21 Aralık 1957 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 13

21 Aralık 1957 tarihli Akis Dergisi Sayfa 13
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

yice büzülmüşlerdi. Hayli bekledik- ten sonra zili tekrar çaldılar. Neden sonra içerdeki tahta merdivenlerde takunye sesleri duyuldu. Kapının a- ralıklarına bir defa daha gözünü uy- duran uzun bo abancı, hayretle geri çekildi. Demın kendilerini kapı- ya getiren takkeli ve kara sakallı adamın bir kopyesi merdivenlerden inmekte idi. Biraz sonra da, iç taraf- tan kapının aralıklarına uydurulmuş bir çift göz dışarı bakıyordu. — Bir ses yükseldi: "— Kimsiniz, ne istiyorsunuz?" "— Biz Ankaradan — Efendimizin yüzünü gormege geldik, acaba bizi kabul eder m apının 1ç tarafındaki adamın takunyelerinin sesi yeniden işitildi. Dışardakiler — bekliyorlardı. sonra ayni takunye sesleri yükseldi. Adam geri dünmüştü. Bir sürgü demirinin çekildiği duyuldu. Bunu kilitte dönen anahtarın se- si takip etti. Tahta kapının bir ka- nadı aralanmış, dışarıya bir baş uzan Hayret sırası kısa boylu ya- O da karşısında ken- dilerini buraya kadar getiren adamın kopyasını bulmuştu. Ayni takke, ay- ni sert siyah kıllı surat, aynı pej- murde kılık. — Kimsiniz, adınız ne? Sizi bu- raya kım yolla dı?" Kapıda dakikalardan beri titreşen yabancılar izah ettiler. Ankaradan geliyorlardı. Hoca Efendinin namını duymuşlardı. Yüreklerine aşkı düş- müştü. Nurundan nurlanmak istiyor- lardı. Uzun boylusu Tıbbiyede, kısa boylusu ise Hukuk da talebe idi! Buraya sırf Efendi hazretlerinin yü- zünü görüp, elini öpmek için gelmiş- lerdi. Kendilerini Aktar Kamil fendi göndermişti. bezzaz Nedim Efendi vasıtasiyle gitmişler- di. Acaba efendi hazretleri kendileri- ni kabul etmek lütfunda bulunacak mıydı ? Huzura kabul Kapı aralığından uzanan baş geri çekildi, içerde sürgü demirinin ye- niden sürüldüğü, kilitde anahtarın döndüğü duyuldu. Takkeli adam ka pının dışındakıler : Z mem, ama $ hele bir bekleyın de arzedeyım demişti. Aradan gene dakikalar geçti. Dı- şarda bekliyenler artık — ümitlerini kesmişlerdi ki merdivenlerde den takunye sesleri duyuldu. Mu- tad seranomi ile kapı açılıp kendi- lerine yol verildi, iki yabancı birbir- lerine baktılar, iki gündür Isparta- da idiler. İki gündür Efendi Hazret- lerinin huzuruna kabul edilebilmek için çırpınmışlardı. Kime — baş vur- muşlarsa "Vaz geçin bu işten, Efen- di Hazretleri bu günlerde kimseyi Kabul etmiyor, zaten pek ziyaretçi- den de hoşlanmaz, hele tanımadıkla- rını hiç kabul etmez" cevabını al- mışlardı. Ama inat etmişlerdi. Çarşı pazar, kapı kapı dolaşıp kendilerine yol gösterecek birini — aramışlardı. Efendi Hazretlerine, Huzuruna her Bediüzzamanın mühürü Lâtin harfine - boykot gelecek olanın niyeti, meramı çok daha evvelinden malüm olurmuş. Ya- nına giren tek kelime — söylemeden, ne diyeceğini Efendi Hazretleri he- men bilirmiş. Çok konuşmaktan da hoşlanmazmış. Ancak sorulmak iste- nenlere cevap verirmiş. İki gündür, yedisinden yetmişine kadar ten bunları ve bunlara benzer şeyle- ri dinlemişlerdi. Efendi Hazretlerine herşey malüm olurdu! Merdivenleri çıkarken akılların- daki buydu. İşte nihayet muratlarına nail