Gerek Zafer, gerekse Havadis ta- -amiyle Uuydurma, hayal mahsulü haber vermekten dahi çekinmiyor- lardı. Dulles geliyordu ya.. Mesele- ler halledilmişti. Havadis, futursuz— ca atıyordu: "Dulles'in Ankaraya gidişi, Orta Doğuda —Amerikanın tezmi kabulü mânasını ta- zammun etmektedir." Bunu söyle- yen idindi.? Londra! Londra duysa, ağzı bir karış açık kalırdı. Şayanı hayrettir; Havadis ekibi nasıl da uyduruyordu. Londrada. böyle bir fikir, hiç kimsenin aklından geçmi- yordu Zafer gazetesi de daha az eğlen- celi değildi. "Görülmemiş Zafer"i görmeyen muhaliflere ateş püskü- ruyordu. Bunu görmemek için "âmâ olmak dahi kâfi değildi". vallı Muhalefet, kesın gözü Bu kadar keskin ola dızlı, yıldızsız, imzalı, harrirler ateş puskuruyorlardı. les'in Ankaraya gelişi "Amerika- nın Bağdat Paktı ile daha sıkı iş- bırhgı yapma kararı"nın bir teza- " hür idi. "Dış siyasetimiz yeni bir muvaffakıyet daha — kazanmıştı. Gene Zafere göre Dulles'ın gelişi "Dış siyasetimizin, — gittikçe — nasıl daha büyük çapta bır cevelan saha- sı yaratmakta old görmek, hepimize gurur vere cek komşu- larımıza da emniyetlerinin temini, taahhüdü ve takviyesi bakımların- dan ancak memnuniyet ve huzur getirecek hakikaten çok mesut bir hâdise" idi. "Esasen biz, NATO Konseyinin son toplantısındaki müsbet görüşmelerin ve betahsis, Başvekılımızın orada yapmış oldu- ğu geniş ekspozenin gayet ciddi ve faydalı neticeler — vereceğini müd- riktik ve b muntazır"dık. Ti "Dahilde've hariçte, menfi bir ta- kım mütalâalar ve — tefeüllere giri- şen ucuz politika ve bunun biçare mensuplarından bugün artık bütün bu hakikatler karşısında bir nikab-ı hicaba bürünmelerini beklemek" lâ- zımdı. Hani bütün bunları okuyan, üçüncü bir Sakarya Zaferi! kazan- dığımızı zan ederdi. Ancak Zafer ve Havadis Biraderler Kollektif Şir- ketinin neşriyatında gözden kaçma- yan bir nokta vardı Yazılıp söyle- nenlerin hepsi "iç istihlâk'"in mah- mulüydü. Zafer ve Havadis nedense bu sefer pek hoşlandıkları bir takti- ğe baş vurup, Formozada veya Mo- naco'da basılıp üçbeş yüz adet sa- tılan gazetelerde neşredilen ve D.P. hin zaferinden sütunlarında bir kaç kelime ile bahseden satırlar bulup Veremiyordu Bunların klişelerini “dünyanın en büyük gazeteleri" di- ye ortaya koyamıyordu "Görülme- le Zafer"i görenler bu sefer yal- nız ve yalnz Zafer'e — Havadis'di. "Görülmemiş Zafer"i bunlar istih- sal edip gene bunlar ihtihlâk edi- yorlardı. AKİS, 4 OCAK 1958 Za- | McMillan Majestelerinin — "işi Ççok" — Başbakanı Havadisin kıymeti A?a Dulles'ın — Amerikan müşâ- idlerinin başında Ankaraya ge- lişinin elbette ki bir mânası vardı. Amerika Bağdat Paktını daha sıkı tutmak lüzumunu hissetmişti. NA- TO'daki müttefikler — Washington'- dan değişik şekilde — düşünüyorlar, başka görüşlerin şampiyonluğunu yapıyorlardı. Gerçi Amerikanın şu anda Bağdat Paktına iltihakı fay- dalı mı olurdu, faydasız mı, o dü- şünülecek bir meseleydi Fakat bu paktı İsrail aleyhtarı halden çıka- rıp antikomünist yapmak, — yani Pakta hakiki mânasını vermek lâ- zımdı. Bunun içinse Amerikanın bir şeyler yapması zamanı gelmiş- ti. Hiç olmazsa, gösterişli bir ta- kım şeyler... Bu ise Bağdat Paktı Başbakanlar Konseyine — Dışişleri Bakanını müşavir heyetin Başkam olarak göndermek olduğ gibi bu Bakana dağdağalı nutuklar çektir- mek şeklinde de tezahür edebilirdi. Ocak ayının yirmiyedişinde top- lanacak bu konseyin hazırlıkları daha şimdiden —Ankarada kendini göstermeğe başlamıştı. Yıllardır in- şası bitirilememiş olan yeni B.M.M. binasının Başbakanlar Konseyinin başlıyacağı — güne hiç — değilse bir kısmının yetiştirilmesi için binanın müteahhidi devamlı surette sıkıştı- rılıyor, camlar takılıyor, — kalorifer tesisatları kontrol ediliyor, salonlar tefriş ediliyordu. Çok uhtemeldi ki pek yakında ' gene sokaklarda tak-ı zaferler boy göstermeğe baş- layacak, ziyaret günlerinde ise o- kul çocukları caddeler boyunda sı- ralanacaktı. Ankara Vilâyet ve Be- YURTTA OLUP BİTENLER tediyesinin sırf bu karşılama ve a- ğırlama işleri için munzam bir tah- sısat bile aldigı soylenıyord 7 Ocak günü başlıyacak top- lantıya Bagdat Paktına üye bütün devletlerin Başbakanlarının katıla- cağı söyleniyordu ' ama bu' arada mesela İngiltere Başbaka ı McMil- lanın da — An karayı — şereflendirip şereflendırmıyecegı hususunda her- hangi bir açıklamada da bulunul- muyordu. Bu nokta tamamiyle bir esrar perdesinin gerisine atılmıştı. Pek muhtemeldi ki MacMillan'ın yeline İngiltereyt toplantıda Selwyn Lloyd temsil edecekti. Irak Başbakanı ülve İran Başbakanı Dr. İkba kistan Başbakanı Firuz Han Nun'- un toplantıya katılmaları katiyet kesbetmişti. frakın gayretleri akat Bağdat Paktıyla alâkalı havadislerin en eğlencelisi, hıç şüphe yok "Iraklı kardeşlerımız in bizi çocuk yerine koyma gayretle- riydi. — Ankaradaki elçı Birleşmiş Milletlerdeki, reyi tevil için çırpını- yordu. Bagdatta ısmarlama maka- leler neşrediliyordu. Bir de ban bulunmuştu: Birleşmiş Mılletlerdekı Irak delegesi. Kabahat hep onday- dı. Bağdattan aldığı talimata aykı- rı hareket etmişti! Yaramaz, söz dinlemez bir delegeydi o! Nıtekım, merkeze çağırılmıştı. -Halbuki as- lında, adam zaten başka Vazıfeye tâyin edilmişti-. Bütün bu gayrı ler Türkiyeyi Bağdat Paktı Vesıle— siyle Irak menfaatine çalıştırmakta devamdı. a efkârımızı böyle çocukça laflarla oyalamak ar tık mümkün değildi. Baksanıza Ha- vadis bile "biz Iraka kız verdik, o reyini bile vermedi" diye feryad et- memiş miydi? Ya, meşhur Petrol hissemiz? Sankı o da mı,bir dele- genin emir di lememesı yuzunden bır türlü tediye olunmuyordu? C.H.P. Açılmayan telefonlar u haftanın başında Sah günü ak- ri Cemil Sait Barlasın tahliye edildiğini tesadüfen öğrenen bir gazeteci alelacele telefona sarıl- dı. Mütemmim malümat almak isti. 'yordu. Kadranda önce 27379 numa- rayı çevirdi. Burası C. H. P. Genel Sekreterlik telefonuydu. Her ne ka- dar Genel Sekreter yılbaşını geçir- mek ve bu arada teşkilâtı da kont- rol etmek üzere İstanbula gitmişti ama her halde odasında birisi bulu- nuyordu. Ancak 27379 numaralı te- lefon uzun uzun düdük sesleri ver- diği halde bir türlü, açılmıyordu. Gazetecinin acelesi vardı. Genel Sek- reter Yardımcılarına ait olan 24881 numarayı çevirdi. Oradan da ses se- da çıkmadı. Gazeteci yüzünü buruş. turarak bir üçüncü numara çevirdi. enel Sekreterlik bürosunun te- lefonu idi. Hiç değilse orada biri-