Okuyucu mektupları Bedâüzzaman hakkında KİS'in son sayısında Bedaüz- zamana dair çıkan yazıyı hay- retler içinde okudum. Demek mo- dern Türkiyeniz hala şeyhlerin ve S yıllarda Atatürk ınkı]aplarını dille- rinden düşürmiyen partizanların a- caba bu yazıdan alacakları bir ders yok. müdü denlerin gözleri hiç bir şeyi gör- müyor. Onlar için tehlike yoktur. Memleketin yüksek menfaati — çok şey ifade etmez. Yazıklar olsun.' Necati Karasu - Muhalefet hakkında her türlü haksızlığı adeta bü- killerine bilmem ki ne demeli? Radyoda hakaret, gazetelerde tek- zip başlığı altında hakaret, besle- melerin dılinde hakarel... Bu yor? Bu şartlar muvacehesinde o müessesenin kendiliğinden hareke- te geçeceğini beklemek bana biraz safdillik -gibi geliyor, iyi ama or- tada bi müracaat, var inidir ki bunca — hakaret cevapsız — bırakıl- maktadır. İşte bu —noktayi tenvir edecek birini arıyorum. Hakkı ara- mamak haksızlığı kabul etmektir. Unutmayalım. Hüseyin Aydan - Kars .. O ğrendiğimize göre, Hükümet programının reye arzedilmesi- nin — neticesi olarak 403 lehte ve 133 aleyhte Tey kullanıldığı hakikati ortaya çıkmıştır. Bizler ise B.M.M. muhalefet — yekünunun olduğu kanaatin- deydik. Meclis dışı beyanlarında meclisin gündemsiz toplanmasını ele alan. ve bu hususta — günlerce Ulusa makal yazanların — acaba böyle tarihi bir günde tam kadro ile Mecliste bulunmamalarının hik- nŞieti nedir.? Netice ister değişsin, ister değişmesin, , mu beklenen her , milletvekilinin üze- rine aldıgı saflarındaki — kişiler rai- dir? Bir seçmen olacak bunu ö ğ- renmek arzusundayım. Fevzi Sanlı - Tefenni 16 run olduğu gibi geçtiği odalara 200 lira veren arkadaşları vardı. Üniver- site talebesi mektubuna şunları da i- lâve etmeyi unutmamıştı: "Bu satır- ları romantik ve mübalâğalı lara söyliyeyim. Şunu bilsinler, bu satırlara Çiçek Palas Otelinin 19 no- lu odasında başladım, Revan Oteli- nin 6 nolü odasında devam ettim ve şimdi iki gün önce kiraladığım bir o- ada, pencere kenarlarından ciğer- lerimi delmek istercesine saldıran rüzgâra, karşı iki büklüm olmuş bi- tirmeye çalışıyorum." Evet, bir çok Üniversitelinin mek- tubu gibi bu mektup da böyle sona eriyord Garp cephesınde yeni bir şey yok Unıversıle talebelerinin artık müz- meye yüz tutan bu dertleri- ne bir çare bulunacak mıydı? Yük- sek- tahsil gençliği yurt meselesinin politik konuşmalar dışında ele - narak ciddi bir neticeye bağlanma- sını arzu ediyordu. Nihayet — geçen haftalar içinde bir Adana milletveki— li meseleyi bir sözlü soru ile B.M ne getirdi. H. P. milletvekili An- kara ve Islanbuldakı üniversite Ve yüksek okullarda öğretim Ö gençlerin yurt ihtiyaçlarının karşılandığını Milli Eğitim Bakanın- dan öğrenmek istiyordu. Geçen hafta- nın başında Celâl Yardımcı, Büyük Millet Meclisi kürsüsünden Milli E- ğitim Bakanlığının bu mevzudaki görüşünü açıklamış oldu. Celâl Yar- dımcının resmen bildirdiğine göre Ankara ve İstanbuldaki üniversitele- rimizde 32426 sı Türk, 1367 si yaban- cı olmak üzef “CEMMNR 33793 talebe okumaktaydı. Bu iki şehirdeki resmi talebe yurtlarının sayısı ise 12'ydi. Milli Eğitim Bakanının verdiği iza- hata göre bu yurtlarda barınan tale- belerin 4371 rakamıyla ifade edilmişti. özel yurtlar- da barınan talebe sayısı ise 3249 idi. Bu hesaba göre mevcut bütün yurt- larda — barınan talebe sayısının 7620 rakamının üstünde olmadığı hakika- ti ortaya çıkmış oluyordu. 