zamandan daha fazlası göze alınma- dan, imkânsızdır. Düzensizliğin se- beplerinden biri de, otobüslerin ve hele troleybüslerin süratlerinin ayar- lanmamış olmasıdır. Kimi bir kağnı arabası gribi, hatta bazan yayalardan daha yavaş, kimi kelle götürür gibi son süratle gider. Bazı otobüslerde yolcuların, kendilerinden onbeş daki- ka sonra kalkan bir otobüsün yanla- rından geçişini gördükleri vakidir. Her şoför sanki yolcusunu canının İs- tediği saatte yerine götürmekte ken- dini serbest hissetmektedir. Bazan aceleci bir şoföre rastlanır. O zaman yollar bir yarış pisti haline gelir. Ce- hennemi bir süratle giden otobüsün yolcuları heyecandan ve birbirlerine, çarpmaktan bitkin hale gelirler. Fa- kat çok defa, otobüs bir türlü yürü- mek bilmez. Yanından geçen bir sürü vasıtaya yol verir, yahut onların da yoluna tıkar. Yolcular sanki bir te- nezzülle çıkmışlardır. Bazı şoför ve biletçilerin yolculara muamelesi de en basit nezaket kaide- lerinden pek uzaktır Onlara göre o- tobtise binen her yolcu sanki Ankara- lıdır ve şehrin her semtini bilir; oto- büs şebekesinin şeması zıhnıne nak— şedilmiştir: hangi Sem angi maralı otobüsün işlediği ezberındedır Ulus-tstasyon arasında işleyen bir troleybüsün Üüstüne yanlışlıkla Sa- manpazarı levhasının çevrilmiş oldu- ğu, görülmemiş hallerden değildir. E- min olmak için şoföre sual soran bir yolcunun bir güzel azar işitmesi do keza rastlanmamış bir hadise sayıl- maz. Yaşlı bir kadının "Evlâdım! bu otobüs nereye gider?" sualine karşı Verılen cevap pekâlâ "Görmüyor mu- 7 numarayı'" olabilir. Sanki "17" şifresinin neyi ifade ettiğini her- kes bilmeğe mecburdur! Cehennem yolcuları Hdreket memurlarını tarifeye al- ırmarhaya sevkeden bir sebeb de, yolcunun nisbeten az olduğu saatler- de, otobüsleri herhalde birer dolmuş sanmalarıdır. Otobüsü tıka basa, ba- lık istifi doldurmadan yola çıkarma— ğa bir türlü yanaşmak istemezler. Bu yüzden üstüste birkaç seferin at- lanmasına göz yumarlar, İstiab had- dinden fazla yolcunun bir vasıtayı miadından daha çabuk eskiteceği he- saba katılmaz. Zaten, belediye oto- büslerinin bakım ve tamirinin orta- çağ usulleriyle yapıldığı gözden kaç- mamaktadır. Bir otobüsün yarı yol- da bozulup kaldıgı yolcusunun sokak- lara döküldüğü ve arkadan gelecek, zaten sardalya kutusu misali doldu- rulmuş başka bir vasıtadan medet umar hale gelmesi, az rastlanan bir hadise değildir.. Pek çok otobüsün pencereleri açılmaz. Hele sıcak gün- lerde pencereleri lehimlenmiş gibi sımsıkı kapalı ve Aayakta duracak son boşluğuna kadar dolu, ilerlemek bilmeyen bir otobüste yolcular, ter dökerek, bir nefeslik temiz havaya muhtaç halde, — baygınlıklar geçirir- ler. AKİS, 15 ARALIK 1956 Otobüslerin çoğunda havalandırma ve teshin tertibatı vardır. Fakat ço- ğu işlemez haldedir. Bu yüzden yol- cular ekseriya sevimsiz şakalara maruz bırakılırlar. — Ağustos ayının en sıcak günlerinde — kaloriferlerin buram buram yandığı, — kalorifer borularının — yanında yol- cuların yanmak korkusuyla borulara BELEDİYECİLİK değmekten kaçtıkları, bir an önce bu cehennem yolculuğunun sona erme- sini tevekkülle bekledikleri görülme- miş şey değildir.. Buna mukabil- şu soğuk gunlerde olduğu gibi- kışın ortasında Kaloriferler yanmaz. Usta- lik otobüsün içine soğuk hava veri- lir. Şikâyet edenlerin aldığı cevap "rahatsız oluyorsan hususi taksi tut” dur. Gerçekten artık Ankarada bir yerden bir yere gecikmeden ve azap çekmeden gitmenin tek çaresi taksi- ye binmektir. Tabii parası olanlar için! Otobüslerin ve troleybuslerın zil kordonları da yolcunun ineceği yeri şoföre bildirmesine yarayan bir vası- ta değil, sanki bir süstür. Bu kordon- ların, çoğu kopmuş oldugu için — kor- onu çekmekle ineceği durağı şofö- re bildirmiş olduğunu sanan yolcu, aldandığını ancak, otobüs 0 durakta durmadan geçtiği zaman anlayacak- tfa nkaranın son günlerde daha sık kesilen cereyanları, troleybüs hatla- rını da bu imtiyazdan mahrum bırak- mamaktadır. Anlaşılan, elektrik san- trallerinden çok hoşlanan o muzip fareler, şimdi troleybüslere cereyan veren santralı da sık sık ziyaret et- mektedirler. Evlerinde bol miktarda mum bulundurmayı, sinemaya gittik- lerinde film bitene kadar biletlerini atmamayı öğrenen Ankaralılar şimdi troleybüse binerken, — yolda cereyan kesilme — ihtimalinin arttığım düşü- nüp, ya elektrik gelene kadar içerde 'beklemek için sabırlarım geliştirme, ya da yolun yarısını yürümeye mec- bur kalacaklarından tabanlarına- ve şüphesiz ki sinirlerine- kuvvet verme sorundadırlar. Bugün, günde iki defa gidip gele- rek otobüsle yolculuk eden bir Anka- ralı memur, 24 saatinin 6,5 saatini işinde, 8 saatini uykuda geciriyorsa, ortalama 3 saatini de o küçük şehrın yollarında geçirmektedir. Bu üç sa- atin hiç olmazsa yarısı, otobüs bekle- meye harcanmaktadır. Esaslı vazife eki bu beldede bir Belediye yok mudur? Ha, bakımz o bir ayrı seledir. Bu beldede belediye Oylesıne vardır ki, hatta bir de başkam mev- cuttur. Başkam istediğinle görebilirsiniz de.. ma bunun için sakın belediye dairesine gitmeye kal- kışmayınız. Gitmeniz gereken yer D.P. nin ocak, bucak, ilçe kongrele- ridir. Zira bu beldenin Belediye baş- kanı o kongrelerin gedikli "kongre başkanı"dır. Kongre başkanı ve e- saslı hatibi. Kendisi daima belediye hizmetleri hakkında izahat verir ve ima "hararetle" alkışlanır. Çankaya İlce kongresi: — Başkan Orhan Eren, Merkez ilçe Kongresi : Başkan. Orhan Eren, Çubuk İlçe Kon- gresi: Başkan Orhan Eren, Altındağ İlçe Kongresı Hatip Orhan Ere Hani, bari bu arada D. P. nin işle- ri iyi gitse, kimsenin cam yanmaya- c ma!. 19