MUSUKİSİ Konserler Obua, piyano ve orkestra emal Reşit Rey şıddetlı bır so- ğuk algınlığı yüzünden hasta ya- tarken, İstanbul Şehir Orkestrasının geçen 'hafta Pazar sabahı Şan sine- ması salonunda verdiği konseri Ek- rem Zeki Ün idare ediyordu. Şayet i- lân edildiği gibi şef - bestecinin yeni obua konsertosu çalınabilseydi, kon- serin büyük bir özelliği, olacaktı Fa- kat prova. azlığı yüzünden besteci o- serini çaldırmaktan vazgeçmeyi ve ilk icrasını gelecek mevsime bırakma- yi tercih etti. Yerine, obua solisti Ce- lâl Akatlar gene de g çekmekten- geri kalmıyan bir eseri, Haydn'ın o- bua konsertosunu çaldı. Şehir Or- kestrasının birinci obuacısı ve İstan- bulun musiki muhitlerinin iftihar et- tiği bir musikişinas olan Celâl A- katlar bu iftiharı haklı gosteren bır nefes çalgısıyla erm, güçlüğünü dınleyıcıye ancak pek kı— sa süreler içinde hissettiren, temiz, kontrollu, yer yer virtüöz ehliyetine yaklaşan bir icrayla partisini çal- dı. Solistin tek ihtiyacının, daha faz- la konser tecrübesi olduğu bu sevi- yeli icradan anlaşılıyordu. Prova azlığı konserin başlıca ku- suruydu. Bu eksiklik bilhassa, — or- kestranın solistlere -diğer solist, pi- yanist Verda Undü- refakatinde his- sediliyordu. Yoksa şef Ün, bilhassa kendini gosterecegı parça olan Mo- zartın "Jüpiter" senfonisine iyi ha- zırlanmış oldugunu belli — ediyordu. Küçük bir sesle, nefes çalgılarını öne alarak ve bunların yaylılarla olan münasebet muvazenesini kurarak, müstakar tempolar ve hafif vuruş- larla çaldırdığı senfonide klâsik sa- fiyet ve Mozart zerafeti vardı Fa- kat şefin Mozart anlayışı ve "Jüpi- ter" senfonisine kendisini hazırlayışı derecesi orkestranın "dağınık sı yüzünden uygun bir açıklama ze— mini bulmuş olamadı. Çalgı grupları- nın içinde ve birbirleri — arasındaki beraberlik eksikliği, tereddütlü giriş- ler ve genel olarak sallantılı bir icra çok daha parlak olabilecek bir ba- şarıyı gölgeledi. Bunun sebebi,- prova azlığı olduğu kadar, orkestranın de- ğişik bir şefe kolayca intibak ede- memesiydi. İstanbul Şehir Orkestrası- nın kurulduğundan beri aynı şefin -Cemal Reşit Reyim idaresi altında olması gerçi bu topluluğa istikrar, karakter ve düzen kazandırmıştı. Fa. kat öte yandan misafir şefler ta- rafından pek seyrek olarak idare e- dilmesi yuzunden de bir sertlik e- dinmiş, “"souplesse" kazan mamış ı. Bu eksiklik şüphesiz ki, yeni bir şef kürsüye çıktığında, bol say vayla giderilebilirdi. Fakat Ekrem Zeki Ün bu bahta erişememişti. Bu- nunla beraber şef, orkestra üyeleri- ıda pro- AKİS, 4 OCAK 1958 Ekrem Zeki Ün Tek kusur: Prova azlığı nin gösterdiği iyi niyet ve işbirliği- ne müteşekkirdi. Celâl Akatlar gibi, konserin di- ğer solistii Verda Unün de — konser tecrübesine ihtiyacı vardı. Genel o- larak yılda bir defa konser vermek, bir profesyonel musikişinas için her- halde yetmezdi. Bayan Unün Cho- pının Fa Mınor Konsertosunu çalışı iyle tatmin edici o dıysa sebcbı bu pişkinlik eksıklıgın— de aramak doğru olurdu. Yoksa pi- yanistin romantik' musikiye bilhassa bir temayülü vardı. Zaten — şimdiye kadar solist olarak sahneye çıktığın- daha çok Rahmaninof, € Lıszt gibi bestecilerin konsertolarını seçmiş olması da bunu gösteriyordu. Pazar sabahı Chopinin ikinci konser- tosunu çalışı, Verda Ünün, formunda olduğu havasını bulduğu bir günde, bu bestecinin musikiyle dinleyici ara- sındaki teması tesirli bir şekilde te- min edece ir aracı oOlabi- leceğini düşündürüyordu. Gelecek ay Ankara Müzik Festivalinde aynı kon- sertoyu ve rem Zeki Ünün kon- sertosunu. çalacak olan Verda Ün iyi bir gününde olduğu takdirde Anka- ralılara herhalde, nadiren aldıkları bir musiki zevki verebilirdi. Yapılanlar ve yapılacaklar krem Zeki' Ün Türk musiki haya- tının adı sık sık duyulan, 'şöhret- li simalarından değilse, bunun sebebi şöhrete lâyık olmayışında değil, ya- şadığı yarı 'inziva hayatı ve sanatı hakkındaki görüşleridir. — Türkiyede sanat musikisine ilgi — gösterilmeyişi ve halkın alaturka iptilâsı onu küs- künlüğe sevketmiştir. Oparlörlerinin alaturka musiki kustuğu bir vapur- da bu miskin seslerden kendini kur- tarabilmek için iki tahlisiye sanda- lının arasına gizlenmiye mecbur kal- dığını anlatması, musiki hayatındaki davranışının bır sembolü olarak alı- nabilir. Fakat Ekrem Zeki Ün, Türk mu- sikisinden nefret eden bir besteci de- ğildir. Musiki, Türk folkloruyla bes- lenmiştir. Fakat sanat musikisi yazan bir bestecinin, folkloru tekrardan ka- çınması ve folklorla şahsiyeti bırleş— tirmesi gerektıgıne inanmakta, yolun en güzel örneği olarak da Bar— tok'un musikisini almakta, eserlerin- deki Bartok tesirini reddetmemekte— dir. Halk ritinlerinin muğlak, fakat hünerli bir şekilde — birleştirilmesi, Ekrem Zekinin musikisinin ilk dik- kat çeken vasfıdır. Eserlerinin sayısı sorulduğunda sadece iki kuartetini> piyano ve şan parçalarını, korangle ve orkestra için konser parçasını, piyano ve O- bua konsertolarını ve bestelemekte olduğu bir senfoniyi zikretmektedir. Eski eserlerini beğenmemekte, onları ya yok etmekte ya da bir köşeye kal. dırıp unutmaktadır. Sanatçının yap tığıyla değil, yapmak — istediğiyle yaşadığına, eskileri beğenmenin bir çeşit ölüm olduğuna inanmaktadır. Geleceğe yönelmiş bir sanatçı olarak, sanat görüşleri de zamandan zama- na değişmektedir: "Musikimde As- yal bir iptidailiği ararken bir de ba- k yorum ki tasavvufu tekrarlamak isteği bende uyanm Bugün 48 yaşında olan Ekrem Ze- ki Ün, İstiklâl Marşımızın bestecisi Zeki Ungorun oğludur ve ilk musiki eğitimini de babasından görmüş, da- ha sonra Ste. Jeanne d'Arc, St. Mic- hel gibi okullarda bu eğitimini iler- letmiştir. 1923'te, Ulvi Cemal Erkin ve Adnan Saygunun da dahil olduğu bir öğrenci kafilesiyle Parise gitmiş, Ecole Normale'da Jacgues Thibaud ile keman ve Georges Dandelot ile armoni ve kompozisyon çalışmıştır. Memlekete dönüşünde — Cumhurbaş- kanlığı — Orkestrasının şef yardım- cısı olmuş, aynı zamanda bu orkest- rayla keman solisti olarak çalmış- tır. 1934 yılında, İstanbula 'dönmüş ve Capada, öğretmen Okulları E- ğitim Enstitüsü Musiki, Seminerle- rinde Öğretim vazifesi almıştır. Aynı zamanda oniki yıldır lstanbul Kon- servatuvarında kem orkestra öğretmenidir. İki yıl muddetle Adi- nolfi adlı bir öğretmenden gördüğü dersler dışında kendi kendini ye- tiştirmiş bir piyanist olan ye oniki yıl kadar önce istanbul Konservatua- rının açtığı piyano öğretmenliği im- tihanını birincilikle kazanıp bu kon- servatuarda vazife alan Verda Ünle yirmi yıldır evlidir. Musikişinas çift daima beraber konserler vermiştir. Bu konserler, geçen Pazar misali, Ekrem Zekinin orkestrayı idare et- mesi ve Verda Unün solist olarak çal- ması halinde olduğu gibi, keman ve piyano resitalleri şeklinde de veril- mişti Ankara rnıusükiseverleri gelecek 27