MUSİKİ Opera Operayı kapatan asansör!.. Geçen hafta, yılbaşı akşamını Ope- rada Mozart ın "Saraydan Kız Kaçırma" sını seyredip dınleyerek geçirmek isteyen birçok Ankaralı, bi- let almak üzere Devlet Tıyatrosu gi- şelerine gittikleri zaman şöyle bir ilânla karşılaştıl "Asansör, Trevizyonu dolayısıyla 31 Aralık, 2 ve 3 Ocak akşamları temsil yoktur." u ilânı gören müziksever An- karalılar hayretle durakladılar ve şu sualleri kendi kendilerine sıraladılar: 1 — Devlet Operası vizyonunu yapmak için Haziran ba- şından Eylül sonuna kadar süren dört aylık koca yaz tatilinden acaba neden istifade etmemiştir? 2 — Diyelim ki asansör revizyo- nu yaz aylarında yapıldı da kış ay- larında yeni bir arıza başgösterdi, bu ârızanın haftanın opera temsili verilmiyen dört uzun günü ve hafta tatiline rastlayan r bütün gecesi içinde gıderılmesı çâreleri neden a- ranmamıştı asansör re- arzedelim ki yeni başgös- teren asansör arızası Öyle haftanın dört günü ve bir tatil gecesinde gi- derilemiyecek kadar ehemmiyetli ve vermeğe nasıl dir? Yoksa operanın asansörleri, "Kral Oidipus" da, "Saraydan Kız lerinde mi işlemiyor temsıllerınde işliyor açırma" temsil- . 4 — Geçen senelerde bu asansör- ler işlemez olmuştu da, o zamanki idare, bunları sabit bir hale getirip, hiç kullanmadan işleri yürütmenin kolayını bulmuştu acaba aynı şe- kilde hareket edilse, operayı bir haf- ta kapanmaktan kurtarmak kaabil olmaz mıydı? 5 — Devlet sahnelerine yeni öde- nekler lâzım oldukça, bunların birer üniversite kürsüsünden farklı olma- dığı ileri sürülür. Asansörü bozuldu diye bir üniversiteyi kapatmak kim- senin aklının köşesinden geçemıyece— ği halde, topu topu haftada üç tem- sil vermek için milyonlarca ödenek alan Devlet Operasını kapatmak aca- ba kimlerin dahiyane fikridir ? 6 — Diyelim ki idareciler asla apılmaması icabeden bu işi yaptılar, halkın Ödediği vergilerle işleyen bir âmme müessesesini kapatarak hem seyirciyi bir hafta opera seyretmek- ten, hem de müesseseyi bir haftalık gelırden mahrum ettiler, kendilerine "bu işi nasıl yaptınız baylar?" diye soracak bir Eğitim Bakanlığı da yok udur? Zavallı Ankaralılar daha buna benzer birçok sualleri kendi kendile- rine sorarlarken, akıllarına birden- bire, son günlerde radyodan dinle- dikleri şu kısa ve susturucu haber geldi : "Devlet Operası sanatkârların- dan sonra, Devlet Operası müdürü de Vatan Cephesine iltihak etmiştir." Bolşoy sanatkârları sahnede Ankara asıl onları bekliyor Umum Müdürün Ope- şük- Ve, tabii, rayı büsbütün kapatmadığına rettiler. Resitaller Bolşoy sanatkârları Gîçen hafta içinde Operada, Türk Kanser Radyobiyolojisi Cemiyeti- nin daveti üzerine — memleketimize gelmiş olan Moskova Bolşoy tiyat- rosundan iki solist, bu Cemiyet men- faatine dikkati çeken bir şan resita- li verdiler Resitalin dikkati çeken tarafı, sâdece Aleksandr Ognivtsev idi de- nilebilir. Bu güzel sesli bas, nadir rastlanan vokal imkânları kadar, belki ondan çok, sahne kaabiliyetiy- e -bir şan resitalinde gerçekleşti- rilmesi kolay olmayan artistik bir ifadeyle- umumi bir takdir kazandı. Massenet'nin "Don (Ouichotte" un- ramın, pek alelade parçaları arasın- da seviyeli bir müzik dinlemek im- kânı verdiği kadar, kolay erişilmez bir temsil ve icra mükemmaelliği de taşıyordu. A. Ognivtsev, kolay kolay unutulamıyacak bu iki parçada, Bol- şoy topluluğunun opera anlayışını bu anlayışın "oyun"u sa- mimi ve realist bir duyuş ve ifadey- le meczetmek olduğunu vuzuhla gösteriyordu. A. Ognivtsevden önce dinlenilen soprano Leokadia Maslennikova çok sağlam bir tekniği, güzel, ama tesir- siz bir sesi olan tecrübeli bir sanat- kar. Söylediği parçaları temiz bir icra olarak zevkle dinlememeğe im- kân yoktu, ama işte o kadar. Yalnız -rusca söylediği- "Mm. Butterfliy" aryası, kulakları okşamaktan bir az daha ileriye gitti, kalpleri de yokla- dı. Her iki sanatkâra, piyanoda re- fakat eden Konsertmeister Nikolay Mironov çok usta, duygulu ve sanat- kârların enterpreasyonunu değerlen- dirmesini bilen bir müzisyen. Yükse- len, alkışlarda onun da büyük bir pa- yı vardı şüphesiz. ramda lan degışıklıkler son dakikada yapı- seçilen parçaların müzik değeri, ların o ak- şamki vokal talihsizlikleri, milletler- arası repertuara ait eserlerden ço- ğunun hep rusca — tercümelerinden söylenmesi gibi üzerinde durulması mümkün, ufak tefek aksaklıklar yok değildi. Ama A. Ognivtsevin "Don Çuichotte'u ile "Boris Godunov"u hepsini unutturdu. Şimdiden büyük, istikbali ise çok daha parlak bir ope- ra sanatkârını görüp dinlemiş ol- manın zevki, dinleyicileri tatmin et- meğe kâfi geldi. AKİS, 6 OCAK 1960