min edilmiş olması üzerine yolculuk- tan vazgeçilmiş olduğu düşünülebilir. İstanbul operacılarına öldürücü bir darbe indirilmiştir ya! Maksat halka hizmet etmek, operasız bir şehre ope- ra götürmek olmadığına göre artık yolculuğa hıç de lüzum yoktur. Bu arar mevsimin ortasında açıklan» malıdır ki, İstanbullular kendi yağ- larıyla kavrulabilmek için gerekli za- mandan bile mahrum kalsınlar. Pek- âlâ, İstanbul, bu rum — Üzerine, gelecek mevsim için opera hazırlıkla- rına şimdiden başlayamaz mı? Şüp- hesiz ki başlıyabilir.. Fakat Muhsin Ertuğrul iş başında kaldığı takdirde bu muhtemel gelişmeyi de engelleye- ir. İstanbuldaki opera çalışmala- rının gelecek yıl temsil verebilme ih- timalini kuvvetlendirecek şekılde ge- lıştıgını gördüğü zaman “"büyükleri- sefer tekrar, Devlet Operası- nın Istanbul seferine çıkması husu- sunda eder ve böylece bu yıl, yolculuk ıçm Milli Egıtım Bakanlıgı— nın temin edemediği 400 bin 1iralık tahsisat çıkıverir. Muhsin Ertuğrulun anlamaması bir yana, üstelik nefret ettiği de bilinmektedir. Türkiyenin en ileri gelen tiyatro adamı olan bu idarecinin davranışlarından, lirik ti- yatroyu -yani operayı, kendi dalı- nın bir rakibi olarak kıskançlık ve hattâ kime karşıladığı düşünülebi- lir. Devlet Tiyatrosunun bu yıl ge- rek repertuar ve gerek sahneye ko- yuş ve oyun bakımlarından doyurucu -en azından ilgi çekici, bir faaliyet göstermesine karşılık operanın en hafif tâbirle gülünç diye — vasıflan- dırabilecek bir halde bulunması bu görüşe imkân vermektedir. Mevsim başından beri üç ay geçtıgı halde -operet bölümünün "Boccaccio" mas- karalığı hesaba bile katılamıyacağı- göre. nüz hiç bir yem eser re- pertuara alınmamış, geçen mevsim- den kalma iki operayla ve dört yıl önce oynanmış bir başka operamın yetkısızce yeniden sahneye konmuş "idare-i maslahat" yoluna gi- operadan Bu durum karşısında İstanbulun evle Operasından — zaten birşey beklıyemıyecegı aşikârdı. Fakat o- lanlar, Şehir Tiyatrosu Dram kısmı- nın opera temsillerine uygun olabile- cek şekilde tadil edilmesi için harca- nan emeklere ve 30 bin masrafa olmuştur. lira kadar AKİS 4 OCAK 1958 DENİZ Armatörler Altından Yunanlı tuz yıl kadar evvel bir yaz günü tina Universitesi Hukuk Fa- kültesini bitiren yirmibir yaşında kı- saya yakın boyda, sportmen yapılı bir Yunan gen değirmencilikle meşgul olan ebeveynının yanına dön- mek Üüzere Atinadan ayrılıyordu. Stavros Spyros Niarchos — servetin sahibi ve iki milyon d. w. tonluk dün- ya çapında bir tıcaret filosunu elin- de bulunduran "Denizlerin İmpara- toru" veya "Altın Yunanlı" olacak- tı. O Niarchos ki politikacı olmadığı halde dünya politikasına, profesyo- nel politikacılardan fazla tesir edi- ordu. Bütün ecdadı gibi değirmenciliğe başlıyan genç Niarchosun ileriyi gö- ren entelektüel zekâsı, La Plata neh- rinden hayli' navlun Odeyerek getirt- tikleri tahılı değirmenlerine, satın a- lacakları kendi gemileri ile taşıma imkânı konusu üzerinde — çalışmağa başladı. "Erişir menzili maksuduna aheste giden, tizi reftâr olanın pâyine dâmen dolaşır" düstur ve filozofisi- nin aksine süratle de çok isabetli işler yapabileceğine inanan ve mu- vaffakiyetlerinin bir kısmım bu gö- rüşle sağlayan Niarchos, ailesini der- hal eski bir şilep almaya ikna etti. Bir yıl sonra teşebbüsünü artık hur- da bir gemi ile değirmenlerine' tahıl taşımanın Ötesine ulaştırmışdı. Har- bin patladığı 1939 yılında Amerika ve İngiltere hükümetlerine 14 par- ça gemi kiralayacak hale gelmişti. Harp içinde kaybettiği altı geminin sigorta tazminatları ile, 1947 yılında dünya piyasasını tetkik ederek harp sonrası programını tatbike başladı. Deniz nakliyatının en kazançlı sahasını tankercilikte, bilhassa bü- yük tankerler işletmekde gören mü- teşebbis Yunanlı, Worl Peace adlı tankerle programının tatbikine der- hal geçti. 