YURTTA OLUP BİTENLER. tij Üzerine bina edilmişti. Buna toz kondurulursa bütün bir sistem yı- kılırdı. Zafere göre Genel Başkan yanılmazdı, Genel Başkamn her yap- tığı dogruydu iyiydi. Ona iman etmek lâzımdı. D. P. milletvekilleri bilmeliy- diler ki Genel Başkan tenkid olundu, onun hatâ ettiği söylenmeye başlan- dı mı, D. P. yıkılırdı! Iktıdar organları derhal bir "yıl- dırma taarruzu"na giriştiler. Dış Po- litikamız zafer kazanmıştı! Buna i- nanmayan haindi. Hakikaten Zafer Cumartesi günü şu baslıgı hadisele- — nereye gidilirdi! re lâyık görüyordu: "Kıbrıs mevzu- Halbuki çifte şeyhlerin unda Yunan tezi kabul edilmiş de- rinden menkul bu zaferi ğildir." Pazar günü "Başvekil Adnan Menderes Pariste" idi. Pazartesi baş- lık "Yunanistan tekrar hezımete uğ- radı" oluyordu. Salı günü "Yunan hezimeti ve Yurtta büyük — sevinç belirtiliyordu. Çarşamba günü ise "Başvekil Adnan Menderesin konuş- zoraki kahkahalar atarak du ki meseleyi tamamile zaviyesinden almışlardı bu içi! Ama sına Gene ri yerleşmesindi. şeklerden gözleri işte bunu yaptılar. Kıbrıs işi ması büyük alâka uyandırdı" denili- Birleşmiş Milletlerde hezimete uğ- radığı iddia edilen Yunan Hükü- doğrusu neticeden pek — âlâ memnundu. Yunan Başbakanı "Bir- yor ve ilâve ediliyordu: "Menderes, toplantıya katılan Başvekiller tara- meti, fından tebrik edildi," Zafer ve Ha- BRAVO ADNAN MENDERES! B aşbakan Adnan — Menderesi hararetle _tebrik etmek - lâzımdır. Paris toplantısında — Rusyanın — tutumunu, niyetlerini ve politikasının ana hatlarını hiç kimse avlun kadar mükemmel şekilde izah etmemiştir. Bunun sebebi Başbakan Adnan — Menderesin hâdiselerin mebdeine mükemmel bir teşhis koymuş olmasıdır. şoyle demiştir "Stalin'in mutlak diktatörlüğü yerine müteaddit rüesanın Rusya'yı müştereken ve daha mutedil bir şekilde sevk ve idare edecekleri zan- nı hakim olmaya başlamıştı. Ancak döne dolaşa şimdi anlaşılıyor ki trene tek bir adam Rusya'nın mukadderatınla hâkim görünüyor. Böyle bir halin tahakkuku ise Sovyet Rusya'nın tehlikeli maceralara atılma- sını daha kolay ve mümkün hale getirmiş olacağından bihakkın endişe olunabilir Bir. me m!eketın mukadderatına tek bir adamın hakim bulunması, elbette ki son derece tehlikelidir. Bu adam ne kadar kâmil olursa ol- sun, memleketini ne derece severse sevsin mürakabeyi reddeden bir ni- Toplantıdaki baş temsilcimiz içindi utlaka yanılmaya mecbur - kalır. t Demokrasilerinin fazileti, işte budur. R ne var ? Bir Kruçef! Adam ne Meclis din- er, ne P dinler, ne umumi efkâr dinler. Kendisini frenleyecek — hiç arkadaşlarının — gafletlerinden — kurnazca istifade etmiş, onların hepsini teker teker tasfiye etmiş, Stalinden, ©o eski diktatörden kalan yere çıkıp kurulmuştur. — Üstelik kabiliyetleri de Staline naza t bulunduğundan — memleketini bi takım maceralara atı daha kolay, daha mümkün hale gelmiştir. Halbuki Teranın sıkı - şekilde kontro! edılebıldıgı bır sistem kurulabilseydi, bizzat Kruçefin arkadaşları ında bas e ni cesaret terebilselerdi - tek - adı akımıyetınm kurulmasmı önleyebilirlerdi. Bir tek adamım mutlak diktatörlüğü yerine müteaddit rüesanın bir memleketi müştereken — ve mutedil şekılde sevk ve idaresidir ki milletlere saadet, huzur verir. Adnan — Mender. bu hakıkatı Batılı meslekdaşlarına, — Eisenhower'lere, Mac Mı!lan'lara Gaüaillard'ları kadar güzel anlatıyor. — Elbette ki Kruçefin Rusyayı -muasır medenıyet seviyesine — çıkarmak istediğ iği, Sputnıkler yapmanın — bir diktatorya idaresinde kabl olduğuna inandığı, Rus milletini başka türlü idareye lâyık görmediği