Laisizm Hakiki bir zafer (Kapaktaki din adamı) 7 Ekim seçimlerinin, — yapıldığı gündü. Ispartanın Kepeci mahal- lesinin Kemeraltı sokağındaki seçim sandığının başında bulunan sandık Kurulu Başkanı, karşısına — dikilen takkeli, kara — sakallı iki adama hayretle baktı. Ilk anda söyledikleri- ne intikal edememiş, ne dediklerim anlıyamamıştı. Takkelilerden — biri- si, biraz evvelki cümlesini tekrarla- dı: "— Efendi hasretlerı sandığı isti- yor, reyını atacak!" k bu ikinci söylenişten son- radır kı genç Sandık Başkanı dene- ni anladı. Yüzü bir anda kıpkırmı- zı olmuştu. Doğrusu, bu kadarı faz- laydı. Haddini bilmezlikti. Gözlerini karşısındakilere dikerek sert bir ses- le: "— Gidin söyleyin — Efendinize, gelsin reyini burada kullansın. Se- çim sandığı yerinden bir âdım bile kımıldatılmaz!" dedi. Kara sakallılar, Efendilerini böy- lesine hiçe sayan genç adama hayret ve kızgınlıkla baktılar. Ne - olurdu yani, sandığı alıp götürselerdi? Gö- türüp de sandığı yiyecek değillerdi ya.. Koskocaman Efendi hazretleri, bu yaşında kalkıp da, günlerdir do- laşmaktan mütevellit yorgunluğunun ve hastalığının üzerine bir de — bu genç adamın ayağına mı gelecekti?' Homurdanarak geri döndüler. San- dık civarında bulunanlar ise endişe ve hayret içinde genç Başkana ba- kıyorlardı. Pes doğrusu! Cesaret de- diğin, bu kadar olurdu Bir gencecik adam Bediüzzamanın birinci kâtibi- AKİS, 21 ARALIK 1957 ni terslemiş Üstadı ayağına ça- ğı itmişti! Eğer çarpılmaz, başına bir hal gelmezse iyi idi. Genç ve ay- dın Sandık Başkanının ise bunlara aldırdığı bile yoktu. O hâlâ, adam- ların cüretine şaşıyordu. Adamlar pervasızca kalkmışlar, seçim an- dığını eve götürmeğe gelmışlerdı Biraz sonra iki' müridinin arasın- da, Bediüzzaman göründü. Son dere- ce yorgundu. Ama gene de dimdik durmaya çalışıyor ve metin adımlar- la yürüyordu. Seçimlerden evvel yap. tığı otomobil gezintileri — kendisini son derece yormuştu. Üstelik üşüt- müştü de. Tek bir kelime bile konuş- madan doğru sandığın başına geldi. Genç Sandık Başkanı, gayet sakin ve tabii, bütün rey kullanmağa ge- lenlere olduğu gibi ona da neler ya- pacağını anlattı, oy pusulalarının ve zarfların durduğu kapalı hücreyi gösterdi, Bediüzzaman, gene tek ke- lime konuşmadan denilenleri yaptı, reyini zarfa koydu ve getırıp san- dığa attı. Bundan sonra iş, imzaya kalıyordu. Seçmen Kütüğünde adının bulunduğu yerin karşısını imzala- ması İâzımdı. Bediüzzaman tek ketime yeni yazı bilmiyordu ya- hut biliyordu da lâtin harflerini yaz- mıyordu, bilmiyor görünüyordu. He- men katıplerınden birisi atıldı. Efen- disinin yerine kendisi imza edebilir- di. Genç Sandık Başkanı, bir defa daha kızdı ve müridi iyice haşladı. Burada karagöz oynatılmıyordu. Ka- nun çerçevesi içinde bir iş yapılı- yordu. İmza bilmeyen parmağını ba- sardı. Bediüzzaman da öyle yapma- lıydı. Nitekim öyle yaptı. Parma- lekesiyle arasında çıktı ğında mor bir mürekkep Efendi, gitti müridlerinin Ispartadan bir görünüş Galip sayılır bu yolda mağlüp YURTTA OLUP BİTENLER Neticelerin sesi S eçimler bitti, kazanan — kazandı, kaybeden kaybettı Neticeler ilân olundu. Rey miktarları — açıklandı Ispartada talih D. P. yı lmüştü Ispartayı Demokrat mıljetvekilleri Mecliste temsil edeceklerdi. fendi Hazretlerinin — memleketinde, Onun en kuvvetli tesir bölgesinde Muhalefetin aldığı rey D. P. ye giden reylerden fazlaydı. Hâlbuki Bediüz- zaman İktidarın değişmemesi için e- lınden gelen her şeyi yapmıştı. Buna rağm farkıyla bir ga- lebe kazanmış, daha doğrusu Muha- lefet reylerinin dağılması sayesinde ekseriyeti sağlamıştı. Seçimlerden sadece bir kaç gün sonra Muhalefet partisi ileri gelenle- rinden birinin Ispartadaki yazıha- nesinde toplanıldı ve vaziyet görü- şüldü. Evet, Parti olarak mağlüp o- lunmuştu. Ama hakiki galip D. P. de değildi. Hakiki galip laisizm ol- muştu. Seçimlerin başında Muhalif- ler kendilerini ümitli — görmüşlerdi. İl Merkezi olarak, hemen bütün teş- kilâttan iyi haberler alıyorlardı. Üs- telik, burada seçime katılan her üç muhalefet partisi de kuvvetli idi. D. P. ise bir takını kaynaşmalar içine düşmüştü. Teşkilât ve adaylar birbi- rine girmişti. Pek çok D. P. li açık- ça Ispartada seçimleri kaybedecekle- rini beyan etmekte mahzur görmü- yordu. Ama rey gününe kısa bir müddet kala başka bir faktör hare- kete geçmişti. Kahverengi, Chevro- let marka bir otomobil, Ispartanın köylerini dolaşmağa bağlamıştı. Oto- mobilde yorganlara sarılmış, zayıf yüzlü, maviyle yeşil arası renkte göz- leri olan, uzun boylu garip kılıklı bir adam oturuyordu. İşte pek çok şey