P. sorumlularının muhalefeti susturmak ve zayıflatmak için, yıllardan beri aldıkları tedbirlere ibir yenisi eklendi. Hemen söyliye- lim ki, muhalefet susmayacak ve alınan tedbir, daha öncekiler gibi, en çok D. P. ye zarar verecektir. 1927'de yapılmış olan T.B.M.M. iç- tüzüğü, pek nadiren değişikliğe ugramıştı Önemli bir değişikliği, 20. yaşında, 194 geçirmişti: Meclıstekı çeşıtlı siyasi — partilere "grup" teşkil etme imkânı ve parti grubu sözcülerine de sıraya tabi olmadan - söz almak hakkı tanı- mak için... Bu otuzuncu yılını dolduran içtüzük, geçen hafta içinde yalnız 1947'de atılmış olan bir ileri adımı değil, medeni ve demokrat toplum- ların müşterek malı haline gelmiş bazı prensipleri de zedeleyen ciddi bir ameliyata maruz kaldı. Bu yazıda, içtüzükte yapılan başlıca değişikliklerin mâna ve ma- hiyetini, muhtemel neticelerini, gözden geçireceğiz. AKİS okuyucu- larının burada bulacakları fikirler, Meclıs kürsüsünde var gücümüzle savunduğumuz fikirlerin özetidir. Kaldırılan gruplar 0 yıl önce butun siyasi partılere teşkil e anınmış ol rup eş İ me hakkı. Mecl % 5'den mıllet- vekili olan partıle rden gerı lın- ıştır. Gel i milletve- kaldırılan partiler, Anayasa Komis- yonunda ve "Umumi Heyette ısrar- la şu gerçeği anlatmaya çalıştılar: Böyle bir hüküm, secim sisteminin adil olduğu bır memlekette savunu- labilir. Fakat o, ini a- larak mılletvekıllerının takriben 9o 70 ini elde etmeği mümkün kı- adaletsiz bir bir tahdit, evcut haksızlığı bir kat daha şıd— detlendırecektır Nisbi temsilin ca- u Fransa ve İtalyadan ge- tırılen mısall ikna edıcı degıldlr Kaldı ki, İtalyan İçtüzüğü, — yurt sathında teşkilâtlanmış partilere, mebus sayısı az da olsa grup kur- mkânını bir dereceye kadar sağlamakt dır Çoğunluk olmadan müzakere I çtuzugun 81 inci maddesine, gö- rünüşte son derece önemsiz bir kelime ılavesı yapılmıştır. Müzake- relerin açıkça meydana çıkardığı gibi, bu "küçük" değişiklikten bek- lenen şey açıktır: Mecliste, celse a- çılırken çoğunluk aranacak, fakat müzakereler devam ederken Umumi Heyet salonu ne kadar boşalırsa bo- şalsın, celse tatil edilmiyecektir. BÜYÜK MECLİSE -D. P. li hatipler tarafından es- ki İçtüzüğün de bu mânayı taşıdı- ğı iddia edilmiştir. Hakikatte, 30 yıldan beri T. B. M. M. de cari olan kaidelere göre 610 mebustan en az 306 sı -yarıdan bir fazlası, hazır bulunmadıkça, ne celse açılabilir, ne de müzakere devam edebilirdi. Hukukta, "lafza" — değil, "ga- maksad"a göre tefsir ya- Çoğunluk aramak- la güdülen maksat, Türk milleti a- dına vazife gören 610 kişilik bir heyetten çıkacak kararların sadece 100-150 kişinin, yahut 30-40 kişinin takibedeceği müzakereler sonunda verilmesine mâni olmaktır. Rey verecek olanlar, müzakereyi de az Çok takip etmiş, leh ve aleyhteki delilleri dinlemiş olmalıdırlar ye ve pılmak gerekir. Biz o kanaattayız ki, T. B. nin 30 yıllık gelenegıne sadık kalı— narak, yalnız açılış ve karar anında değil, müzakerenin devamınca da çoğunluk aranmakta Israr edilsey- di, gerek İ nin yüksek manevi otoritesi, gerek alınacak kararların isabeti bakımından daha faydalı bir yol tutulmuş olurdu. Sözcülerin haklan T M. de, hükümet azaları, encümen reis ve sözcüleri, sıra- ya tâbi olmadan söz alabilirler. Son değişiklik, Başvekil ve