DÜNYADA Orta-Doğu Balayı Iâıln Şehinşahı Majeste Muhammet za Şah Pehlevi nihayet geçen Salı günü 21 yaşındaki İmparatori- çesiyle birlikte balayı seyahatine çı- kabildi. Şehinşah Hazretleri İran Hanedanının Hazar Denizi kıyıların- da sahip olduğu muhteşem saraylar- da Şahi, Babülsar, Raosar ve Nu- şahrda on gün geçireceklerdir. Şe- hinşah bu seyahatlerinde kendilerine refakat eden Prenses Şehnaz ve ko- cası Ardeşir Zahidi, — kızkardeşleri Prenses Şems ve Prenses Fatma ile kocalarından başka 24 kişilik mai- yetı erkânıyla Tahran Garına gel- nidalarıyla karşılandı. dilik muhakkak olan bir şey varsa, Prenses — Şehnazın bir kardeşe sa- hip olacağıdır. FFakat, bu kardeşin erkek olup olmiyacağı ancak bu yılın sonlarına — doğru anlaşılabile- cektir Şehinşah Hazretlerinin sevgili Melikesiyle yapacağı bu balayı seya- hatini geciktiren şey, kendisinin öl- düğü şayiaları üzerine "Baldırı çıp- laklar"ın — münasebetsiz — gösteriler yaptıkları Bağdattaki hükümetle a- rasında çıkmış olan bir anlaşmazlık- tır. Herşey geçen 28 Kasımda Tah- randa Şehinşah Hazretlerinin tertip- ledikleri bir basın — konferansında başladı. Dicle ve Fıratın birleşip Basra körfezine aktıkları Şattülarap iddia etmekteydi. Osmanlı İmparatorluğu ile İran İm- paratorluğu arasında bu yüzden çok hâdiseler çıkmıştı. Hatta, bir aralık 1912 yılında — Şattülarap üzerindeki sınırı tesbit eden bir anlaşma ya- pılmış, fakat İran Meclisi Millisi bu anlaşmayı iç politika — sebepleriyle tasdikten kaçınmıştı. Irak İngiliz mandası altında bir devlet iken 1934 de ihtilaf Milletler Cemiyeti Konse- yinde bile görüşülmüştü. Nihayet, 1937 de İran ile -Irak adına- İngil- tere arasında bir andlaşma yapıldı ve bu andlaşma iki tarafça tasdik edilip yürürlüğe — kondu. Andlaşma, Şattülarabı tamamen Iraka bırakı- yordu; yani İran ile Irak arasındaki sınır Şattülarabın İran tarafındaki sahili olacaktı. Bunun tek istisnası, Abadandaki petrol tesislerinin tam karşısına isabet eden — nehir parça- sıydı. Andlaşmaya göre burada hu- dut nehrin en derin yerinden geçe- AKİS, 6 OCAK 1960 cekti. Böylelikle, bu kısımda nehrin doğu sahili İrana ait oluyordu. Irak bundan şikayetçiydi. Bağdat Hükü- metleri müstakil olalıberi İrana bu tâvizin petrol şirketlerinin ısrarıyla verildiğini tekrar eder dururlardı. Bu şikayetler Nuri Sait zamanında ne idiyse Kasım zamanında da ©o kaldı. İran ise, Irakın Şattülarap ü- zerindeki nakliyattan almak hakkı- na sahip olduğu resimlerin, andlaş- maya aykırı olarak, nehrin ıslahı i- çin sarf edilmediğinden şikâyetçiydi. Geçen yıl bu iş için tam 20 milyon dolar tutarında resim tahsil edilmiş- OLUP BİTENLER ti. Şehinşah, işte bu sebeplerle basın toplantısında — andlaşmayı “"taham- mülü gayrı kaabil ve misli görülme- miş bir andlaşma" olarak vasıflan- dırdı. Irak Başbakanı Kasım ise dört gün sonra İranı itham eden şiddetli bir cevap verdi. İki taraf basınının birbiriyle tutuşması gecikmedi ve neticede İran ve Irak Ordusu karşı- lıklı olarak yığınak yapmağa başla- dı. Doğrusu istenirse, mesele o ka- dar ciddi değildi. Nitekim, Ortado- ğuda yeni bir savaştan bahsedildiği sırada İran Başbakanı İkbâl, Pa- kistana resmi bir ziyaret yapmaktan Hâdise Mahalli!