonu ter- kederken Basın mensuplarının masa- sının etrafında dolaştı ve hepsine ay- Yi ayrı iltifat etti. Ertesi gün trafo tesislerinin teme- li atılacaktı. Yorgun ve hislenen Baş- bakan vali konağına döndü. O gece diğerlerinden erken yattı. Temel at- madan sonra Kamana gidilecek ve oradan Ankaraya dönülecekti. Nite- l11