ve- killerin ve (daima iktidar partisine mensup olan) encümen reis ve söz- cülerinin "tekaddüim" — haklarına ilişmedi. Buna karşılık, parti grup- ları adına konuşacak olanların, sı- raya tâbi olmadan söz almak hak— ları alabildiğine daraltıldı. Bir çok hallerde, grup teşkil et- me hakkını haf eden tek muhalefet partisinin sözcüsü, hükü- bu veya encümen adı- na yapılacak konuşmalara cevap vermek imkânını bulamadan "kifa- yeti müzakere" ile karşılaşacaktır. müzakere şartlarını kaldı- ran bu degışıklıge rağmen, muhale- fet sesini kuvvetle duyuracak ve gerçekleri dile getirecektir. Zabıttan çıkarma et, nayasamızın 20 inci maddesi "Meclis müzakeratı harfiyen neşrolunur" der Bu açık hüküm se- bebiyle, T.B.M.M. nin geçen döne- minde, mebusların sözlerini zabıt- tan çıkarmak Anayasaya aykırı sa- yılmıştır. Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu görüşülürken söylenen ba- zı sözler -ısrara rağmen, Zzabıttan çıkarılmamıştır. 1957 bütçe müza- kereleri sırasında Ekrem Alicanın bir sözü D. P. grubunu galeyana getırdıgı hattâ Başbakan bile bu cümlenin Zzabıttan — çıkarılmasını kürsüye gelerek talep etliği halde, Reis Vekili İhsan Baç, bu sözlerin zabıttan çıkarılması yolundaki ö- nergeyi "Anayasaya aykırıdır" ge- rekçesi ile oya bile alınmamıştır. İçtüzüğün yenı 93. maddesi "za- bıttan çıkarma" yolunu açmakta- dır. Bazı "siyasi"Ter bundan mem- nundurlar. Fakat milletin ve gele- cek nesillerin bütün konuşulanları bilmesi gerektiğine inananlar üzün- tülüdürler. Zabıttan çıkarma yetkisi yalnız "galiz ve müstehçen" sözlere yani bir aile meclisinde hazır bulunanla- rın yüzü kızarmadan dinleyemiye- cekleri cinsten tâbirlere ve sözlere inhisar etse idi, belki mesele bir "a- nayasaya aykırılık maktan öteye geçmezdi. Fakat fazı tahkiriye" de zabıttan çıkarıla- bilecektir. Yarın Mecliste, "filân zat dev- let ve millet malını yemiştir” hatta "filân şahıs vatan hamidir" denebi- lir. Dar bir tefsir yüzünden, bugün- kü ve yarınki nesiller bu ithamlar- dan haberdar bile olmıyacaklar mı- ır? mmak isteriz ki, maddenin tatbikatı endişeleri boşa çıkarsın!.. Müzakereler ve basın Bizce, yeni İçtüzük yersiz ve Zararlı biri, müzakerelerin . ile ilgili olarak 147 inci eklenen fıkradır. tadilinin en noktalarından basında neşri maddeye hak ve hürri- vvelâ, basının yetlerini ilgilendiren bir hükmün yeri, . M. nin çalışmalarını duzeltmek uzere yapılmış bir içtü- zük deği Anayasamızın 68 inci ve 77 inci maddelerine göre, basın hürriyetinin sınırı ancak kanunla çizilebilir. İçtüzük kanun değildir. Her ne kadar, müzakereler sırasında, Ana- yasa Komisyonu Reis Vekili "bu tüzükte kanun kokusu var" demiş- se de, içtüzüğün "nev'i kendine münhasır bir nizamname" olduğu şüphe götürmez. Kanunlar, Anayasanın 35 inci maddesine gore "Reisicumhur ta- rafından on gun zarfında ilân olu— nur" İçtüzük ise, yalnız T.B. nin çalışmalarını ılgılendırdıgı i- çin, Resmi Gazetede ilân bile edil- mez. Kabulü anında, derhal yürür- lüğe girer. (İçtüzük, m. 235 ve 233). Başka hukuki deliller bir yana, D. P. li hatipler de, vafetiyle "İçtü- zük kanım değildir. Duş âleme tesir edemez. Mahkemeleri bağlamaz" te- zini savunmuşlardır. Meclis müzakereleri sırasında, bir mebus, âmme hizmeti ifa eden AKİS, 4 OCAK 1958