Başbakanı bile İtiraz etmemişti ki Konferanstaki tutumumuz, bancı basın dikkatle 1ncelendıgınde başka görünüyordu. "Kraldan fazla kralcı" bir tavır takınmıştık. Kral, Amerika idi. U aşırı — vaziyet bize fazla kâr sağlamamıştı. Hattâ, bilâkis Amerika dahi memnun kal- mamıştı. Bunun yerine daha dikkat- li davranmak, Amerikanın dahi alâ- kasını bizim üzerimize daha fazla çe- kerdi. Anlaşılan Fatin Rüştü Zorlu- nun başarısız "yardım temin etme" metodları, bizzat Adnan Menderese hakim olmuştu. halde bu hafta içinde dış po- litikada bir başarı kazanmamıştık İktidar organlarının bütün "Görülme- mış Zafer" teraneleri ise Orta Do- ğu politikasının tam, Kıbrıs politi- kasının yarı fıyaskosunu unutturamı. yordu Şimdi yapılacak bir iş vardı. Dış politika meselelerini D. P. milletve- killeri başta olmak üzere — Meclis, partizanlıktan uzak bir ruh haleti içinde.derhal ele almalıydı. El vic- dana konulmak suretiyle konuşmak icap ederse kusur D. P. kanından ziyade, tad" dış politika müşaviri erindeydi. Başı kuma gömmenin, göz kamaş- tırmak için hava! fişeği faydası yoktu. Adnan Menderes son hâdiselerin bize bir zafer kazandır- madığını şüphesiz kendi — kendisine karşı kabul ediyordu. Atlamıştık, atlatılmıştık. Çeşitli yönden — oyuna geldiğimiz muhakkaktı. Dış politikayı başka normlarla yürütmek zarureti kati şekilde ortaya çıkmıştı. — Yeni normlar, — yeni insanlar istiyordu. Hıfzı Oguz Bekata taş atmakta, is- tifa istemekte haklı idi. Sadece hede- fi biraz şaşırmıştı. Metodları.bir de- fa daha bilmem kaçıncı defa. mah- küm olan "huzuru mutad" dış poli- tika müşavirleri artık Allah rızası için Adnan Menderesin yakasını bı- rakmalıydılar. Adnan Menderes kur- tulmak istemezse, D. P. Grubu onu, eğer seviyorsa, Mmutlaka kurtarma- lıydı. Iç Politika Endişe eden edene M M yan taraftaki ka- pısından içeri giren iki genç a- damdan biri yanındakine döndü ve endişe ile: — Yanında fazla kâğıdın var mı" dedi Kendısıne sual sorulan, gülerek cevap verdi: Sen de amma telâşlısın bira- der. Başbakan yokk en bu — mesele müzakere edilm Meclise gelırken hazırlıklı bulun- mamaktan endişeli olan yalnızca bu genç gazeteci değildi. Muhalefet mil- letvekilleri de ayni endişe içindeydi- ler. Hazırlıksız yakalanmaktan kor- kuyorlardı. Hazırlıksız yakalanmak- tan korktukları için de hemen Mec- lisin her oturumuna tam kadro ile AKİS, 21 ARALIK 1957 geliyorlar, sol taraftaki sıraları ade- ta balık istifi dolduruyorlardı. Milletvekillerini ve — gazetecileri böyle hazırlıksız yakalanmak endişe- si içinde kıvrandıran mesele meşhur İç Tüzük tadilâtı tasarısıydı Seçım— lerden bir müddet nin maruf zümresinden onbır kişilik bir grup, Meclis Başkanının huzuruna bir İç Tüzük tadilâtı teklifiyle çık- mışlardı. İç Tüzüğün bazı hükümle- rini değiştirmek istiyorlardı. Bu yol- da çalışmışlar, bir tasarı hazırlamış- dı. Bu tasarı Meclis Başkanlığın- ca geçen haftanın başında ait olduğu komisyona havale edilmiş, Perşem- e ve Cuma günleri müzakere edil- dikten sonra Umumi Heyete sevk edilebilecek hale gelmişti. Ancak ne var ki, Anayasa Komisyonundan bin- bir zorlukla geçirilen bu — tasarının Meclis Umumi Heyetinde müzake- s İ Gülek Paratoner resi geniş mücadelelere ve münaka- şalara yol açacaktı. İşte bunun i- çindir