33793 e karşı 7620. Herhalde Milli Eğitim Bakanı aradaki farkın 26173 gibi bü- yük bir rakam olduğunu hesapla- mamıştı. Elbetteki bu kadar, talebe- nin hepsi İstanbul ve Ankaray a taş- radan gelmış gençler .degıld Aynı ş sakinleri Celâl Yardımcı yur- da ihtiyacı olan talebelerin — sayısını 5126 olarak açıklamıştı. Demek ki 29173 talebeden ancak 5125 kişi böy- le bir meseleyle karşı karşıyaydılar. Acaba öyle miydi? Milli Eğitim Ba- kanına göre bu kadar talebeden kaçı- nın İstanbul ve Ankaralı, kaçının da taşralı olduğunu tesbit etmek guç bir isti. Bu bir anket mevzuuydu. İyi ama 5125 rakamı nasıl tesbit edil- misti? Doğrusu blına kimsenin aklı ermemişti. Herhalde Celâl Yardımcı Anadoludan bu şehirlerimize gelen binlerce talebeyi unutmuş olacaktı. Gazetelerde her Allanın günü yük- sek tahsil için İstanbula ve Ankara- m ya gelip te yer bulamadığı için mem- - Bakanlığı leketlerine dönen talebelere dair ha- berler yayınlanırken Bakanın bu şe- kildeki beyanları doğrusu 'hayâl kı- rıklığı yaratmıştı Boşa giden gayretler Adanalı C. H. P. milletvekili mese- leyi Bütçe Müzakereleri dolayı- sıyla Meclise getirmişti. İstiyordu ki bütçe görüşmeleri henüz bitmemişken ve elde fırsat mevcutken bu milli dâ- va bir hâl yoluna girsin. 5375 sayılı kanun gereğince bu mevzuda bir tah- sisat ayrılırsa senelerden, beri ihmâl edilen bir mesele de böylece bir ne- ticeye bağlanabilirdi. Meclis sırala- rında da oturanların bir çoğu üniversi te sıralarında dirsek çürütmüş kim- selerdi. Milli Eğitim Bakanının, ver diği izahata göne yurtların dışında kalan 25173 talebeden nazari bir ra- kam olarak hiç olmazsa 10 bin tale- benin güç şartlar içinde öğretim yap- tığım kabul etmesi gerekirdi. Bu se- beple Bakanlık yeni talebe siteleri- nin tesisi için Meclisten tahsisat is- temeliydi. nedense C.H.P. mil- letvekilinin bu konuşması karşısında haddinden fazla sinirlenmişti. Halbu- ki Meclis kürsüsünden tenkid ve ir- şadı normal karşıladığım söylemeyi de. ihmal etmemişti. Açıkta kalan ta- lebe sayısı 10 bin değil de 5125 idi. Bakan az evvel söylediklerini bu söz- leriyle nakzetmiş oluyordu. Zamana ve ankete mütevakkıf olan bir me- sele de böylece bir neticeye bağlan- Celâl Yardımcı, mış oluyordu. Anlaşılan rakamları konuşturmak için pek öyle anket yapmaya da lüzum yoktu. Sonra bu gibi işlerin her halü kârda bütçeden ayrılan para ile yapılmayacağı da bir vakıa değil miydi? Elbet bunun da bir yolu bulunurdu. Hem memleketi- mizde üç tane değil altı tane üniversi- te vardı. Gerçi Atatürk Üniversitesi ve Karadeniz Üniversitesi açılmamış- ti ama onların plân ve projelerinde, yurt mevzuuna geniş bir yer veril- mişti. Ankara ve İstanbulda — talebe sitelerinin yerleri bile tesbit edilmiş- ti. Bunları görmemek için kör olmak lâzımdı. C. H. P. iktidardayken bun- lar düşünülmüş müydü? em hükü- met olarak, hem de "Milli Eğitim Ba- kanlığı olarak milletin ve — gençlerin bahtiyar olmaları yolunda işte. pek âlâ çalışılmaktaydı. Ancak Meclis kürsüsünden bunları kemali ciddiyet- le söyleyen Celâl Yardımcı bu mese- lenin bir yılan hikâyesi haline geldi- ğini unutmuşa benziyordu. C. H. P. li milletvekili tekrar kür- süye geldiği vakit hayretini gizli- yemedi. -Demek ki 5375 sayılı kanu- nun dışında da bir takım mali im- kânlar bulunabiliyordu. Milli Eğitim bütçesine konulacak ilk tesis masrafları tahsisat ile karşılan- maktaydı. Yurtlar ve talebe siteleri için böyle bir — tahsisat konulmuş, muydu? Adana milletvekilinin öğren-" mek istediği buydu. Fakat öğrene- edi, Milli Eğitim Bakanı, bu suale cer vap vermemeyi tercih etmişti. AKİS, 4 OCAK 1958