olmuşlardı. Efendi Hazretlerinin yüzünü görecekler, elini öpeceklerdi. Merdivenlerin bittiği yerdeki sahan- lığa geldiklerinde, yanlarındaki bere- li sordu: "— Risale-i Nuru okudunuz mu?" Okumamışlardı. Efendi — Hazret- leri hakkında da pek az şey biliyor- lardı. Ama inşaallah bundan sonra, o Nurdan kısmetlerine düşeni ala- caklardı. Sahanlıkta pabuçlarım çı- kardılar, tahtaların üzerinde yalına- yak yürüdüler. Girdikleri yer, atra- Ispartanın Ulu Camii İbadet Allah içindir YURTTA OLUP BİTENLER fında beş altı oda kapısı bulunan bü- yük bir sofa idi. Kendilerine refakat eden adama benzeyen bir takım baş ka adamlar, ellerinde kitaplar, bu o- dalara girip çıkıyorlardı. Ortada esen a tam bir medrese havası idi. El öpme çılan bir oda kapısından içeri gir- diler. Tam kargılarında, uzunla- masına bir karyola vardı. Yerde Is- parta halıları döşeliydi. Hayli bü- ük olan oda karmakarışıktı, bir kenarda çıplak somyalı ikinci kar- yola, hemen kapının yanında ise üst üste karmakarışık kitapların yığıl- dığı bir masa, ayaklarından biri kı- rık bir sandalye ve daha akla gelmi- yecek bir sürü eşya vardı. Duvarlar boydan boya arap harfleriyle yazıl- mış yazılarla doluydu. Efendi Haz- retlerinin karyolasının dayalı oldu- ğu duvarda ise, ne olduğunu bir tür- lü anlayamadıkları haritaya benzer birşey asılı idi. Üzerinde arap harfle- riyle yazılmış yazılar, elle çizilmiş garip işaretlet vardı. rül gürül yanan bir soba, odayı cehennem gibi yapmıştı. Karşılarındaki yatakta, — başında poşuya benzer bir serpuş bulunan sakalsız, beyaz bıyıklı, — yeşille mavi arası çini parıltılı acayip ve keskin bakışları olan ihtiyar, ama son dere- ce dik bir adam oturuyordu. Üze- rinde beyaz pamukludan el dikişi bir hırka vardı. Ayak uçlarım örten yorganla, sırtını — dayadığı — yastık adeta siyah renk almıştı. Gelenleri sert nazarlarla süzdü. Hemen yanı- başındaki bir başka takkeli, dik dur— masına yardım ediyordu. El öptür- meğe alışkın bir hali mevcuttu. İri ve kemikli elini ileri, gelenlere doğ- ru uzattı. Seksen, i de doksan yaşında gösteriyordu. Gelenler, der- hal eline sarıldılar ve bu kemikli eli öptüler. Efendi Hazretlerinin sağ eli- nin yüzük parmağında iki adet hacı yüzüğünden başka birşey yoktu El- öpüldükten sonra, karyolanın yanı- başında, diz çökerek oturdular. Oda- da kendilerini oraya getirenden baş- ka iki kişi daha vardı. Onlar da diz- leri Üüzerine — oturmuşlardı.. Emre muntazır bekliyorlardı. Efendi Has- retleri, yetti gelenlere "hoş geldiniz" dedi, sonra teker teker isimlerini, memleketlerini, nereden gelip nereye gittiklerini, analarının babalarının adlarını, ne iş yaptıklarım sordu. Kısık ve hırıltılı bir sesi vardı. Dura dura konuşuyor pamuklu hırkasının içinde zayıf göğsü şiddetle inip kal- kıyordu. Şivesi şarklı olduğunu he- men belli ediyordu. Son zamanlarda kulakları biraz ağır işitmeye başla- mış olmalıydı ki, — karşısındakilerin sözlerini, yanıbaş ında diz çöküp o- turmuş olan takkelilerden biri, yü- sek sesle tekrarlıyordu. Efendi Hazretleri Ankaradan kal- kıp gelen iki üniversite talebesinin kendisini ziyaretinden son derece memnun olmuştu. Onlara Ankara 13

Bu sayıdan diğer sayfalar: