B A S Gazeteciler İçeriye biri daha! (Kapaktaki gazeteci) çen hafta içinde bir gün, Başba- an Adnan Menderese Amerika- dan bir zarf geldi. Zarfın üstünde Springfield III damgası vardı. Hu- susi kalemde zarf açıldığında, için- den bir pul çıktı. Bu, dört sentlik bir Amerikan puluydu. Hediyeyi tetkik edenler gülmekten — kendilerini ala- madılar. Pulun üst yarısında kamış kalem tutan bir el, alt yarısında ilk baskı makinelerinden birinin resmi görünüyordu. Tepede ise "Freedom of the Press—Basın Hürriyeti" iba- resi vardı. Pul, Basın — Hürriyetini tebcil için Amerika Birleşik Devlet- leri hükümeti tarafından çıkarılmış- tı. Doğrusu, Başbakan — Menderese bundan daha mükemmel bir yılbaşı hediyesi bulmak zordu. Öyle ya, A- merikada Demokrasi prensiplerinin temeli addedilen Basın Hürriyeti el- bette Türkiyede de aynı mevkie lâ- yıktı. Türkiyede en mesul ağızlar sık sık Amerika ile aynı hürriyet ve ideallerin peşinde olduklarını tekrar tmiyorlar mıydı? Üstelik bu sözler daha çok, büyük Demokrasileri zi- yaretlerde, o memleketler umumi ef- karı önünde tekrarlanmıyor muydu? Nitekim Başbakan da son Amerika seyahatinde, muhtelif — konuşmaları sırasında Demokrasi ve Hürriyetler rejimine bağlılığımızı tekrar fırsatı- nı kaçırmamıştı. Bu sebeple, pulu gönderenler, 1960 yılının Türkiyede basın yılı olduğu düşüncesiyle zarif bir hatırlatma Bununla beraber son haftalarda Menderese böyle bir hatırlatma yap- k — lüzumsuzdu. Zira Başbakan, ” yapmışlardı. D N Basın Hürriyeti ile değilse bile basın mensuplarıyla zaten yakından alâka- dardı. Menderesin alâka ve lütfüna mazhar olan gazeteciler listesinin en başında ise bu hafta Şahap Balcıoğ- lu geliyordu. Onaltı ay hap Balcıoğlu geçen haftanın orta- arında bir gece Pangaltıdaki klüp lokantasında, eski yılın son anlarını içki kadehi içinde boğmaya çalışır- ken ufak bir hesap yaptı. İnce siyah bıyıklı, siyah saçlı, sinema yıldızla- rından Robert Taylor'u andıran genç bir adamdı. Amerikalı muharrir Pul- liam'ın yazısını mesul müdürü bu- lunduğu "Kim" dergisinde neşrettiği için 16 aya mahküm olmuştu. Demek- ki 1960 yılının tamamını taş duvar- lar arasında yaşayacak ve 1961 in dört ayı geçtikten sonra hürriyetine kavuşabilecekti. O akşam biraz hü- zünlü -aslında neşeli bir mizacı var- dır- olduğu — belliydi. Karısı Necla Balcıoğlu ile başbaşa bir yılbaşı kut- lamak için, sık sık devam ettiği bu lokantayı tercih etmişti. Fakat di- ğer müşteriler genç gazeteciyi tanı- yarak yakınlık gösterdiler. 16 ayı omuzlarında taşıyan mahküm bu ve- sileyle amme efkârının gazetecilere verilen cezaları hangi duygularla kar- şıladıklarını müşahade etmek fırsa- tını elde etti. Genç karı - koca ma- salarının etrafını bir sevgi halesiyle çevrilmiş buldular. Bu arada Necla Balcıoğlu kocasına, aldığı yeni yıl hediyesini verdi. Bu kalın, gri-siyah, ekose bir gömlekti. Şahap Balcıoğlu -hapishanenin rutubetli taş duvarla- rını düşünerek- kendisini soğuktan koruyabilecek bu hediye için karısı- na teşekkür etti. Saat 12 de birbirle- Başbakan Gazeteciler cemiyeti idare heyeti ile birlikte "Su. u'u "Vuku'undan beter! Hürriyet pulu Tükür,tükür kullan! rine mesut yeni yıllar dileyen genç çiftin gözleri hafifçe nemlenmişti. İki akşam — sonra Kim dergisi mensupları hapishaneye girecek me- sul müdürleri şerefine meşhur Toma- nın meyhanesinde bir Zziyafet tertip ettiler. Bir masa etrafına toplanan bu neşeli grubun içinde davetli olarak İlhami Sancar, Avukat Cahid Türel, Adnan Veli de vardı. O akşam Toma- da bütün neşesini bulan Şahap Bal- cıoğlu hayatın 16 aydan ibaret olma- dığına büsbütün inanmış görünüyor- du. Masalar oldukça kalabalıktı. Bir başka masada Cumhuriyetin Ankara mümessili Ecvet Güresin Ankaralı i- ki V. C. li gazete sahibi Vedat Refi- Gazanfer Kunt ile beraber oturuyordu. Daha ötede Nigâr Ulu- erer bulunuyordu. Bir kaç saat son- ra 1957 güzellik kraliçelerinden Su- nay Uslu ile kardeşi sinema güzeli Nuray Uslu da lokantaya geldiler. Nigâr — Uluerer Balcıoğlu — şerefine şarkılar söyledi. Bunların içinde en çok alkışlanan "Kızım seni İsmete vereyim mi" mısraı tekrarlanan şarkı oldu. Gazetecilerde neşe son haddini bulmuştu. 16 ay gerçi uzun ve ıstı- raplı bir devre idi ama, İstikbal ka- ranlık görünmüyordu. Şahap Balcı- oğlu ise bu ümit verici istikbal için hapishaneye gözünü kırpmadan gire- bilecek karakterde bir insandı. Aslın- da hapishanedeki her gazeteci, hür- riyetsizlik rejiminin, dört duvar a- rasına yolladığı birer elçi idi. Ama mücadele lüzumluydu, mücadele edi- lecekti. Mademki verilmiyordu, alına- caktı. İnanılan fikirler lilerin gönüllerini du. Hatta bir ara gazeteciler horan tep- tiler; başı Emil Galip tutuyordu. AKİS, 6 OCAK 1960