YURTTA OLUP BİTENLER Sir Hugh Foot EOKA' nın siyanet — meleği Şimdi ise Makarios'u — Kıbrısa gön- derıp lider olarak tanımak İngilizle- re göre galiba en ehveni şer hâl tar- zı idi. Kıbrıs hâdiselerinin böylesine bir mecraya döküldüğü günlerde bir ta- kım yabancı çevreler Türkiyenin du- rumunu bambaşka bir zaviyeden mütalâa etmeğe başlamışlardı Üste- lik fikir; her geçen gün bir çığ gibi de buyuyordu Bu çevrelere göre, Türki- yenin bu gün için 1 numaralı proble- minin Kıbrıs dâvası olmayıp, büyük bir iktisadi buhran içinde olan ve ne yapıp yapıp bundan kurtulmak iste- yen D. P. Hükümetinin Amerikadan koparılabilirse mevzuunda bir takım lıkları göze — alabileceği du; Ancak . bu, hakikatleri Türkiyenin söyleniyor- ifade- bu Türkiye- vazgeçeceği rini en iyi şekilde gene Cumhuriyet Hükümetinin Başbakanı — milletinin hislerine de tercüman olarak ifade etmişti. Ada hakkındaki Türk tezi tekti: "Ada taksim edilmeliydi."Her Türk gibi Menderes de bu hususda son derece kararlı ve azimli görünü- yordu. Başka bir hâl yolunun kabulü hatıra bile getirilemezdi. Zaten kud- retli Adnan Menderes de buna muk- tedir değildi, olamazdı. Türk milleti böyle bir hareketi asla affetmezdi. Bu böylece bilinmeliydi. Dış Politika Horoz şekeri u haftanın başındaydı ve vaka Ankarada geçiyordu. gazetesini — bıraktı, Ankara Palasın geniş ve rahat kol- tuğuna yaslandı, sonra bir, kahka- ha attı: "— Pek merak ediyorum, kaza- ra biz bir Sputnik yapsak, şu Bur- han Belge ne yaza " urhan Belgenin an a“ı her halde bugun yazdıklarından farklı olmayacaktı. Zira üstad, — bilhassa son günlerde öyle bir "Gorülmemiş Zafer" edebiyatı tutturmuştu ki Za- fer sütunlarını artık gülmeden oku- mak imkânsız hale gelmişti. Ama dogrusu istenilirse, eser Burhan Bel- genin şahsi eseri — değildi. Aynı saat- lerde, bir başka kalem Havadis ga- zetesinin sütunlarını .Mümtaz Faik Feniğin kalemi aynı parlak fikir- lerle dolduruyordu. Kampanya "D. P. Genel Başkanına prestij" kam- panyasıydı. D. P. Genel Başkanına, onun dirayet ve basiretine bütün, dunyanın hayran kaldığı inancı bir e D. Meclis Grubu âzalarının yureklerıne sindirilir, radyo vasıta- sıyla kulaklar doldurulursa bak bu memlekette neler yapılacaktı, ne- ler.. Nitekim haftanın başında, A- merika Dışişleri Bakanı John Fo ter Dulles'ın Bağdat Paktı toplan- tısına katılacak müşahidler heyeti- nin başkam olarak Ankaraya gele- ceği, haberi -Dulles, dünyanın "en çok seyahat eden diplomat"ı diye bilinmektedir. . İktidar çevrelerınce yeni bir "Gorulmemış Zafer" halin- de ilân olundu. Amerika Dışişleri Bakanının bu seyahatının niçin bi- im için "Görülmemiş Zafer" teşkil ettıgını anlamak pek çok fa- niye — maalesef nasip — olamıyordu. Dulles şimdiye kadar gezmedik yer bırakmamıştı. Bagdat Paktına ise Amerikanın alâka, uyduğu, hattâ pederane hisler besledıgı hiç kim senin meçhulü değildi. Yeni adım ise "Menderesin tçklifî" üzerine de- ğil, , Amerika ile İngiltere arasında varılmış mutabakatın neticesi ola- rak atılıyordu. D. tidarının "Görülmemiş Zafer"i neredeydi ? i Paristeki tutumumuz ve ortaya attıgımız ükırler fazla iti- bar görmemişti. Le Mon İsrail mevzuundaki acaip talebımızı şid- detle tenkid ediyordu. Time'a göre "Pariste hayal sukutuna uğrayan- lar" arasında bulunuyorduk. Gazete- lere alaylı dille geçen bir teklifimiz ise "Amerikaya teşekkür" teklifimiz di. NATO tebliği hazırlanırken "A- merikaya hususi surette NATO memleketlerinin şükranlarının bildi. rilmesi"ni istemiştik. Sanki bir D.P. kongresi yapılıyordu da, büyüklere tazim telgrafı — çekilec ktı Parlak buluşun Fatin Rüştü Zorluya aıt bulunduğu muhakkaktı. Bunun rine bizzat Eisenhower göz almak zorunda kalmış ve NATO'nun bir ekip olduğunu soylemış, bu camia- da her partnerin müsavi sayılmak gerektiğini bildirmiş ve kendi mem- leketine karşı böyle bir teşekküre lüzum görmediğini ifade mişti. Zaten öteki NATO'lular da teklıfe bıyık altından tebessüm ettiklerin- den hâdise atlatılmıştı. Orta Doğu- ya gelince, hafta resmen açıklandığına göre Arap memleket- leri kendi — fikirleri alınmaksızın NATO'da Orta Doğu meselelerinin karara bağlanmasını uygun görme- diklerini alâkalılara Tresmen bildir- mişlerdi. Müracaatta Türkiyenin kendilerim temsil etmediği de gene resmen belirtiliyordu. — Bunu belir- tenlerin başında Amerikanın sadık dostu ve itibarlı ahbabı Suudi Ara- bistan Meliki vardı. Kıbrısa gelin- ce NATO'da sade ce bu — ihtilâfın halli temennisi iteri sürülmüş, res- men başka bir söz soylenmemış, hu- susi temaslarda ise Yunan bizim heyetimizden daha davranmıştı. NATO'nun — Bağdat Paktına bağlanması ise kararların ittifakla alındığı camianın bazı mensuplarını âdeta dehşete düşür- müş, bunun lâfı bile edilmemişti. Zaten bu hususta Eisenhower Mac- Millan görüşmesi esası teşkil etmiş- ti. O halde, Burhan Belgenin "Gö- rülmemiş Zafer" i neredeydi T Ankara Palastaki adam Zafer'i tekrar eline —aldığında — düşündü. Yoksa bir mürettip hatası mı ol- Her halde "Görünmeyen ola- "Görülmemiş Zafer" rak Çıkmıştı! - Prestij peşinde akat İktidar organlarının övün- mesi bütün hafta devam etti. John Foster Dulles Zafer'in "Görünmeyen — Zâferi" AKİS, 4 OCAK 1958