YURTTA OLUP BİTENLER Mecliste gündem dışı söz aldı ve bir şıkayetı olduğunu bildirdi. Rad- yoda ir Meclis Saati vardı. Bu sa- att günkü Meclis müzakereleri Verılıyordu Yalnız ne hikmetse sa- dece iktidar ileri gelenlerinin söz- leri bütün tafsilatıyla — bildiriliyor, Muhalefet hatiplerine gelince onla- rın "iddialarım tekrarladıkları" söylenmekle iktifa olunuyordu. Bu- na bir çare bulunmalıydı. Başkan -İhsan Baç-, — başkanlığın elinde bir selâhiyet olmadıgını bildirdi. Aslında itiraz doğruydu. unun Meclis başkanlığı ıle bır alâkası yoktu. Ama Devlet Bakanlığı ile? Devlet Bakanlığının icraatı ise, Radyo u "K lafat — devri"nden ge- riye götürme, "Dr. Sarol devri"nin Adetlerme kavuşturma yolundaydı. Hatırlanacağı — veçhile o tarihlerde de Haber bültenlerinde Dr. Sarolun seyahatnamelerinden geçilmezdi. konuşmasına bası fuzuli kısımlar koymuş olması da vardı. Hakikaten o gün Dekan, yeri ve sırası de- ğilken mılletçe uzerınde bulunduğu- muz nurlu a yolundan bah- setmişti. Gerçi D kan içinde edebi- yat yapılan bir fakültenin başınday- dı ve belki o sebepten Vazıfesıyle -ve Fuzuli ile- "Kalkınma edebiyatı" a- rasında bir münasebet bulmuştu. A- ma o konuşmanın kendisi için haki- katen bir fedakârlık olduğu şuradan da belliydi ki Dekan Alp, Fuzuli gü- nünden bir kaç gün sonra, Ingılız Kültür Heyetinin yeni Başkam ile Ü- niversite mensuplarımızın — tanışma- sını temin maksadıyla tertiplenen bir kokteylde "ben nlamam bu iş- lerden, kardeşim" demekten geri kalmamıştı. O Birada muhatabı Ay- dın Yalçındı. Aydın Yalçın İstanbul- da bir ko ferans vermiş ve Iktısatçı gözüyle "Kalkınma hamlelerı mizin İstanbul Senatosunun tablosu Doyuncaya kadar bakınız Anlaşılan metinlerde — bir tek has İsim değişecekti Böylece ezeli partı propagandası- nın yanına, yeniden şahsi — propa- ganda da tuz biber olarak program- lara ilâve olunuyordu. Universite Yorgan gidince Geçen haftanın ortasında Anka- rada Dil, Tarih ve — Coğrafya Fakültesinin Dekanı —Prof. Sedat Alp'in hayatından memnun bir hava- — ama mü- esseseyi kurtardım" diyordu. Müesseseyi kurtarmak için yaptı- ğı fedakârlıkların içinde her halde, Fuzuli günü münasebetiyle okudugu 8 pek de öyle parlak olmadığım rakam- larla belirtmişti. İki ilim adamının konuşması gazetelerde hemen aynı günlerde — yayınlandığından — Aydın Yalçın nikbin meslekdaşına kokteyl- de rastladığında: — Üstadım, demişti, aynı mevzu- da birbirimizi tekzip eder duruma düştük. Her halde, görüşlerimizi ü- zerine bina ettiğimiz kaynaklarımız değişik.. Siz, rakamları nereden al- dınız?" Dekan işte o zaman bu işlerden pek anlamadığını beyan etmişti. Fe- dakârlıkların biri buydu. Fakat Dil, Tarıh ve Coğrafya Fakültesi "mües- sese'yi kurtarmak için yeni fedakâr lıklara da hazırlanıyordu. Hakikaten Fakültede bir "Serbest Konferans serisi tertiplenecekti ve bu isin or ganizatörlüğü Prof. Nusret Hızır'a Kapaktaki Doçent Muammer Aksoy I çınde bulundugumuz ayın ilk artesi gecesi, frak giy- miş bır adam polisin karşısına çıkarıldı. Karakolda fraklı a- damlara rastlanması ender bir vaziyet değildi. Ama ne var ki, karakola düşen bu fraklılar umumiyetle içkiyi fazla ka- çıranlar arasından çıkarlar- dı. Cumartesi gecesi polisin karşısına getirilen fraklı a- dam, sarhoş değil, doçentti. Hem de rasgele bir karakola değil, Emniyet Birinci Şube Müdürlüğüne getirilmişti. Frak- li doçentin adı Muammer Ak- soydu ve polisin karşısına, An- kara Palasta yapılan Soropti- mistlerin toplantısından alına- rak dikilmişti. Gece yarısı, po lis karşısında fraklı bir doçent' Bu manzara ne kadar ciddiyse, Muammer Aksoyun Birinci Şu- beye celbini icap ettiren sebeb- ler de o kadar ciddiydi. Siyasal Bilgiler Fakültesi Dekanının bakanlık emrine alınacağı ha- beri talebeler arasında teessür yaratmıştı. Talebeler — derslere girmiyorlardı. — Aynı fakültede Medeni Hukuk okutan Muam- mer Aksoy, talebelerin bu ses— siz protestosuna tahrik ve teş- vik etmekle itham edılıyordu Muammer Aksoy, Birinci Şu- be müdürlüğünden çıktıktan sonra evine gitti ve hemen va- zife telâkki ettiği bir işi yaptı: İstifanamesini yazdı ve fakül- teye gönderdi. Aksoy, 1917 yılında Antalya- nın İbradı nahiyesinde doğmuş, orta tahsilini Antalyada, lise tah- silini de İstanbul lisesinde yap- mıştır. 1937 — yılında İstanbul Hukuk Fakültesini bütün ders- lerden tam numara alarak bi- rincilikle bitiren Muammer Ak- soy, Adalet Bakanlığının açtığı bir İmtihanı kazanarak Zürich'e gönderilmiş, fakat ya Harbinin geri çağrılmış, dar Prof. Hirsh ile birlikte Ti- caret Hukuka kürsüsünde ça- lışmış ve bu tarihte tekrar Zü- rich'e giderek hukuk lisansı ve hukuk doktorası yapmışta*. 1990 yılında yarda dönen Mu- ammer Aksoy kısa bir müddet hakimlik yapmış, sonra Üniver- sitenin müracaatı üzerine Siya- sal Bilgiler Fakültesine intisap 1953'te parlak bir şe- kilde doçent unvanını alan Mu- ammer Aksoy'un "Das Erbrecht Ausserehelicher Kinder" adlı 2 ciltlik ve 1400 küsur sayfalık e- seri, yabancı literatürde dahi, sahasındaki en mükemmel ki- taplar arasında sayılmaktadır. AKİS, 15 ARALIK 1956