ları 1953 Şampiyonasında — da Gruplarında birinci olmak başarı- rısını gösteren Genç Milliler, Or- han Şerefin bu işe verdiği ehemmi- yetin "boş" olmadığını ispat etmişler- di. Apakın elde edilen başarılar i- çin gosterdıgı sebep tekti: Disiplin. Yeni ümitler rhan Şeri pak, — Federasyon Başkanlıgından istifa — ettikten dört yıl sonra ve bu makam için cid- di tehlikelerin ortada olduğu Ur sırada yemden başkan seçilmişti. İki Orhan Şeref Federasyonu arasındaki dört yıl, "Türk Futbolu için bir "du- raklama devri" sayılıyordu. Hasan Polat ve arkadaşları Futbol Fede- rasyonunu aldıkları gibi bırakmışlar ancak bıraktıkları havayı da tehlike- li ve elektrikli bulutlarla — doldur- muşlardı. Artık Türk — Futbolunun Avrupada kaybolan isminden kolay- ca bahsediliyor, teşkilâtla kulüpler arasındaki bağlar şüpheyle karşıla- nıyor, hakem problemi çözülemeye- cek bir dava olarak görünüyor ve iş- lerin düzelmesi için "herhalde" hay- li zamana ihtiyaç olduğuna inanılı- yordu. Orhan Şerefin durumu bu za- viyeden çok daha tehlikeliydi. Çunku yeni Başkan büyük gürültüler ve "u- mumi istek" üzerine seçilmiş bazıla- rına işlen "hemen" düzeltecek bir sihirbaz gibi görünmeğe başlamıştı. Ancak programlı hareket Orhan Şe- refin ılk hususiyetiydi. Her husus- ta alınmış kararları ve bunları tatbik edebilmek için çizdiği bir yol vardı. Bundan ayrılmak yenı Başkanm işi değildi. Onun için "zamana"- ihtiyaç vardı ve Orhan Şerefin kazanacağı başarı bu zamanın sonunda anlaşıla- caktı. Yen, Başkanın teşkilâtı ile il- gili konularda hayli enteresan, fikir- leri mevcuttu. Türk Futbolu unun, ilk tanıdığı gunden bugüne kadar dilikten", "cemiliğe” doğru buyult i- lerleme gösterdiğine inanıyor, far- km ilk federasyon reisliği ile bu- gün arasında dahi elle tutulacak ka- dar büyük olduğuna işaret ediyordu. Ancak bu fark dâhi, Orhan Şerefe göre tam ve modern zihniyet çerçe- vesinde bir ilerleme sayılmamalıydı. Yeni Başkan, Türk — futbolcularının çok bozuk sahalarda oynadıklarım ve bu yüzden takım oyunundan ziya- de ferdi kuvvetlere dayanan ekiple- rin geliştiğine inanıyor, bu durum- da da ferdi değerlerin yükseldiğini, hattâ Türk futbolunun Avrupa kla- sında "saklı bir değer" — taşıdığını, ancak bu değerin takım futboluna çevrildiği an mühim dereceler kapı- lacağını söylüyordu. Türk Futbolu- nun ilerlemesi ve Modern piyasada bir değer kazanmasında sahalar ö- nerali rol oynamaktaydı. Ciddi bir çalışma ile bo müessesemizde kurulması gereken disiplin de Orhan Şerefe göre mühim pay alacak hu- suslardandı. Türkiyenin her tarafın- da futbol seviyesini bir dereceye yük- seltmek ve r kolunu bir kaç büyük şehrin inhisarından kurtarmak ancak "Milli Lig"in — kurulmasıyla AKİS, 4 OCAK 1958 Anadolu takımlarının sık sık büyük şehirlere gelerek ya- pacakları karşılaşmalar, futbol ka- litelerine tesir edecek, seyircinin te- siri ile,, hattâ Alda edılecek mühim hâsılatla küçük kulüpler büyümek fırsatım kazanmış olacaklardı. Fa- kat çok mühim bir engel mevcuttu: "saha" yoktu. Yani Başkan, dünya- nın her yerinde Federasyonlar em- rinde bulunan sahaların memleketi mizde Vilâyet emrinde bulunmasının mühim — güçlükler çıkardığına da i- şaret etmekteydi, Ancak Orhan Şe- ref Federasyonu "zamanlı" progra- mında Milli lig ve Bahalar konusun- da geniş çalışmalar yapacaktı. Ye- ni Federasyonun faaliyetleri arasın- da dikkati çekecek iki mühim nok- tadan biri, insan haklarını çıgneye cek şekılde kulandan Profesyonellik talimatnamesindeki tâdiller için ya- pılacak çalışmalardı. Orhan Şeref bu kabil olacaktı. hususun son derece mühim olduğu na,dikkati çekiyordu. 