YURTTA OLUP BİTENLER Dış Politika anlar kimin için çalıyor? u haftanın basında pazartesi gü- nü, Meclis toplantısına bir kaç da- kika geciken bir Parlamento muha- biri gazeteciler locasına adımını tar atmaz şiddetli alkış seslerıyle karşılaştı. Bu neviden sesleri kanık- samıştı Lakayt tavırla salona söy- le bir göz attı. an, genç ada- mın yüzündeki bıkkın eda birden si- İiniverdi. Muvafığı muhalifi — birlikte alkışlıyor, birlikte bravolar yağdırı- yordu. Bu, emek- tar Meclis — salo- nunda çoktan beri rastlanmayan bir tesanüt gösterisiy- di. Hâdise şuydu: Hükümet, Lübna- na sahra ve na- van topları gön- dermeye matuf bir kanun hazırlamış, bunu Meclise ketmiş, — Meclisin Dış Işlerı Komıs- gün vel- tasarıyı mü- zakereyle — kabul etmiş, iş — Genel Kurula — gelmişti Hükümet, esbabı mucibesinde bu sevkiyatın — "Lüb- nanla aramızdaki dostluğun yeni bır tezahürü" olduğ nu belırtiyordu. Pazartesi günü ta- sarı goruşulecektı ünü — ise Lübnan, Irakla be raber — Birleşmiş Milletlerin Siyasi Komisyonun da Kıbrıs ışı bahsin- de reyını Yunanis- tana veriyordu. İ- ki gün sonra, Pa- Not: yor, Lübna da da aleyhımızde rey kullanıyordu. Arapların bu marifetlerinden sonra Meclisteki muvafık muhalif bütün milletvekillerinin Menderes hüküme- tinin sevkettiği kanun tasarısını red- dedeceklerinde zerrece şüphe yoktu. Üstelik muvafık muhalif bir çok mil letvekili kürsüye çıkacak ve ert tenkidlerde bulunacaktı. Elbet te kı u mensuplarının, he- le bir nevi Iskat hakkını tanıyan son iç tüzük tadilâtı hazır beklerken Ge- nel Başkanlarının sevgili "Arap Po- İşbu resim Irak aleyhimize rey kullandıktan litikası"nı fasla yermekten çekinip daha ziyade bu vefasız Araplara yüklenmeleri beklenebilirdi; ama Mu- halefet, hâdiseleri hakiki zaviyesin- den mutalea etmekten her halde çe- kınmeyecektı Bu bakımdan yapıla- cak en iyi iş, tasarıyı Hükümet ola- rak geri almaktı. Böylece üç kuş birden vuruluyordu. Evvelâ, tam bir fiyaskoyla neticelenen Orta Doğu ve yarım fiyaskoyla biten Kıbrıs politi- kası Meclis kürsüsüne — getirilmeye- Sir Nurı ve Adnan Menderes çekti. Sonra, Adnan Menderesin ümi- dini hâlâ kesmemış bulunduğu Arap memleketleri ve bilhassa Sir Nuri- nin İrakı, milletvekilleri tarafından amansızca tenkid olunmayacaktı. Nihayet, başarısızlığı gün gibi aşi- kâr Hükümet, üstelik muvafığı mu- halifi bütün Gruplara alkışlatabılır— di. Pazartesi günü üç kuşun üçü vuruldu. Zafer'in havai fişekleri Haftanın başında bu hâdise cere- yan ederken bir başka -ve haki- Ssonra katen görülmemiş -oyun, İktidar or- ganlarının sütunlarında oynanıyor- du. Zafer ve Havadis bir "Görülme- miş Zafer"den bahsediyorlardı. Hem herkes buna inanmak — zorundaydı da... İnanmayanın vatanseverliğinden şüphe etmek gerekirdi! İşte, Yunan tezı perişan olmuşta. Havadis, "Bir a Yunanistan bu tezle Bırleşmış Mılletlere değil, insan içine çıkamaz" demeye getiriyordu. Mesele tamamdı Kibrisin taksiminden başka, ortada çaresi bırakıl— mamıştı. —Mende- resi alkışlamak gerekiyordu. Doğrusu iste- nilirse, bu telaşın bir sebebi yok de- ğildi. Bir muhalif milletvekili, C.H. P. li Hıfzı Oğuz Bekata, Siyasi Ko- misyondaki mağ- lubiyet haberi gel- diğinde İktidar or- ganları tarafından adetâ "vatansever olmamak"la — suç- landırılacağım bile bile kanatini — a- çıklamıştı: Bu, bir fiyaskoydu; — görü- lüyordu ki Mende- resin Kıbrıs poli- tikası muvaffak o- lamamış ve neti- ce vermemişti; bu durum karşısında B. M. M. de Kıb- TIS mevzuunun bir umumi müza- kerede görüşülme- si ve Adnan Men- deresin istifaya davet edilmesi, parlamentonun hü kümeti mürakabe- sinin tabii icabıy- dı. Aslında, Anka- ra milletvekili ge- ne insaflı davra- nıyordu. Muvaffak olamayan — sadece "Menderesin Kıb- TIS polıtıkası de- alınmıştır. ğildi. "Menderesin Orta Doğu politi- kası da yaman bir darbe yemişti. Ama bu Hıfzı O- ğuz Bekata, Allahaşkına kendini İn- gilterede mi zannediyordu? Adnan Menderesin istifaya daveti! — Ustelik bunun gazete sütunlarına yazılması! Şimdi yabancı ajanslar havadisi dün- yaya bildireceklerdi. Zafer ve Ha- vadisin kalemşörleri silâha sarıldılar. Yazdıkları her kelimeden anlaşılıyor- u ki müdafaa ettikleri Başbakandan ziyade D. P. Genel Başkanıydı. D. P. Genel Başkanının Meclis Grubu üzerindeki büyük nüfuzu, büyük pres-