CEMİYET G,eçen hafta içinde 1960 yılının ilk günü sabahı mahmur gözlerle ga- zetelerını karıştıran Ankaralılar, bü- yüklerin tebrik ve temennileriyle dolu birinci sayfalar, çeşitli ticaret- hanelerin tebrikleriyle bezenmış iç sayfalarla karşılaştılar. Bu iç sayfa- larda yeni yılı kutlayanlar arasında "Lüks Bayan Berberi", "Kravat Kra- l1 İzzet", "Hediyelik Eşya Salonu", "Ankara Milletvekili — Selim Soley", "Ankara Bostancılar Derneği", "Ulu- dağ Kebapçısı", "Haraçcı Kardeşler", "Ankara Milletvekili Hasan Tez" in tebrikleri bilhassa göze çarpıyordu. Bu takdim bir yanlışlık eseri ve- ya mürettiplerin azizliği neticesi de- ğildir. İki milletvekilinin popüler i- tandaşlar kadar müşterisi olan bir tezgahtara" benzetmişti. Parısin en işlek semtlerinden biri, Trocadero meydanı geçenlerde en- der rastlanan vakalardan birine şa- hit oldu. Tahminen 40 kilodan fazla görünmeyen, ufak tefek, gözlüklü, genç bir adam büyük bir sükünetle cebinden tabancasını çıkartarak şa- kağına dayadı. Titreyen zayıf elleri tetiği çektiği hakle tabanca ateş al- madı, etraftan — yetişenler bitap bir halde olan genç adamı Chaillot klini- ğine götürdüler. Fransız vatandaşla- rının yapacağı insani vazife burada biterken, doktorlar derhal polisle Soleyin ve Tezin bayram tebrıklerı "Müessesemiz bütün — müşterilerini... simleri arzuları veçhile ve bilhassa büyük puntolarla dizilmiştir. Ticarethane ve tüccar arasında Selim Soley ve Hasan Tez isimleri evvelâ yadırgandı. Siyasi hadiseleri yakından takip edenler Selim Sole- yin dedikodulu otomobil alım - satı- mını düşünerek bu reklamın millet- vekili için iyi bir zamana tesadüf et- mediğini düşündüler İngiliz mılletvekıllerınden biri- nin meşhur m ası Punch'a verdiği beyanatı hatırlıyanlar ise milletvekillerinin yılbaşı selâmlarını pek tabii karşıladılar. Muhafazakâr millet vekili, Punch mecmuasına ver- diği bu beyanatta kendisini "Parti üst kademelerindeki nüfuzlular ka- dar patronu, seçim bölgesindeki va- AKİS, 6 OCAK 1960 temas ederek hastanın kim olduğunu öğrenmeye, çalıştılar. Genç, NATO'- da vazifeli bir Türktü. — Doktorlar için NATO da Türk delegelerine te- lefon etmekten başka çare kalma- mıştı. Türk delegeler haberi büyük bir telâşla karşıladılar. Hastahane odası bir anda doldu taştı. İntihara kalkışan Türk genci 20 yaşında olmasına rağmen Sorbon- ne'un yüksek matematik, hukuk ve siyasi ilimler kısımlarından en iyi derecelerle mezun olmuş, devletler hukuku doktorası yapmış. İlhan Er- doğandı. 1956 senesinde NATO tara- fından açılan beynelmilel memur im- tihanını kazanarak, tam üç sene teş- kilâtta mühim bir mevkii yaşından umulmıyacak — bir mesuliyeti duygusuyla devam ettirmişti. İlhan Erdoğan memleketinde kendisini bek- liyen elçiliktten mütekaid babasını, annesini ve biricik kardeşini sene- lerce görmeme bahasına, senelik izinlerini bile kullanmamıştı. Fakat insanların en büyük — zaafı kıskanç- lık, kendisini göstermekte gecikme- mişti. Ağustosun Parisi sıcaktan ka- v Ki öi * vurduğu bir gün, gelip "Bu raporu benim değil" memurun yanına "sizin yazmanız İâzım, diyerek, elindeki dosyayı İlhan Er- doğanın kafasına fırlatmıştı. Haka- rete büyük bir sükünetle mukabele eden Türk memuru başını önüne eğip işine devam etmiş, fakat sol gözünün üstüne yediği bir yumrukla sendele- mişti. Yumruklar devam etmişti. Kırılan gözlük camlarıyla yer yer yüzü kesilen ve kan içinde kalan Türk memurun yardımına büyük ü- züntü içinde Fransızlar koşmuşlar- dı. İlk yardım hastanesinde yapılan tedavi belki yüzdeki yara bereyi ha- fifletmişti ama, hakiki izler çok de- rin olmuştu. Buna rağmen İlhan Er- doğan Hollandalıyı affettiğini açık- lamış ve skandalın unutulması taraf- tarı olduğunu söylemişti. Fakat NA- TO aynı fikirde olmadığından kısa bir zaman sonra Hollanda delegesi işinden uzaklaştırılmış ve İlhan Er- doğan da yakınlarının tavsiyesiyle senelik iznini alarak Ankaraya gel— mişti. Erdoğan — Ankarada, ailesi arasında kitap okumakla ge- çirdi. İzninin hitamında Dışişleri Ba- kanlığıyla temas ederek vazifesi ba- şına döneceğini bildirdi, i NATO'daki daimi Türk delegesi Selim Sarperin büyük bir sürprizi bu sırada kendisini bekliyor- du. Nitekim Erdoğanın "Patron"la karşılaşmaz ilk duyduğu i lâzım, çünkü Hollandalılar senin de çekilmeni ar- zu ediyorlar, bizi müşkül vaziyette bırakma" oldu. İşte, bu sürprizden- sonra NATO binasından çıkıp dalgın dalgın -Trocadero meydanına doğru yürüyen “"ayaklı kütüphane" haya- tına son vermeye kalkıştı, fakat ka- der bunu önledi. Erdoğan, şimdi yatağında "Her- kesin marifetini soylıyecegım herke- sin marifetini biliyorum" — diye söy- lenmekte ve bu sözler bazı kimselerin canını sıkmaktadır. JİNEKOLOG - OPERATÖR Dr. NİHAL SİLİER Kadın Hastalıkları - Doğum mütehassısı Muayenehane: Samanpazarı Billur Han, Kat 2. No. 32 : 19031 29