YURTTA OLUP BİTENLER Hukuk Fakültesinde talebeleri oldu- ğunu, onlarla tanışıp tanışmadıkla- rını sordu. Risale-i Nuru okumuşlar mıydı? Sonra çok yaşlandığından söz açtı. Artık Risale-i Nurdaki ha- kikatleri yaymak vazifesi gençlere düşüyordu. Bir gün gelecek Nurun hakikatleri bütün cihanı kaplıyacak- tı. Zaten bu hususta hayırlı emareler belirmeğe — başlamıştı. Tâ Pakistan- dan gelen bir devlet adamı, Pakista- nın Mili Eğitim Bakan vekılı ken- disini ziyaret edip gıttıkten sonra, Türkiyede — konuştuğu Said-i Nursi sayesinde Nura kavuştuğunu söyle- mişti. Almanyada Şarkiyat Enstitü- sünde bir Nur dershanesi açılmıştı. Dünyanın dört bir köşesine yayılmı Nur talebeleri vardı. Bilhassa üni- versite gençliğinin Nur talebeleri a- rasına girmesi Efendi Hazretlerini Son derece memnun ediyordu. Bütün ömrü boyunca kendisini boğmak iste- yen üç kuvvetle mücadele — etmişti. Bunlar Komünizm, Masonluk ve C. H. P. idi! 1950 ye kadar yazdığı her kitabın — neşrini — yasak etmişlerdi. Türlü desiselerle kendisini hapishane hapishane süründürmüşlerdi. Ama artık devir değişmişti. Nur devri baş- lamıştı. Bizzat Tevfik İleri Bey, se- çimlerden bir kaç gün önce yanında Celâl Yardımcı Bey olduğu halde kendisine Findos Köyünün çeşmes önünde rastlayıp elini öptüğünde soz vermişti: İlk cildi — basılan Risale-i Nur külliyatından "Sözler" adlı ki- tap, mekteplerde okutulacaktı. Bü- tün gençlik bu Nura kavuşacaktı. 700 küsur sayfalık ilk cild Diyanet İşleri Başkanlığının da — muvafakati alınarak yeni harflerle bastırılmıştı. ikinci ve üçüncü cildler de basılmak üzere idi. Bunları söylerken, kapı- nın yarandaki masanın üzerinde du- ran kırmızı cildli kitap — yığınlarını gösteriyordu. Bundan sonra bütün iş, gençlerin bu kitapları okuyup Nura kavuşmasına kalıyordu. Eksik olma- sın, eski İsparta mebusu Tahsin Tola a bu kitabın basılmasında — gayret göstermişti. Bu gayrete karşılık Bediüzzaman borcunu ödemek için bu seferki — seçimlerde — Bingölden namzet gösterilen Tahsin Tolanın seçim bölgesine: mektuplar yollamış, seçmenlere onu muha seçmelerini söylemişti ama, Bingöl- lüler bu dindar çocuğu nedense seç- memişler, tutup bir Halk Partiliyi mebus yapmışlardı! Efendi Hazret- lerinin buna son derece canı sıkıl- mıştı. İki genç adam, tekrar el öpüp Efendi Hazretlerının hayır dualarını alıp, kendisiyle temaslarım hiç bir zaman kesmiyeceklerini vaad ederek dışarı, çıktılar. Bunlar AKİS'in iki muhabırıydı Bir sürgün Burdur ve I sparta, Afyon, Denizli, bele Van, Bitlisi Muş, Hakkâri, Siirt, Bingöl vilâyetleri ile bu Vılâ— yetlerin kazalarında, köylerinde adı dalma büyük bir saygıyla ve hatta Biraz da korku ile anılan Said-i Nur- 14 Bediüzzaman Ulu Camiden çıkarken müridlerini selamlıyor Hani kıyafet kanunu vardı? si veya Said-i Kürdi (Kürsi) nin bu vilâyetler halkı arasındaki lakabı Bediüzzamandır. 