YURTTA OLUP BİTENLER Tabii lisan bilenler, tafsilatı ya- bancı gazetelerden takip edebilirler- di. B.M. M. Bir itibar meselesi Gecen haftanın sonundan bu haf- tanın ortasına, Ankara cezaevin- deki gazeteciler üç heyecanlı gece geçirdiler. Cuma, pazartesi ve çar- şamba akşamları radyonun hoparlö- rü başına toplanıldı ve Meclisten ha- ber dinlenildi. Hattâ Meclis saatinin verı[mesı için -o saatte hapishanede radyo susar- müdüriyete müracaat edildi. Aslında, merakta olan bütün mahkümlardı. Zira Mecliste iki af tasarısı birden konuşuluyordu. Birin- cisi, bir nevi umumi aftı. İkincisi ise, basın suçlularım alâkadar ediyordu. Umumi affın kabul edilmesi ihtima- li zayıftı. Buna mukabil mahküm ga- zeteciler, hergün sadece af meselesi- nin görüşüldüğü hapishanenin hava- sına uymuşlardı ve içlerinde tatlı bir ümit belirmişti. Maamafih radyoları- nın başında merakla bekleşenler yal- nız mahkümlardan da ibaret değildi. Murat Ait Ülgen Komünist peşinde Belki de mahkümlardan da büyük bir merak ye heyecan içinde radyoları - nın başında oturanların arasında me- sela Nihat Subaşının ailesi ve çocuk- ları, meselâ Ratrip Tabirin eşi, mese- lâ Şinasi Nahit Berkerin yaşlı anne- si, meselâ Halim Büyükbulutun beli iki büklüm olmuş, ama alnı eğilme- miş babası, mesela Erdoğan Tokat- lının mini mini çocukları ve ailesi, meselâ Fethi Girayın çoluğu çocuğu da vardı. Onlar da tatlı bir ümit için- de beklemişlerdi. Memleketin — dört bir köşesinde, radyolarının başında oturan daha yüzlerce, binlerce insan, dostları» akrabaları, yakınları hak— de verilecek karardan acaba müsbet bir şey çıkar mı diye beklediler. Radyo hakikaten Meclis müzake- relerini verdi. Gazeteciler de, kendi- leri hakkında D. P. nin meşhur mil- letvekillerinden Vacit Asenanın- Nus- ret Kirişcioğlunun. Servet Sezginin ve Kemal Biberoğlunun fikirlerini Öğrendiler. Vacit Asena gazetecilere bilmedikleri bir hakikati öğretti: Me- ğer bunlar, ehlivukuf heyetlerine da- nışılarak mahküm edilmişler! D. milletvekillerinin bu sözleri, - doğru- su gazetecileri pek şaşırttı. Nasıl o- lurdu? Mahkemede ehlivukuf 1stem1ş— ler, fakat mahkeme heyeti, Prof. Gök tı.ırk ehlivukufa müracaatı menettı— ğinden bu taleplerini reddetmişti. Va- cit Asena, Milletlerarası Basın Ens- titüsünden henüz ihra aç olunmamış bulunmamalı da memleketimizdeki basın hürriyetinin delili saydı. ret Kirişçioğlu ise "Basın kanunun terbiyetkâr tesiri" altında basınımı- zın ne mükemmel hale geldiğini uzun uzun anlattı ve bu kanunla itibarımı- zın arttığını müjdeledi. Gazeteciler başka D. P. hatiplerinin sözlerini bek. lediler. Meselâ bir Muammer Çavuş- oğlu vardı, mesela bir Arif Demirer vardı, mesela bir Kemal Balta, Tur- han Akarca, Kemal Özçoban mev- cuttu. Hatta Esad Budakoğlu bile pek âlâ af talebini destekleyebilirdi. A- ma hayır. Radyo onlardan bahsetme- di. Garip zihniyet ahküm gazeteciler aslında, o üç gün Meclisin basın locasında bu- lunmadıkları için şükretmektedirler. Basın locasında bulunsalardı lehle- rinde konuşacağım sandıkları D. P. lilerin, kolları kavuşmuş, Kırışçıog— lunu, Asenayı, Biberoğlunu dinledik- lerini görecekler ve büsbütün hayal sukutuna uğrayacaklardı. Nazlı Tla- bar mavi tayyörü içinde pek şıktı a- ma, ağzını açmamayı tercih etti. A- rif Demirer ile Muammer Çavuşoğlu Pazartesi günü Kirişcioğluyla aynı sırada oturdular. İşin daha güzel tarafı vardı: D. P. li hatipler basını öyle methettiler, öyle methettiler ki, insan şaşıp kaldı. Anla mahküm ga- zeteciler yok mu, işte onlar şereflere ve haysiyetlere tecavüz — etmişlerdi. Senelerce hapis yatmalıydılar. Bak- Dr. Suphi Baykam Zaferi Ülgen kazandı sanıza, yazmayan içeri giriyor muy- du? Fakat C. H. P. nin genç milletve- kili Dr. Suphi Baykam, meseleyi bü- tün vüzuhuyla gözlerin önüne serdi. Gerçi radyolar onun konuşmasını pek vermediler, kısa geçtiler ama, eğer mahküm ygazeteciler onu dinleseler- di hürriyetlerine kavuşmadıkları hal- de içlerinde huzur duyacaklardı. Sup- hi Baykam affın niçin gerektiğini i- ki noktaya dayadı. Evvelâ, savcılar basın suçlarını ikiye ayırmışlar, İk- tidar gazetelerinde savrulan küfür- leri takip etmemişlerdi. Milletvekili misaller verdi. Okuduğu başta Za- fer, İktidar gazetelerinde Muhalefet ileri gelenleri ve tabii İnönü aleyhin- de çıkan yazılardı. Bunlar yalnız ağır değil, aynı zamanda adi sözler- di. Bunlar okunurken Iktıdar sırala- rından bir ses yükseldi: "Doğru yaz- mışlar!" Herkes dönüp baktı. Bağı- ran Murad Ali Ülgendi. Ona, başka- ları da katıldılar. Hayret etmemek imkânsızdı. Demek, zihniyet buydu Bahis konusu Muhalefet olunca, söy- le söyleyebildiğini. Soyledıklerın doğ- ur, bu Muhalefet her türlü haka- rete lâyıktır. Ama Iktıdar için "gö- zünün üstünde kaşın var" dedin mi, buyrun Cebeciye. Dr. Baykam, ikinci noktada daha da iyi hazırlanmıştı. Demek, Kirişçi- oğluna göre Basın Kanunu bizim iti- barımızı dışarda arttırmıştı? Genç milletvekili Amerikan — gazetelerinde çıkan ağır yazıların en — hafiflerini AKİS, 31 MAYIS 1958