1960 yılına ka— dar Profesyonel kum elerin hakik bir "âdil ayarl ama" ile duzeltılece— ğini, tek seçiciliğin bu halinde bı- ri Spor teşkilâtı ile sıkı bir 1şb1rlıgı kurulacağını, Teşkilât ve kulüpler zerindeki idari dısıphnın kısa zaman— da tesis edileceğini, Bölgelerdeki pro- fesyonel kulüp miktarının uygun şe- kilde tahdit edileceğini, hakem işle- rinin yeniden ve sıkıca gözden ge- çırılecegını bildiren yeni Başkan, u- mumi efkârın üzerinde — hassasiyetle durduğu bir nokta hakkındaki fikir ve hatıralarım da şöyle anlatıyordu: "Türkiyenin Avrupa Bırlıği"nden çı- karılması ve Dün a "As- a Kup ya"lı olarak mutalaa edılmemız Üze- O. Ş. Apak tenisçi Her telden çalıyor SPOR rine uyanan umumi üzüntünün do- gurdugu sualleri bugüne kadar açik- çâ cevaplandırmayan teşkılat nasıl bir "konferans oyunu" ile aldanmış- tır? Doğrusu aranırsa bir Asya dev- leti olarak mütalâa edilerek çok za- man Avrupalı futbol ekipleriyle oy- namak hakkını kaybetmemız son de- rece mühim bir noktadır. Bu hususta verdiği izahat sı- rasında, ilk federasyon başkanlığına rastlayan yıllarda mleketimizin "Avrupa Birliği" ne dahıl olduğunu, 1952 de Parisde yapılan Birlik top- lantısına da Türkiyeyi temsilen işti- rak ettiğini, belirten Orhan Şeref pak, teşkilâtımız için — "fevkalâde" sonuçlar ve bir de Split konferansın- dan bahsetmişti. Yugoslavya Futbol Federasyonunun tertiplediği toplantısına da katılan Apak, toplantı sırasında İngiliz Futbol Fe- derasyonu Reisinin hararetle tasvibi- ne sahne olan ye halen İngilterenin "Ünder 23" yani "23 yaşından kü- çükler” adı altında Ve büyük ehem- miyet verdiği maçların yapılması te- zim ortaya atmıştı. Bundan başka Yugoslavyanın teklifi haricindeki devletlerden bu teşkıla— ta bazı ikinci başkanlıklari 1ç1n aday gösterilmesi teklifini destekle A- pak, bu ikinci başkanhklardan biri, için Yugoslavların Türkiyeyi — aday göstereceklerini de öğrenmişti. An- cak, seçim toplantısı 1954 — Dünya Kupası maçları sırasında Isvıçrede yapılmış ve Apak istifa ettiği, için bu konferansa katılamamıştı. Bu toplan- tıda Avrupa Birliğinden — ihracımızı intaç eden hâdise de vuku bulmuştu: Yunan delegesi tarafından Asya ikin- ci başkanlığı için aday olarak Türk delegesi teklif edıldıgınde bu ünvanı diğer ngun yanında muhakkak kazanacagını sanan dele- gemiz; böylece, kötü bir oyunla pek de iyi neticeler vermeyen hali hazır- lamıştı. Seçim açık farkla aleyhi- mize kapanmış ve bütün Ingılız İm- paratorluk camiası Hong Kong'a rey vermişdi. Artık başkan vekilliği için Asyadan adaylığını koyan bir mem- leketin Asyalı sayılması kadar nor- mal bir şey olamazdı. Bu noktayı e- hemmiyetle ele alacağını bildiren ye- ni Başkan, kaybolan hakkımızın ia- desi için çalışacağını ve Dünya Ku- pası maçlarının büyük önem taşıdı- ğını söylüyordu. Bu arada yerli an— trenörlerin ehliyeti konusunda pek iyimser görünmeyen ba "İyi yerli antrenörlerin var olduğuna, fa- kat henüz A. Milli ekibimizi yetiştire- cek durumda olmadıklarıma inanıyo- rum" diyo Apak'a göre sebep yerli antrenorlerın bugunku milli futbolcularla aynı "devrin" adamla- rı oluşuydu Bu disiplinin sağlanma- sına engeldi. Bundan sonra Milli takım kendi- zaman verilecek bir yabancı ant- renör ile çalıştırılırken, teknik, kül- türfizik ve moral çalışmaları birbir- lerinden ayrılacak, değişik ve müta- hassıe antrenörler kullanılacaktı. Or- 33