ÜNİVERSİTE İstanbul Çıkmaz sokak Son bir ay içerisinde, İstanbul U- niversitesi talebe — muhitlerinde hararetle konuşulan ve derhal bir neticeye bağlanması arzu edilen mev- zu yabancı dil meselesiydi. Gazete- lerde talebelerin toplu halde dilekçe hazırladıklarına, basın — toplantıları tertip edıldıgıne ve bazı talebe teşek- külleri tarafından rapor tanzim edi- lerek ilgili mercilere verildiğine da- ir haberler artık günlük havadisler a. rasında önemli bir yer işgal etmiye başlamıştı. Meselenin aslı neydi? Bü- tün talebelerin hayati bir değer taşı- dığım iddia ettiği yabancı dil mese- lesi de, diğer şikâyetler gibi bir takım vaadlere bağlanıp neticesi yine bir hüsran mı olacaktı? Doğrusu bu su- alin cevabını vermek oldukça güçtü. Talebeler okudukları yabancı dil- den imtihana tabi tutulmaktaydılar. Bu imtihanlar verim — bakımından fevkalâde düşük okluğu için talebe şikâyetçiydi Bütün gayretlerine rağ- en başarı gösteremiyorlardı. De- vam ettiği fakültenin en zor dersleri- ni, bir tek imtihan devresinde ko- laylıkla veren bir talebe, nasıl olu- yordu da ortaokul ve liselerde sene- lerce okuduğu yabancı dilin imtiha- nını 7 veya 8 hakta başarıyla vere- miyordu? Talebe için bu imtihanı başaramamak belki yine de çok şey ifade etmiyecekti. Fakat yabancı dil muafiyet imtihanı adı verilen bil im- tihanın diğer dersler üzerinde çok büyük bir rolü vardı. Esas branşları ne olursa olsun, yabancı dil imtiha- nını en geç ikinci yıl sonunda vere- miyen bir talebenin öğretimi yarıda kalıyor, bu imtihandan muaf olun- caya kadar öbür derslere devam et- mek hakkım kaybetmiş oluyordu. Üniversitede yabancı dile verilen, kıymet, onun bir gaye olarak ele a- lınmasıyla ilgili değildi. Modern bir yabancı dili öğrenmek isteyen tale- beler. Edebiyat Fakültesinin filolo- ji enstitülerine devam ederek o dilin ilmine ve edebiyatına vakıf olabilir- lerdi. Evet, isteyenler bu şıkkı seçe- rek lişan öğrenebilirlerdi. Ama İstan, bul Üniversitesinin diğer fakülteleri de, öğretim yaptıkları her hangi bir ilim dalının yanında, yabancı dile ö- nemli bir yer vermekteydi. Talebeler böylece, azbuçuk öğrendikleri ya- bancı dille, ihtisas yaptıkları — ilim branşı için kıymetli bir vasıta kazan- mış olacaklar, o sahada yayınlanan eserleri takip ederek kendilerini ye- tıştıreceklerdı Acaba öyle mi oluyor- du? Yabancı dilden muaf olan bi talebe fakülteyi bıtırdıgı vakit ken- di kendini yetiştirmek için bu vası- tayı elde etmiş sayılabilir miydi ? Iş— te yabancı dil mevzuunda çok su gö- türecek noktalardan biri de buydu. AKİS, 21 ARALIK 1957 M_eselenin kare kökü Universitede öğretim yapan talebe- lerin hemen hepsi ortaokul ve li- selerde en az 6 yıl bir yabancı dilin dersini görmüş kimselerdi. 6 yıl kü- çümsenecek bir rakam değildi. Orta- okul ve lise müfredatından yaban- cı dile ayrılan ders miktarı ortalama haftada dört saat olarak kabul edi- lirse, bunun bir yılda 100 ders saati ettıgı kolayhkla ortaya çıkar. 6 yıl- k bir öğretim devresinde ise, bir yabancı dıle ayrılan ders miktarının 600 ders saati ettiğini düşünmek, in- -anı endişeye sevkedecek kadar ha- -in bir netice olsa gerektir. Bir ya- bancı dili 600 ders saatinde öğrene- mıyen bir talebenin, Üniversitede ay- ni dili iki yılda öğreneceğini sanmak hatâların en büyüğü olur. ugün, yabancı dil öğretmeninden mahrum pek çok ortaokul ve liseye sahip ol- duğumuz artık bilinen hakikatlerden- dir. Bir defa. Üniversitelerimizin filo- loji bölümlerinden mezun olanlar, öğretmenliği tercih etmemektedirler. 25 lira asli maaşla liselere ve or- taokullara tâyin edilen bu eleman- ların bütün bir ay sonunda elde ede- bilecekleri maddi kazanç 167 liranın üstünde değildir. Halbuki d işarda bir tercümanın, hem de pek yorucu olmayan mesai karşılığı ayda 1000 veya 1500 lira gibi oldukça iyi bir kazanç sağlamaktadır. Aradaki fark, ilgilileri ciddi bir şekilde duşundur— melidir. Eğitim Enstitülerinin — ya- bancı dil bölümlerinden mezun olan- lar ise, mecburi hizmetleri dolayısıy- la öğretmenliği mecburen kabul et- mekte ve fakat onlar da en büyük gayretlerini okul dışındaki — hususi derslere sarfetmektedirler. Bugünün geçim şartları karşısında normal karşılanması icab eden bu davranış, lisan öğretmenlerini mazur göstere- cek bir sebep olarak kabul edilme- lidir. Kaldı ki ilk fırsatta öğretmen- liğe veda ederek kendilerine iyi ge- çim şartları arıyan ve bunda muvaf- fak olan. lisan öğretmenlerinin sayı- sı da bir hayli yüksektir. Diğer ta- raftan, Eğitim Enstitülerinin lisan bölümlerinden menin olanlar, mev- cut ihtiyacı karşılayacak durumda değildir. Siyasi maksatlarla — açılan ortaokullarımızın — ve İliselerimizin sayısı büyük bir yekün tutmaktadır. Tek öğretmenli ortaokullar, ilkokul' Öğretmenleriyle takviye edilerek öÖğ- retim yapmaktadırlar. Bir çok ders- ler gibi, bu okullarda lisan dersle- ri de boş geçmektedir. Bugün ÜUni- versitelerimizdeki lisan imtihanlarına a görülen başarısızlığın hakiki se- bebi, Milli Eğitim Bakanlığına ha- kim olan acayip zihniyetle izah edin lebilir. Dava ortadayken buna çaren ler aramıyan bir zihniyet, davayı da- ha da genişletmek ve içinden çıkıl- maz bir hale getirmek istidadım gös- termektedir. Meselenin kare kökü Maksat bir amma... niversitedeki lisan meselesini tah kik etmek için vaktiyle bir ko- misyon kurulmuştu. Üç kişilik komisyonun — üyeleri M: har Şevket Ipşıroglu rand ve Sulhi Dönmezer tesbit edilmişti. İstanbul sitesi Talebe Birliği tarafından ken İstanbul Üniversitesinin kapısı Bir dokun bin ah dinle... 19