ki bu hafta içinde Meclis- Mü- zakerelerine gelen gazeteciler ve Mu- halefet milletvekilleri her an hazır- lıklı bulunmak istiyorlardı. Pazartesi ve Çarşamba günleri Meclis oturumlarım takip, edenler, telâş ve endişelerinde yanıldıkları— nı gördüler. İç Tüzük tadilâtı tasa- rısı, Umumi Heyet gündemine alın- mamıştı. Tadilât tasarısı Umumi Heyet gündemine alınmamıştı ama, "pek âlâ Umumi Heyette bir öner- ge ile gündeme dahil edilebilir" di- yenler vardı ve bunlar — endişeden kurtulamıyorlardı. Meclis toplantı- larına sadece bazı kurt politikacı- larla tecrübeli basın — mensupları endişesiz geliyorlardı. "Başbakan gelmeden bu mesele müzakere edil- YURTTA OLUP BİTENLER mez" diyen gazetecının teşhısı doğ- ruydu. Zira bizz b n içinden bir çok mılletvekılı bu tasarının ka- bulüne muhalifti. Hattâ o kadar ki, tasarı Anayasa Komisyonunda — gö- rüşülürken İktidar mensubu bazı mil- letvekilleri dahi, Muhalefetin haklı itirazlarına katılmış ve — getirilmesi düşünülen böyle bir iç tüzüğün, A- nayasayı golgeleyecegını ileri sür- müşlerdi de hemen o gün, alelacele bir Grup toplantısı yapılmış ve bu milletvekilleri ağızlarına ekseriyetin tıkacı tikanmak suretile yola getiril- Grup toplantısında Başba- ükle kabul edilen meselenin Ana- yasa Komisyonundan ertesi — günü ancak "parti disiplini" formülü sa- yesinde geçirilebilmesi, İktidar ileri gelenlerini endişeye düşürmüştü. Ta- sarıya muhalefet, yalnız — Muhale- fetten gelmiyordu. İktidar — Partisi içinde de bu tasarının demokratik olmadığı yolunda kuvvetli bir cere- yan vardı. Bütün bunlar bılınırken hem de Başbakanın NATO toplan- tısı dolayısıyla memleketten uzak bulunduğu bir zamanda tasarıyı Mec- lise getirmek bir nevi intihar ola- caktı. Durumu en güzel ifade eden gene bir milletvekili olmuştu. Ana- yasa Komisyonu toplantısından çı- kan bu milletvekili arkadaşlarına: "— Grup kararına rağmen ko- mısyonda D. P. yi perişan ettiler, U- mumi Heyette ise. büsbütün perişan ederler. İyisi mi bunu Umumi Heye- te getirmek için Beyfendinin dönme- sini bekliyelim, gelsın tasarıyı ken- disi müdafaa etsin" işti İşte bu hafta içinde tasarının U- mumi Heyete getirilemeyişinin sebe- bi buydu. D. P. milletvekilleri böy- le bir tasarıyı Mecliste, hem de Bey- fendi yokken müdafaa etmeyi göze alamıyorlardı. Tasarı ancak Beyfen- di memlekete döndükten sonra mü- zakere edilecekti. Gerçi Grup kararı olduğu için D. P. milletvekilleri tasarı aleyhinde muhtemelen konuşamıyacaklardı. D. Genel Başkanı tasarının aynen kabulünü istiyordu. Zira, aslına ba- kılırsa teklifin heyeti umumiyesi bir sistem teşkil ediyordu. "Meclis mü- zakerelerini intizama sokacağız" e- tiketi altında getirilen, kamufle Is- kat Hakkıydı. Bu bakımdan asıl kurban edilecek olan C. H. P. den çok D. P. milletvekillerinin insiyati- fi idi. Nitekim müzakerelerin ilk gü- nü Anayasa Komisyonuna başkan- lık eden Osman Kavrakoğlu, Kemal Özçoban ve Müfit Erkuyumcu gibi D. P. lıler tasarıyı tenkit edince he- men k muş: — Efendım, ben bizimkilerle mi, Muhaliflerle mi uğraşacağım? Bi- zimkiler Muhaliflerden beter. Bir çare bulun." diye feryat etmişti. rı, Gruptan işte bundan son- ra geçirilmişti. Şimdi P. liler Baş- bakan memleket haricindeyken, hele Batı demokrasilerinden — müteşekkil 9