İKTİSADİ VE MALİ SAHADA başladığını göstermektedir. Gerçi Batı Avrupa henüz küçük bir Ame- rika olamamıştır Tekbir misâl bunu göstermek için kafidir: Amerikada bugün 1.000 kişiye 325 otomobil düş- tüğü hâlde, Batı Avrupada otomobi- lin en çok yayılmış olduğu İngiltere- de henüz 1,000 kişiye ancak 50 oto- mobil düşmektedir. Fakat — refahın hızı gün geçtikçe artmaktadır ve Ba- tı Avrupalıların da uzak olmayan bir zamanda Amerikan ölçülerine eriş- meleri beklenmektedir. Batı Avrupanın girdiği bu yeni refah devresi o kadar büyük ümit- ler doğurmuştur ki Kuzey Amerika- da ve Batı Avrupada birçok muhafa- zakâr ve liberal, artık "proletar- ya'nın Batı Avrupadan — silindiğini ileri sürecek kadar ileri gitmişler- lerin gitgide fakirleşmesi tezinin doğ- ru olmadığını, Batı Avrupadaki sos- yalist partiler açıktan açığa kabul etmektedirler. Kapitalizmin yaşama zaruretleri, geniş istihlâki şart kıl- mış ve bununla birlikte, 1şgucunun verimliliğinde ve reel ücretlerde ö- nemli artışlar olmuştur. Gerçi bu- günkü refah bazı esaslı davaları giz- lemekte ve bir peri — masalındaymış gibi yaşanılan kolay hayat içinde kütleler bu derin davaları anlamak bile istememektedirler. Ekonominin gelişme hızının azalması, büyük ço- ğunluk refah içinde enflâsyon tehli- kesi düşünmeden — yaşayabilsin diye milyonlarca işsizin — varlığına müsa- maha edilmesi, serbest teşebbüse mü- dahele etmemekte ısrar eden hükü- metler yüzünden koskoca bölgelerin fabrikasız ve yolsuz hatta o kütüphanesiz ve hastahanesiz ması, bu cennette her şeyin pek mü- olmadığını göstermektedir. bütün Batı Avrupada gitgi- de eski ahlâk kıymetleri gözden düş- mekte, hayat anlayışı günden güne maddiyatçı bir renk almaktadır. Fa- kat, hiç şüphesiz zenginliğin dâvala- rının hâili, fakirliğin davalarının hâl- linden daha kolay ve ıstırapsız ola- caktır. Batı Avrupa artık Rübikonu dönmüştür. Nasıl oldu? B_ıış nasıl oldu? Yıllarca birbirini tahrip etmekle vakit geçiren mil- letler harp meydanlarında, göklerde, denizlerde, toplama kamplarında can veren insanlar, sefil şartlar içinde vatan değiştiren milyonlarca mülte- ci ve büyük ölçüde yok olan sabit sermayeden sonra Batı Avrupa na- sıl bir kalkınma ile Harbin bitmesin- den 15 yıl sonra bugünkü emsalsiz refaha erişebildi? Müteveffa General Marshall'ın yardımları mı bu muci- zeyi meydana getirdi? Yoksa Batı 24 Avrupa —sömürgelerini soyarak — mı bu zenginliği elde etti? Bunların hiçbirisi doğru degıldır Batı Avrupa, bilâkis, bellibaşlı sö- mürgelerinin çoğunu bu devre için- de kaybetti. Marshall Yardımları ise, Batı Avrupa ekonomisinin tekrar işlemesini temin eden suyu getirdi eğer dolabı çeviren at olma- saydı, bugünkü neticeye varılmasına imkân bulunamazdı. Hakikaten, Batı Avrupa bugün- kü zenginliğini herşeyden önce, eline geçen kaynakları iyi kullanmak ve uzun müddet mahrumiyete katlan- masını bilmek sayesinde kazanmış- tır. Hatırası hâlâ tüyleri diken diken eden İşçi Partisi