Cemal Abdülnasır ve Nehru Tarafsızlığın — şampiyonları yandan, Batılılar bu sefer seslerini — görevle Bonn'a göndermeye hazırlan- Asyâ-Afrika devletlerine duyurama- mak durumunda bulunuyorlardı. Zi- ziyade kral taraftarı olarak beliren Türkiye, Kahire konferansına katıl- mıyordu. Acaba bu sefer Konferans sonunda sömürgecilik aleyhinde ve tarafsızlık politikası —lehinde gecen seferki kadar şiddetli bir tebliğ neş- redilmemesinin sebe lerinden biri de bu mu olmuştu? Bu kolayca cevap- landırılacak bır sual deği Israil Şaka derken Geçen hafta Kahirede Asya-Afri- ka devletleri konferansı yapılır- ken İsrailde de Başbakan Ben Gürion bir kabine buhranını savuşturmaya uğraşıyordu. Aslında bu buhranın y ratıcısı kendisinden başkası degıldı İstifa tehdidi bizzat kendisi tarafın- dan savrulmuştu. Ancak yeniden ka- bineyi kuracak olan da kendisi oldu- ğu için, buhran bir bakıma gene Ben Gurion için güçlük teşkil edecekti. Geçen hafta İsrailde patlak veren kabine buhranı, Ben Gurionun koa- lisyonuna dahil olan solcu Ahşut A- voda partisinin, Başbakanın siyase- tini beğenmemesinden ileri gelmişti. Bu parti mensupları, Ben urionu şahsi, bir dış politika takip etmek ve Batılılara aşırı derecede yanaşmakla itham edıyo lardı Gene Ahşut Avo- da'cılara göre Başbakan — Federal Almanya ile siyasi münasebetler kur- maya da hazırlanmaktaydı. Nitekim, geçen haftalar içinde, Gurionun önemli, bir siyasi şahsiyeti geçici bir 18 Hitlerin Yahudi si- yasetini unutamıyan İsrail bir türlü. Batı Almanya ile siyasi münasebet kurmamıştı. Şimdi nasıl olur da Ben Gurion kendi başına böyle hareketlere girişebilirdi? Başbakan bu hareketi- nin hesabını vermeliydi. Ben Gurion ise bilhassa şu gün- lerde hiç de Ahşut Avoda'cılar' gibi düşünmüyordu İktisadi münasebet- ler bakımından Federal Almanya ile müzâkerelere girişmek İsrail için kaçınılmaz bir zaruret halini almıştı Yollanacak önemli şahsiyetin Bonn' siyasi münasebetler kurmak uzere gittiği ise tamamen yanlış bir iddia idi. Kabinedeki Ahşut Avoda'cı ba- kanlar bu inatlarından vâz geçme- dikleri veya kabineden çekilmedikle- ri takdirde Ben Gurion istifa edecek ve yeni kabinesini onlarsız kuracak- Bi diğı ogrenılmıştı Doğrusu aranırsa Ben Gurion Ah- şut Avoda'cıların öyle uzun boylu 1s- rar edeceklerini ve bir kabine buhra- nı yaratacaklarını ummuyordu. Ama haftanın ortalarına doğru Ahşut.Avo- dacıların hakiki bir direnmesiyle kar. şılaşınca, ister istemez istifa etmek zorunda kaldı Kabineyi yeniden Ben Gurionun kuracağı muhakkaktı. Ancak bu hâ- dise İsrail içinde de Batı aleyhtarı unsurlar bulunduğunu göstermek bakımından çok ilgi çekiciydi. Endonezya Karışık durum eçen 'Kasım ayının sonunda; Ja- kartada, bir el bombası patladı DÜNYADA OLUP BİTENLER Hedef Endonezya Devlet Başkanı So- kârnoydu ama bomba hedefinden bi- Taz uzağa düşmüş ve Sokarno ölümü kıl payı atlatmıştı. O günlerde gelen haberler suikastın sağcılar tarafından tertiplendiğini gösteriyordu. — Ancak, ondan sonra gelen haberler o kadar müphem ve o kadar birbirine aykırıy- dı ki, bu suikasttan sonra Endonez- yada olup bitenleri anlamak, değme insanın harcı değildi. Bu haberlere bakılırsa, Sokarno- ya sağcılar tarafından — yapılan .sui- kastı protesto maksadıyla, solcular büyük bir grev hareketine gırışmış— lerdi. Bu, bütün kaynaklarca ayni şe- kilde bıldırıldıgıne göre, Sonra, Başkan Sokarno grevcileri iş başı yapmaya zorlamak bahanesiyle Endonezyadaki Hollanda teşebbusle— rini devletleştırdıgını ilân mişti. habere tepki ile So- dan uzaklaştırıyor- lar, başka bir habere göre ise Sokar- no dinlenmek üzere memleket dışı- na bir yere gidiyordu. Bir kaç gün sonra da başka bir haber alınmıştı: Sokarno, Ocak ayı başlarında resmi bir ziyaret yapmak üzere Hindista- na gidecekti Bu son gelen haberlerin hangisi ve ne kadarı doğruydu? Bunu kestir- mek kolay bir iş değildi. Bilinen tek şey, Endonezyadaki komünist nüfu- zunun hergün biraz daha arttığı ve Başkan Sokarnonun da, bundan bir- kaç yıl önce şiddetle mücadele etti- ği komünistleri kabineye almak zo- runda kaldığıydı. Sokarno, böyle ha- reket ederken, komünistlerin kanun dışı hareketlerde bulunmalarına en- gel olmak gayesini güdüyordu. An- cak bu, elbetteki memleketteki sağ- cıların hoşuna gıtmıyecektı Nitekim sağcıların ilk tepkisi Sokarnoya ya- pılan suikast şeklinde tecelli etmişti. Peki ama, şimdi Endonezyada duru- ma komünistlerle işbirliği yapmamak taraftarı sağcılar mı hâkim — olmuş- lardı? İşte bu noktada bütün sualler cevapsız kalıyordu. İşin aslı aranırsa, durumun ger- çek hâkimlerinin solcular olması ge- rekiyordu. Zira gün geçtikçe Sokar- nonun iş başından uzaklaştırıldığı yolundaki haberlerin asılsız olduğu anlaşılıyor, Endonezya Devlet Baş- kanının, memleketinin böylesine ka- rışık olduğu iddia edildiği günlerde yurt dışına çıkması, dış politika he- saplarına verilirdi. Memlekete solcu- ların iyiden iyiye hâkim — olduğunu gösteren son delil ise Endonezya Dış- işleri Bakanının — verdiği hayli sert bir beyanattı. Bu beyanata göre En- donezya, şayet Batılılar silâh ver- mezlerse komünist devletlerden silâh almakta bir an bile tereddüt etmiye- ceklerdi. AKİS, 4 OCAK 1958