1935 yılında Ispar- tanın Barla bucağına sürgün olarak gelmiştir. O zamandan beri de bura- da ikamet etmektedir. Bediüzzaman 1293 yılında Bitli- sin Tellü kasabasının Nursi köyünde doğmuştur. Parlak zekâsı sayesinde kısa zamanda kendini göstermiş ve daha ondört yaşlarındayken muhitin belli başlı şeriat âlimleri aratanda yer almıştır. Bir müddet Siirtte Mustafa Paşa adıyla maruf bir zatın yanında kalan Nursi bir ara Merdine geçmiş, fakat orada Kürtlük dâvası peşinde koştuğu iddiasıyla önce tev- kif edilmiş, sonra da serbest bırakı- larak şehirden sürülmüştür. Mardin- den Vana giden Nursi, hemen her gittiği yerde olduğu gıbı Vanda da son derece gösterişli kılık ve kıya- feti, kuvvetli hitabeti ve karşısında- kileri bendedebilme kabiliyeti ile et- rafına büyük bir zümre u arada meşhur eseri olan Risale-i Nurun ilk fasıllarını da kaleme al- mağa başlamıştır. Vanda Medreset- tüzzehra adında bir darülfünun kur- mak hevesine kapılan Nursi, hükü- metin de müzaharetini kazanabılmek için İstanbula gitmiş, devrin Padişa- hı Abdülhamitle görüşmüştür. An- cak, asıl gayesinin Sarkta müstakil bir Kürdistan kurmak olduğu anla- şılınca, bir bahaneyle İstanbuldan u- zaklaştırılmak istenen Nursi buna yanaşmamış ve bir medrese avlu- sundaki odasında —dersler vererek hayatını kazanmağa — başlamıştır. Devrin meşhurları olan Mehmet A- kif, Eşref Edip, Naim ve Ferit Bey- lerle dost olan Nursi, dini neşriyat yapan gazetelere yazılar da yazmış- tır. Meşrutıyetın ilanı Üüzerine Da- rülhikmete tâyin edilen Nursi, mü- ridlerinin İzmit, Adapazarı ve Çatal— ca bölgelerinde çoğalmasından aldı- toplamıştır.. ğı bir cesaretle Şarktaki Kürt Bey- lerine "Meşrutiyetin nimetlerini bi- lin, müstakil Kürdistan için çalışın" yollu telgraflar çektiği iddiası altın- da bırakılmıştır. 31 t hâdiseleri- ne de adının karışmasından sonra İstanbuldan adeta kaçar gibi ayrıl- mak zorunda kalan Nursi, Batum li- selinden Tiflise gitmiş, oradan Va- na geçmiştir. Vanda da çok durma- yan bu cevval adam, Şam ve Halep taraflarına inmiş ve oradaki bazı Kürt Beylerinin misafiri olarak bir müddet oyalandıktan sonra yemden İstanbula gelmiş ve Sultan Reşada yanaşmıştır. Sultan Reşadın Rumeli- ne şimendiferle yaptığı ilk seyahate de katılan Nursi, Birinci Dünya Har- binin patlaması üzerine Erzurum ü- selinden Vana dönmüş. Nur talebele- rinden teşkil ettiği bir milis alayı ile Ruslara karşı çarpışırken esir düş- müş ve iki sene kadar Leningradda kalmıştır. Bir yolunu bularak bura- dan kaçan Nursi, Petersburg ve Var- şova üzerinden Parise geçmiş ve o- rada Kürt Teali cemiyetinin kurul- masında hazır bulunduktan sonra tekrar İstanbula dönmüştür. İstan- bulda Darül Hikmet ül İslâmiyeye asa tâyin edilen Nursi, Milli Müca- delenin son yıllarında Kuvayı Milli- yecilerden tarafa geçmiş ve Ankara- ya gelmiştir. Ancak, — Ankarada da çok duramamış ve Birinci Meclise hitaben yayınladığı bir beyanname ile Mustafa Kemalin dikkatim üze- rine çekmiştir. Bir hayli şeriatçının bulunduğu ilk Meclisi Mebusanda taraftar toplamadan Ankaradan u- zaklaştırılması faydalı — görüldüğün- den, kendisine Şark Vilâyetleri ge- zici Baş Vaizliği — teklif — edilerek memleketine iadesi uygun görülmüş- tür. Bu teklifi, hatta mılletvekıllıgı teklifini alla kabul etmiyen Nursi Vana dönmüş ve Milli Mucadeleden AKİS, 21 ARALIK 1957