30 Tiyatro Rakamlardan 960 yılının başında tiyatromuz gerçekten bir gelişme manzarası arzediyor: son beş yıl içinde — sahnemiz kemiyet bakımından dikkate değer ilerlemeler kaydet- miştir. Kısaca hatırlatalım: Ankaradaki Devlet sahne- lerinin sayısı ikiden (Büyük ve Küçük Tiyatrolar) dörde (Üçüncü ve Oda tiyatroları) çıkmıştır. Bunlara bir beşinci katılmak üzeredir. (Beşinci Tiyatro). Diğer taraftan Devlet Tiyatrosu — Bölge Tiyatro- ları fîkrının gerçekleşmesi için a henüz ayrı bir kadro ve tahsisat yokken- mumkun olanı da, hatta olmıyanı da yapmıştır. Bu sayede merkezden idare edilen iki bölge tiyatrosu (İzmir ve Bursa tiyatroları) birkaç yıldanberi faaliyete geçirilmiştir. Üçüncü bir bölge tiyatrosu (Adana Tiyatrosu) teşkilât ve bütçe ndan Adana Belediyesine bağlı olarak, sanat bakımından da Devlet Tiyatrosunun yardımlarından mahrum kalmıyarak çalışmaktadır. Bu gelişme, tiyatrosever bir Belediye Reisi geldi- gınden berı İstanbula da sirayet etmiştir. Kemal Ay- gün- Muhsın Ertuğrul işbirliğinin ilk neticeleri şehir sahnelerin adedini üçten ram, Komedi, Eminönü) beşe (Lâle ve Kadıköy) çıkarmak olmuştur. Ayrıca bir halk ve tuluat tiyatrosu olarak tanınan Karaca tiyatrosu, bir sanat tiyatrosu haline getirilerek kad- rosunda yeni neslin en kuvvetli sanatkârları toplan- mıştır. Bu sanat tiyatrosu, şimdi Şişlide (Site sinema- sı üstünde) bir Oda tiyatrosu açmıya da hazırlanmak- tadır. İşte kemiyet bakımından elde edilen gelişme. Ama bu gelişme âdetimiz veçhile plansız, hazırlıksız teşeb- büslerin, ve daha çok şahsi gayretlerin neticesi olduğu için beraberinde ehemmiyetle durulması gereken bâzı meseleler de getirmiştir. Okul Meselesi evlet bugün, hayli geniş bir faaliyet — sahasında, 'muayyen bir sanat seviyesini muhafaza edebiliyor- sa, bunu kendisini yaratmış olan Devlet Konservatu- arına borçludur. Tabii bir kaynak vazifesi gören bu okul genişleyen hizmetler karşısında seyrekleşen kad- roları, her sene verdiği yeni mezunlarla doldurmağa çalışmaktadır. Fakat Konservatuarın bugünkü çalışma sistemiy- le alınan randıman tatmin edici olmaktan uzaktır. Bölge tiyatrolarını açmak ve devamlı bir faaliyet ha- linde tutmak gayesi, şahsi bir prestij ve muvaffakiyet dâvası olduğu kadar, da tiyatro öğretimi ve okul dâ- vası olsaydı, yeni tiyatrolar açmadan evvel bu tiyat- roları besleyecek ana kaynakların yeni şartlara göre ıslahı düşünülür, gerekli tedbirler alınırdı. O zaman Devlet ve Bölge tiyatrolarının istikbalinden endişe etmeğe yer kalmazdı. Çoğalan tiyatrolarda kimler oy- nıyacak? Oynanan eserlerin temsil ve icra bakımın- dan üstün bir sanat değerine kavuşması nasıl sağla- nacak sualleri zihinleri bugünkü kadar bulandıramaz- Okul bakımından duyulan endişe şu sebeplerden doğuyor: Konservatuar Tiyatro Bölümü ne kemiyet, ne de keyfiyet bakımından eskisi kadar — verimlidir. Devlet Tiyatrosu sahnelerinde reji ve oyun bakımın- dan müessesenin itibarını ayakta tutanlar, umumiyetle, ilk devrelerden yetişmiş olanlardır. Bundan başka Kon- servatuar, mezunlarına Devletçe emin ve müreffeh bir istikbal sağlandığı halde beklenen büyük rağbeti gör- memiştir, Tiyatro Bölümü, orta okul ve lise mezunların- dan başarı gösterenlere parasız yatılı olarak iki veya dört senelik bir tahsil sağlayan ve sonra bunları staj- yer kadrolarına otomatik bir şekilde yerleştiren bir okuldur. Bu avantajlarına rağmen okul senede ancak dört, beş mezun vermektedir. Son sınıflardaki talebe sayısı orta kısımda beşi, yüksek kısımda ikiyi geç- memektedir. Görülüyor ki Tiyatro Bölümünün gençleri- mizden gördüğü alâka çok zayıftır. Bu alâkayı kuvvetlendirmek, talebe sayısını ar- tırmak için ne yapmalı? Konservatuarın Tiyatro Bö- lümünde esaslı bir ıslahata girişmek zamanı gelmiştir. Bir kere bu okul yalnız lise mezunu kabul eden yük- sek tahsil veren bir Tiyatro Akademisi haline getirilerek bir "yatılı okul" olmaktan çıkarılmalıdır. Bu Akademi- nin öğretim programında klâsik Tiyatro sanatı kadar en yeni sanat cereyanlarının öğretimi de -hem nazari hem ameli olarak- yer almalı, muhtelif ekollere mensup yabancı sanat otoritelerinden, kısa kısa devreler için, faydalanmak cihetine gidilmelidir. Böyle bir Akademi sahnelerimizin ihtiyacını belki tamamiyle karşılayamaz. Onun için ayrıca, Ankara ve İstanbulda, Devlet ve Belediye Tiyatrolarına bağlı, or- ta okul mezunlarını da alabilecek, iki senelik tiyatro okulları açmak zarureti vardır. Tiyatro gelişmemiz işte o zaman hakiki bir temele dayanmış olacak, günlük ihtiyaçların doğurduğu za- ruretlerle, alaylı aktör devrini ihya etmeğe lüzum kal- mıyacaktır Kalite meselesi 'I'ıyatrolarm çoğalması, itiraf etmek icabeder ki, sah- nelerimizde bir kalite düşüklüğüne yol açmıştır. Mev- cut sanatkar kadroları belki küçük değildir, ama çok yüklü ve çeşitli bir Trepertuar içinde büyük rol- lerin hepsine kuvvetli sanatkârlar ayırabilecek zen- ginliğe de sahip değildir. Bu yüzden birçok eserlerde rol taksimi zayıf omuzlara yükleniyor. halkına, orta kaliteli temsiller verilmesi, hiç verilmeme- sinden elbette evlâdır. Fakat Ankara ve İstanbul gibi büyük merkezlerde Devlet ve Şehir Tiyatroları gibi mu- ayyen bir seviyeyi, bir geleneği, koruması gereken tah- sisatlı tiyatroların sahnelerinde kaliteyi yükseltmenin zaruretini kabul etmek lâzımdır Bu durumda ilk alınacak tedbir Bölge Tiyatroları kanununu bir an evvel yürürlüğe koymaktır. O zam kendi bütçelerine, repertuarlarına ve kadrolarına sahip olarak müstakil çalışacak bölge tiyatroları ana mües- seseye yük olmaktan kurtulacak, merkez de kendi faa- liyetlerini iyi yürütmek imkânlarına kavuşacaktır. Repertuar meselesi Tahsilatlı tiyatrolarımızda oynanacak eserler on yıl- dan beri Edebi heyetler tarafından — seçilmekteydi. AKİS, 6 OCAK 1960