iken 16 Okuyucu mektupları hakkında KİS'in nihayet düzgün bir ka- pağa kavuşmuş olması hepımızı sevindirdi, inşallah arkası gelir. Derginizde açtığınız yeni da alâka çekici. Fakat, sinema say- fasının gittikçe bozulduğunun acaba farkında mısınız" AKİS'in "Yurt- sayfası başlangıç- tan beri ilgi çekiciydi, -"Dünyada Olup Bitenler" bir zaman "allahlık" gittikçe düzeldi. Onlarla be- raber, bence AKİS'in en zevkli sayfalarmdan olan sinema sayfası e son zamanlarda yazılarından resimlerine kadar bir acayipleşti. Mecmua Bir kere sayfa adedi azaldı. Belki yersizliktendir - ama. bir sinema sayfasının bol resimli — olması ica- bettıgıne göre ne yapıp yapıp ona Türkiyeye gelen hiçbir ecnebi mecmuada bile rastlanmıyan orıjmal resimleri gö- tercumesı Hele 5. yıldö- sayfasındakilerin faf-ı nefs ediliyor. hiç mi film oynamaz, hiç bir sine- ma hâdisesi yok mudur, yahut si- film seyretmeye tövbeli midir? Her sene festivalleri AKİS'ten zevkle takibederdik. Hat- ta Cannes festivallerini Aydemir Balkan yerinden takibeder bildirir- di. AKİS'i şimdi okuyanlar artık Cannes festivallerinin yapılmadığını sanacak, zira bir tek satır — olsun çıkmadı. AKİS'in çok eski bir okuyucusu ve sinema Ssayfasının, tiryakisi o0- larak -bunların sayısının fazla ol- duğunu da tahmin ederim- bu sayfayı bir hale yola koymanızı is- temek hakkımızdır sanırım. Bülent Alkın - Ankara ecmuanızda neşretmeğe başla- dığınız MİMARLIK sayfasının kaç kişiyi alâkadar ettiğini sanıyor- sunuz ki, sık sık bu yazılara yer ve- riyorsunuz? Doğrusunu isterseniz nin de okumadığını sanıyorum. E öyleyse ne diye bu mevzuda ısrar edip duruyorsunuz? Kâmil Sel - İstanbul Vale! Bas imzayı kullan A edinceye kadar onları hürriyetlerin- En—flasyon den mahrum etmeğe kadar işi ileri götüren hükümdarlar vardı. Kristof efendinin yumurtası Sene 1865. Kanada müstemlekesi, anavatanı olan Fransadan tahsi sat gelmesini bekliyor. Mustemleke— de, bilhassa orduyu ayakta tutabil- mek için para lâzım. Fransadan ses seda çıkmayınca, bir Para basma sacak kâğıt, atbaa . İdari makamlar şaşkına donuyorlar Nıha yet hatıra parlak bir fikir geliyor. Askerde ne kadar iskambil kâğıdı varsa hepsine el koyuyorlar üzerle- rine kaça geçeceğini yazıp — imzala- mak suretiyle bunları piyasaya sü- rüyorlar. Tabit halkı da, — iskambil- leri kanuni para olarak kabule zor- luyorlar Fikir, alâkalılara — öylesine cazip geliyor kı,, anavatandan hâlâ ses çıkmayınca, iskambilden para i- mali marifeti 1690'da ve 1601'de tek- rarlanıyor. gelgelelim — tabii para miktarındaki bu artışa tekabül ede- cek bir mal ve eşya artışı olmadı- gından» malüm tesirler kendilerini göstermekte gecikmiyorlar. Eşya fi» atları havai fişek suratıyle yükseli- yor. İstihsal -madeni veya kâğı tıran bugünkü enflasyoncuların ağa- babalar!' eski zamanlarda simya il- mi ile uğraşıyorlardı. edilmiş servetle parayı ğıt, birbirine karış— Bazı hükümdarlar altını demir kadar harcıiâlem hale getirecekleri ümidiyle simyacıları hizmete — koş- muşlardı. Simyacıları katıksız hapse sokup, kaba metallerden altın imaj İmparatoru Calıgula sımyacılıga biz- rak zat merak Ssar l ten al- tın ımalı için tecrubeler yapmağa, kalkışmıştı. Bir çok hükümdar da bu mevzuda simyacılar tarafından savsaklanıp dolandırılmışlardır. Kaba madenleri altın hâline ge- tirme hevesi Rönesans devrinde ye- ni baştan alevlendı Boyle e, altın imalini mümkün kılm i ü bin sene gerçekleştırılmesı altım en değersiz kılacagı düşüncesi ne sımyacrlarn onlardan medet li- manların aklından bile geçmedi. Teknik enflâsyondular Fakat zor iktisat ilminin icapla- rını yerine getirerek memleketi- ni refaha kavuşturmaktansa, işin kolay tarafım seçen açıkgözler altın imalini beklemediler. Kâğıt paranın kullanılmasından önceki zamanlarda hükümetler, sikkelerdeki altın veya gümüş miktarım çenterek, ayarım bozmak iyle enfîasyon yaptılar. Sımyacıların huly l daha yakın arihlerde kâğıt pa yı şişiren d ev- letlerın tatbikatına giriştikleri haya— li projeler yanında çocuk kalır. Kâğıt parçaları üzerine rak- amlar basarak servet vücuda getir- mekle, toprağı ekip biçmenin yahut dokuma tezgâhı çalıştırmanın yerine kaim olacak bir tedbir bulduğunu sananlar tarih boyunca birbirini ta- kip edip durdu. Sikke ayarım bozmak — veya kâ-