1955 yılının sonuna kadar yalnız Ingıltereye 16 milyon sterlin- lik gemi ısmarlamıştı. Amerikalılara parmak ısırtan pratik zekâsına bir misal olarak sadece şu manevrasını bilmek kâfidir. Amerikan — gemileri- nin Amerikan vatandaşından gay- risine satılmıyacagına dair olan ka- una rağmen, pek kelepir bulduğu on dört T2 tipi tankerle altı şilebi, Amerikada doğmuş kız kardeşi Mary Dracopoulos'a North American Ship- ping and Trading Co, yi kurdura- rak sahip olmuştu. En Önemlisi ge— mılerını Liberya, Panama ve Hon duras gıbı ticaret gemilerinden pek cüzi bir vergi alan ve işletme şartları da donatana fevkalâde ucuz devletlerin bandırası altına sokarak, bu gün deniz naklıy tında "cheap flags' denilen çığırın öÖnderi olma— sıdır. bütün kazancını olduğu Böylece, gibi deniz nakliyatına sermaye ola- CİLİK rak yatırmak imkanım buldu. Ame- rikada doğmamış olmasına çok defa esef eden Yunanlı, dört yıl içinde iki defa karısının doğum zamanları A- merikaya giderek iki,çocuğunun A- merikada doğmasını sağladı. Niarchos bütün işlerini 697 ton- luk muhteşem yatından idare eder. Hamburgtan San Pedroya kadar ya- yılan .İmparatorluk ofisleri talima- tı Craale yatından alırlar. Ortaçağ- da hanedanlar arası izdivaçlarla it- tifaklar kurulduğu gibi, iarchos, dünyanın — sayıp armatörlerinden Stavros Livanosun kızı — Eugenie'yi n ikinci mühim Onasis ile baca- alarak, yine dünyanın armatörü Aristote nak o Zira livanosun küçük kızı Athi- Onasis ile evli idi. Başlangıçta dostça bir — rekabet halinde olan münasebetler, bilâhare na, bilhassa petrol nakliyatında — bütün ünyaya meydan okuyan, rekabeti pek müşkül bir birlik haline geldi. Artık teşebbüsler birbirini takip edi- yordu; evvelâ kayınpeder ve iki da- mat Pire'de on milyon sterline mal olacak bir kuru havuz inşasına baş- ladılar. Sonra iki damat Yunan T.E. A. hava yollarını satın aldılar. Ona- sis, Niafshosdan bir miktar borç a- larak Monte Carlodaki gazinoyu sa- tın aldı. Geçen Ağustos ayında Cibralte- rin yirmiyedi mil doğusunda, daha ilk seferinde yanarak batan — 25.583 gros tonilatoluk World — Splendour süper tankeri faciasını yatında ha- ber alan Niarchos sadece gemi ile beraber kaybolan adamlarına açımış, tı. Çünkü geçen yaz motorbotla Can- nes'den Balear adalarına giderken, bir dalga ita devrilen motorundan de- nize dökülüp, diğer bir teknede sa- yahat eden misafirleri Windser Dü- kü ve Düşesi ile Lord Patrick Dud- ley tarafından vaktinde gorulerek ölümden zor kurtulmuş olan arc- hos yaşamanın tadım bıldıgı gıbı ölümün buruk korkusunu da yakın- dan duymuş ve tecrübe etmişti. Bugün Türk ticaret filosundan ka- lite bakımından olduğu kadar kanti- te bakımından da üstün —bulunan (dört misli) koca bir armadayı tek başına donatan Niarchos, hakikaten kendisini altınla tarttıracak kadar altından olmaya hak kazanmış gibi gorunmuyor mu? Niarchos, bacana- Onasis ve kayınp derı Lıvanosun Suudı Arabistandan Amerikaya ka- dar, bir Yunan milli b yramında New York Valisinin çocuklarına ef- sun elbisesi giydirip alayın önünde caddelerden geçirtecek kadar hükü- met ve devlet adamları üzerinde nü- fuz ve hatır sahibi olmaları, dan mensupları ve çeşitli kollarının kralları milli milyoner- lerle sıkı dostlukları dikkate şayan- dır. F.S 29