devrinin vesika u- Hediyelik otomobil Hayal alemi sülü olmasaydı, İngiltere bugünkü hâline gelemezdi. Eğer Batı Alman- ya amelesi tatil nedir sormadan ça- lışmağa razı olmasaydı, bugün üçe bölünmüş Almanya Batının dördün- cü büyük kudreti olarak ortaya çıka- mazdı. Fedakarlık ve alınteri, hep- sinden mühimi basiretli idareciler: İşte Batı Avrupayı yeryüzü cenneti- nin eşiğine kadar getiren sihirli değ- nek bu olmuştur. a biz? tı Avrupanın cennet eşiğine var- dıgı u sırada biz Türkler ne hâl- deyiz? Pek küçük bir azınlığı karada Süreyyada, Istanbulda Hil- ton ve Park Otel ile Yeniköy ve sayı- lı birkaç yerde adam başına asgari 600 lira sarfederek uğurladığı 1959 yılı sonunda Türk vatandaşının, İnö- nünün tabiriyle — "sade — vatandaş"ın hali nicedir? Türkiyede adam başına düşen milli gelir 1953 ten beri azalmıştır: yani bütün Görülmemiş Kalkınma edebiyatına rağmen, memleket zen- ginleşmek bir yana fakirleşmekte- dir. Artan fiyatlar artan gelirlerin umumiyetle çok üstünde kalmıştır. Yatırım nisbeti ve gelişme hızı, di- ğer memleketlere göre —gelışmemış memleketler dahil- çok düşüktür. Or- manların — çoraklaşması ve arazinin çölleşmesi yüzünden Türkiye bir müddet sonra açlık tehlikesiyle kar- şılaşmak durumundadır. Millet, so- rumlu iktidar tarafından çalışmağa değil, bılakıs çok istihlak ve az ta- . Mesul şahıslar arasında vergi lafını ağzına almağa — cesaret eden tek kahraman yoktur. Memleketi idareyle tavzif — edilen parti, halka fedakârlık ve feragatte misâl olacak yerde, bedelsiz ithalât gibi lüks is- tihlâki teşvik etmekte; saray - apart- manları, Mercedes'leri, Cadillac'ları, naylon çorapları, nadide parfümleri, pahalı kumaşları, refahın şahidi gibi Ö ir. Tasavvur edebildiği en verimli yatırım da büyük şehirle- rin meydanlarını ve yollarını indirip kaldırmak ve kaldırıp indirmek ol- maktadır. Ama Türkiye bu devrede akla, hayâle sığmaz derecede büyük bir dış yardım elde etmek imkânını bul- muştur. Harpten sonraki devrede bu memleketin hariçten sağladığı muh- telif hibe ve kredilerin yekünu 2 mil- yar doları aşmıştır. 2 milyar dolar! Bu kadar büyük kaynakları ele ge- çirmemize rağmen elde ettiğimiz ne- tice işte budur. Gerçi, Türkiye Batı Avrupa de- ğildir. Türkiyede, Harp sonrası Batı Avrupasında olduğu gibi, büyük bir teknik bilgi ve çok yüksek bir kültür seviyesi ve ne yapılsa kolay kolay mahvedilemeyecek olan muhteşem bir sabit sermaye kütlesi yer etmiş değildir. Ama, — etrafımızdaki hangi gelişmemiş memleket bizim kadar u- yumuştur? Hangi iktidar partisi me- selelerinin ne olduğunu bilmemekte anlamamakta, halkı avutmağa çalış- makta seviyemize erişebilmiştir? Batı Avrupa, şen ve şuh, yeryüzü cennetinin eşiğine eriştiği sırada, Türkiyede büyük şehirlerin etrafını çevreleyen Yenidoğanlara, Altındağ- lara, Taşlıtarlalara baktıkça, o cen- neti şöyle bir hayâl etmenin olsun verdiği sevınç, derin bir iç burkul- masına yerini bırakmaktadır. AKİS, 6 OCAK 1960