hiç kimsenin meçhulu değildir. Kremlin pek âlâ sora- bilir: Sputnik mi, Hürriyet mi? Ama her diktatör, diktatoryasının mazeretini böyle Ilâflarda aramaz ve bulmaz mı? — Mürakabeden, — hür- riyetlerden, muşterek ve mutedil sevk ve idare" den bunları soyleye— rek — kaçmaz Başbakan Menderes bu güzel teşhisinden dolayı ne kadar tebrik edilse azdır. Bravo! vadis olup bitenler karşısında mut- laka sevinmemizi istiyorlar, kendileri ortada kahkaha atılacak bir durum olduğu- nu ispata çalışıyorlardı. Anlaşılıyor- Particilik ve bütün yazdıkları "Iç istihlâk" içindi. Bil- hassa Parti içi, bilhassa Meclis Gru- Grubunun kafa- aşkanın yanılabileceği, yanlışlıklar hatalar yapabileceği fik- Sonra maazallah, kendile- doğrusu, soğukkanlılıkla ve hâdiselerin haki- ki ışığı altında incelenmeye değerdi. aftanın ortasında, atılan havai fi- kamaşmayanlar leşmiş Milletler kararlarının mahiye- ti manevi ve siyâsi olduguna göre bu bizim için bir zaferdir" diyordu. Bun- daki hakikat payını görmemek im- kânsızdı. Karamanlis üç sene evvel- ki günleri unutmamıştı. Kıbrıs me- selesini o tarihte Birleşmiş Milletler gündemine aldırmaya bile muvaffak olamamıştı. Geçen yıl ise bütün gay- retlerine rağmen Dünya Evine, Self- Determination prensibim kabul et- tirememişti. Birleşmiş Milletler tür- lü şekillerde tefsiri mümkün bir kararla meseleyi geçiştirmişti. Hal- buki bu sene durum hayli farklıydı. Kıbrıs için Self-Determination fikri ilk defa olarak Dünya Evinin salon- larında aksiseda buluyordu. Kara- manlis propaganda ordusunu ve dip- lomatlarını zaten bu kadarını elde et- mek için seferber etmişti. Mısırdaki sağır sultan gibi o da, 1 Genel Kurulda üçte iki ekserıyeti elde ede- miyeceğini biliyordu. Türkiyenin de- ğil, fakat İngilterenin Birleşmiş Mil- letlerde üçte iki —ekseriyeti önliye- cek dostlara sahip olduğunu keşfet- mek için iskambil falına - bakmaya ihtiyaç yoktu. NATO ve bazı Gur_ıey Amerika memleketleri tabiidir ki İn- gilterenin tarafım tutacaklardı. Com- monwealth üyeleri, hemen tamamen, Self - Determination prensibine olan sempatilerine ragmen İngiltere aley- hine rey vermeyi ıstemıyeceklerdı Bunlar hep bilinen şeylerdi. Pek iyi bilinmiyen bir hakikat, Kıbrıs isi İn- giltereyi değil de sadece Türkiye ve Yunanistanı ilgilendiren bir mesele olsaydı Cumhuriyet Hükümetinin lehine, müstenkifler sayılmazsa, sa- dece İran ve Pakistanın rey verece- ğiydi. Düşününüz ki çok sevgili Irak bile, son derece hassas olduğumuz bir mevzuda aleyhimize rey verebili- yordu. İşte gorulmemış zaferlerin muci- di İktidarın son "Görülmemiş Za- fer'i bundan ibaretti. Meclis altı yıl- lık bir "Paşalar Siyaseti"nden son- ra Arap dünyasında tek bir dost el- de edemiyen ve Kıbrıs meselesindeki şansımızı cömertçe harcıyanlan tak- dir mi etmeliydi? Tarihi Arap dostlarımız akikaten Birleşmiş Milletlerdeki Kıbrıs müzakereleri, ti rının “Arap Politikası"nı Türkiyede günün meselesi haline — getiriyordu. Hercai, -aslında hiç hercai değil, sa- dece Arap dâvasına bağlı. Irakın "i- haneti" çok gayretli Hariciyemiz ka- dar, Türk halk efkârına da bir sürp- riz olmuştu Hâdiseleri biraz dikkat- le takip edenler için ortada' hayret edilecek hiçbir şey yoktu. Sir Nuri Saidin memleketinin ve baş tacı edi- len Arap devletlerinin ne çeşit dost olduklarını AKİS yıllardır yazıyor- du. Hâdiselere bakmak bunu görmek için kâfiydi. İnsanlar bir takım kim- selere yanılmazlık atfetmekten kur- tuldular mı, mesele kalmıyordu Ne çare, uykudan uyanmak için, mut- laka teatinin kırılması — lazım gel- AKİS, 21 ARALIK 1957