Demokratik Rejim içinde Yaşamağa Azimli Milletler Ne Şekilde Hareket Etmelidirler? H iç bir rejimde yurttaşlık sorum- luluğu demokraside olduğu ka- dar ğı değildir. Demokrasiyi, en ileri olduğu gibi en sor idare şekli yapan şey, halkın polıtıkaya ve yurt işlerine yakın ilgi ve katıl- k duygu arı lü ollardan mılletvekıllerı ıle hu- kumet yonetıcılerme duyu rmayı sorunlu kılar. Bu rejimin üstün- lugu halk temsılcılerı ve doğrudan oğruya ulusun, idareci durmadan denetlemede ma dan ileri gelir. Hükmedici azınlık- lar tek başlarına hiç bir çağda, hi bir ülkede eksiksiz, duzenlı ve er- demli idareler kuramamışlardır. Çunku ıktıdarlar ellerindeki yetkı- lerini arttırmak eği- lımındedırler Bu yetkinin ulus za- rarına kullanılmaması için hesap sorma, tartışma ve tenkit, kısaca bitmeyen bir ulus iktidar çekişmesi gerektir. Baştakiler dürüst ve dirayetli iseler bir zaman işler yolunda gidebilir.. Fakat demok- rası, yurt kaderini baştakılerın İyi nıyetlerıne bırakan rejim de- ğildir. İnsa hakları ve temel hurrıyetler ustune kurulmuş bir natlar idaresi; — çoğunluğun buyrugu altında azınlıgın korku- suzca, eşit hak ve şereflerle yaşa- dığı bir nızamdı Bu yaşayış seklinin - teminatı, yasalardan önce, bu ideal düzeni amaç bilen ulusların azimlerinde Demokrasiyı yürütmek, hele bu yola yenı gırmış uluslar için, sağlam bir nek kurmak, bir kaç ana ılkeyı (prensıbı) dmı inançlar gibi utsal mümkün olabilir: riyeti, topl serbestçe kullanma hürriyeti ve ba- gımsız adalet! Demokratik nizam içinde yaşamağa azimli bir ulus, ana hakları ve hürriyetleri üstünde tar- tışma ve pazarlık kabul etmediğini iktidarlara yılmadan anlatmalıdır. ir ulus ki onda demokrasi aşkı ba- ğımsızlık duygusu kadar güçlüdür, hep uyanık ve hesap sorucudur, böy- le bir ulusun hakları ve hürriyetle- ri ile oynayabilmek için idareci ta- kımın. İktidar hırsı ile, gerçekten gözleri dönmüş olmalıdır. Yurttaş, siyasi inancını ayartıcı -XXV- etkilerden korumalı, nimetler ve im- tiyazlar karşılıgı oyunu satmamalı, seçimlere yüksek bir vazife duygusu ile katılmalıdır. Köydeki çobandan, kentteki aydına kadar herkes Mu- halefet - İktidar tartışmalarının dikkatti hakemi olmalıdır. Yolsuz- luklar, haksızlıklar veya totaliterlik eğilimleri karşısında ulusun düşün dükleri -eğer dışa vuruluyorsa- ba- sında duyulacaktır. Bir kısım satılık basının halkın tepkilerini görmez- den gelmesi önemli sayılmamalıdır. Gerçekler, yaşayışlarını kamu fikir- lerin| savunmağa bağlamış gazete- lerden kolayca yayılabilir. Bir hak- sızlık, bir baskı, bir hürriyet kıs- ma belırtısı, azmlık çoğunluk farkı a dan sert tepkiler görürse, için yapanlarda cesaret kalmaz. Hürriyet ve demokrasi prensipleri atta konusu olunca, yurttaş partici- lik duygularını bir yana atabilme- lidir. Aydınlar, halka, seçımden seçı— me sandık başına gelm mokrasi için yeter olmadıgı gerçe— ğini öğretmelidirler. Ulus, seçimler arasında ses yukseltışlerı ve dav- ranışıyla güvenini veya güvensizli- ğini belli etmelidir. Aydınlar ve po- litikacılar, medeni cesaretleri, de- mokrasi şuurları ile örnek olmalı- dırlar. Bir ülkede bu takım, yıldı- rılmış ve daha kötüsü, "bir parmak bal" ile susturulmuşsa, basit yurt- taştan kim ne yuzle siyasi kanı- sından dönmemeyi, oyunu satma- mayı isteyebilir? Demokraside kader bırlıgıne i- nanmak gerektir. Bir gazeteci hak- sız yere susturuldugu veya bir üni- versite hocası gerçekleri savundu- ğu için kürsüsünden edildiği zaman bütün gazetecıler ve aydınlar bir- leşip seslerini duyurmuyorlarsa, komşudaki yangının çok m den kendi evlerini saracağını bil- melidirler. Öncülük, uyandırıcılık, yetiştiricilik ve yüksek ilkeleri sa- vunma ödevini başaramıyan — bir aydın ve politikacı takımı ile de- mokrasi gemisi yürütülemez! Kamunun sesini doyurmadığı ulkelerde ıdare edenlerle edılenler arasındaki nazik kuvvet — denges halk zaranna, çok çabuk bozulur Atalay YÖRÜKOĞLU İlk kötü belirti tenkide tahammul— suzluktur "Dış tehlike", "iç an şi" gibi bahanelerle sert tedbırlere başvurulur. ilar ve hürriyet- lerde kısıntılar "önce demokrasi ik- limi" formülü ıle açıklanmağa kal- kışılır. Hele hak ve hürriyetler yol, liman, baraj ve fabrikalarla değiş- tirilmeye başlanmışsa tehlike çan- ları çalıyor demektir. Toptan bir us, egeme enliği busbutun elinden gittiği gün şaşmamalıd Seçimler, ulusa basiret ve irade- sini gostermek ıçın verılmış fırsat- lardır. Bu dön e de mokrasi sagduyusu nu çalıştıra ıyan İ ulus için ümit kap kapanmış demektir. Bu sagduyunun kültürle paralel gitmediğini biliyoruz. "1950 Türk Denemesi" ve Hint demokra- SİSİ, sagduyularını çalıştıran kultur ve yaşayışça geri ulusların d. mokrasiyi sındırebıleceklerını gos- teren iki taze örnektir. Buna kar şılık sağduyularını vaktmde kulla— namayan Almanya ve İtalya gibi medeni uluslar, son dünya savaşın- dan önce, iki azılı dıktatorlugu kendi ellerıyle beslemek büyütmek durumuna düşmüşlerdir. Ancak ilk iki ornekte onderlerin samimi dilek den geçe önderlere sahib olmak buyuk talih- tir. Fakat ulus gerısını getıremez, bir iki gerekli imtihan atamaz- sa, en sağlam ba, şlangıçlar bıle boşa gitmekten kurtulamaz. Gerçekte, bütün yurttaşlarm destek olmadıgı bir demo İ ç , dökme su ile çalışan degırmen misâli bir zaman onra dönmez olur. İstendiği kadar değil de verıldı- ği kadar hürriyet ve refaha kan eden topluluklarda demokrasi ge- reksizdir, lükstür. İşlerin nasıl yü- rütüldüğüne aldırmayan, yurt gıdı- şınde kendı payına ö ödevler düştü- ğünü meyen insanlar, istibdat ıdarelenne yakışırlar. Geothe: "Hürriyete, ancak onu her gün yeniden fethedenler lâyık- tırlar." der. Bu sözü demokrasiye uyguluyarak: Demokrasıye, anca onun gereklerini her tırmesını bilenler hak kazanırlar! dıy bili AKİS, 21 ARALIK 1957