Ne Bütün duvarları, bir baştan ötekine, kitaplarla kaplı bir oda. Üzerine gene kitaplar ve ayrıca — gazeteler, mecmualar yığılmış bir masa. Evvel- ki günün ilim adamı, dünün siyaset adamı, bugünün mütefekkiri Fuad Köprülü ile böyle bir dekor içinde konuştum. Fuad Köprülü meşhur sigarası- nı bırakalı çok oluyor, ama anlaşılı- yor ki sigarasının dumanı gibi ide- alleri henüz hayal olup uçmuş değil. Onlara bütün varlığıyla inanmakta devam ediyor. Gerçi bu idealleri ger- çekleştirmek için her zaman elinden gelen her şeyi yapmış olduğunu söy- lemek zor. Ama hiç şüphesiz son de- mokrasi hareketimizin tarihi yazıl- dığında karşımda duran babayani kılıklı, babayani tavırlı, zeki gözlü insandan bir "Temiz Adam” olarak bahsedilecektir. KURTUL ALTUĞ ])emokrat Partinin kuruluşu üzerinden ondört yıl geçmiş bulunuyor. Ondört yıl! Şu anda her şey, dün cereyan etmiş gibi gözlerimin önündedir "Hareketin kökü, 1945 yazında C . P. Meclis Grubuna verdiğimiz ve artık Dörtlü Takrır diye meş- hur olan takrire dayanır. O zamanki sıramızla Celâl Bayar, ben, Refik Koraltan ve Adnan Menderes bu Grubun azalarıydık Fikrimizin esası şuydu: Harp bit- miştir. Biz bu harpte Hürriyet ve Demokrasiyi müda- faa eden büyük devletlerle aynı siyasi safta bulunduk. Mihver devletleri tam bir hezimete uğradıktan sonra hür milletler kendi aralarında demokratik prensipler üzerinde birleştiler. İnsan şeref ve haysiyeti, bütün in- sanlık hürriyetleri mukaddes ilân edildi. Bu hareketle- re iştirak eden milletler arasında bulunduğumuz için artık bizim de kendi siyasi rejimimizi bir revizyona tabi tutmamız ve bu umumi şartlar altında devamına imkân olmayan tek parti sisteminden ayrılıp hakiki bir Demokrasi kurmamız gerekmektedir. "Parti Grubunun toplantısında dört, beş saat son derece çetin ve sert tartışmalar cereyan etti. Ekseri- yet, bize aleyhtardı. Nitekim, bütün gayretlerimize rağmen takririmiz kemali şiddetle — reddedildi. Yapa- cak bir tek şey vardı: Maksadımızı, her çareye başvu- rarak müdafaa etmek! Bu gayretlerimizin neticesi ise C.H. P. den ihraç edilmek oldu. Sadece Celâl Bayar hem mebusluktan, hem C. H. P. den istifa etti. Biz, ih- raç olunmakla beraber mebusluk sıfatımızı muhafaza ettik. "Bizim için artık yeni bir parti tesis edip fikirleri- mizi umumi efkâra arzetmekten ve onun tasvibini al- maktan başka çare kalmıyordu. Bunun üzerine takriri imzalamış olan dört kişi bir program hazırlıyarak ka- nuni muameleleri tamamladık ve 7 ocak 1946 tarihinde Demokrat Partiyi Kurduk. "Gerek Dörtlü Takririn, gerekse programın hazır- Umdum, lanışı vazifesi bana verildiği için o zamanki düşüncele- rimizi, kanaatlerimizi ve 1946 dan 1950 ye kadar Mec- liste, Matbuatta, halk arasında müdafaa ettiğimiz ana fikirleri bütün teferruatıyla hatırlarım. "O zaman yürekten arzuladığımız gaye Türkiyede Hürriyeti ve Demokrasiyi bazı Şark memleketlerinde olduğu gibi yalnız kelime ve şekil olarak değil, fakat ileri Garp memleketlerinde gördüğümüz tarzda hakiki ve geniş manâsıyla kurmaktı. Bunun için bazı pren- siplerin tahakkukunu başlıca şart sayıyorduk. Bu pren- sipler şunlardı: 1 — Tamamiyle tarafsız bir idare makinası, 2 — Tamamiyle tarafsız bir Devlet Reisi, 3 — Her manâsiyle müstakil, bir Adliye, 4 — Müstakil ilim müesseseleri, 5 — Hür Matbuat 6 — Vatandaşın tamamiyle sertbest olarak ve hiç bir tazyik altında kalmadan iştirak edeceği, idarenin değil müstakil Adliyenin murakabesınde cereyan ede- cek tek derecelı umuUmMi seçim "O zamanki gazeteler ve Meclıs zabıtları bu fikir- lerimizin şahıdıdır Rejimi bu prensiplere bağladıktan sonra millete vaad ettiğimiz hususların başında hayat pahalılığına son vermek ve vatandaşı o günün maddi sıkıntılarından kurtulmak geliyordu. "Kanaatimce 1950 seçimlerini büyük bir ekseriyet- le kazanmamızın sebeplerini, müdafaa ettiğimiz Hürri- yet ve Demokrasi fikirlerinin halkın temayülüne uygun olmasında aramak iktiza eder. "1954 seçimlerine kadar Demokrat Parti hükümeti muhalefetteki program ve vaadlerine sadık kaldı. Bun- dan dolayıdır ki 1954 seçimleri hiç bir şikâyeti mucip ol- mıyacak şekilde, tamamiyle dürüst yapıldı ve D.P 1950 ye nispetle daha büyük bir ekseriyet kazandı. Lâkin son- ra Demokrat Parti iktidarının yavaş yavaş programın- dan uzaklaştığı ve nihayet 1957 seçimleri arifesinde es- ki demokratik hüviyetini tamamiyle bırakarak adeta bir şef idaresi mahiyetini aldığı görüldü. 1957 seçimle- rinden evvel ve ondan sonra Partinin en selâhiyetli ağızlarından Hürriyet ve Demokrasi aleyhinde türlü söz- ler işitildi. Muhalefetteyken antidemokratik hüküm- lerin kanunlardan çıkarılması istenirken, yeniden yeni- ye tedvir olunan kanunlarda veya yapılan tadillerde antıdemokratık hükümler vaaz edildi. rogramının 3: maddesınde "Türk milletinin si- yasi olgunluğuna inanır" fıkrası bulunan ve bunu her vesileyle müdafaa eden D. P. nin başlarının sonradan "kültür seviyesi yükselmeyen memleketlerde hürriyete imkân olmadığı" fikrini bir tez olarak ortaya atmaları son derece calibi dikkattir. 1946 da hürriyete lâyık ol- duğunu hararetle müdafaa ettikleri milletin onbir yıl sonra bu kaabiliyetini kaybettiğini söyliyenlerle elbet- te münakaşa dahi edilemez. "Demokrat Parti 1946-50 arasında millete karşı Hürriyet, Demokrasi, tarafsız İdare, müstakil Adliye, serbest ve tamamiyle emniyetli seçim esaslarını müda- faa ederek iktidara gelmiştir. Fakat 1954 seçimlerinden sonra yavaş yavaş vaadlerini unutmuş ve bilhassa 1957 seçimleriyle eski hüviyetinin tam aksi yeni bir hüviyet kazanmıştır. "Partinin bir kurucusu olmam ve hem partide, hem hükümette mesuliyet mevkileri işgal etmiş bulunmam AKİS, 6 OCAK 1960