ni tesirsiz bırakmak için çok faydalı olacaktı. Fakat bu haber kat'i bir şe- kilde tekzip edildi. Türkiye Batı ve Arap dünyası arasında bir köprü ro- lünde olduğunu unutmamıştı. Mısır— daki kuvvetlerini — kayıtsız, şartsız ekmek kararım alan Ingılterenın “gösterdiği tam anlayış" Türk Dış iş- lerinin tebliğinde övülüyordu. Arap kitlelerinin — arzularına rağ- men, Nuri Saidi kurtarmak, Arapla- ra Bağdat Paktını şirin göstermek mümkün olacak mıydı ? Amerika, si- yasetini böyle bir ihtimale bağlamak istemiyordu. Vakıa bütün — kalbiyle Bağdat Paktı üyelerinin tarafında bulunuyordu. Bağdat Paktı üyelerine verdiği ehemmiyeti göstermek için, tereddütsüz Türkiye ve Irakın top- rak bütünlüğünü garantilemişti. Kremlin'dekiler herhalde Amerika- nın ihtarının ne manaya geldiğini an- lamışlardı. Fakat —Amerika, Süveyş buhranının basından beri, arapların müstemlekecilikle itham ettıklerı İn- giltere ve Fransadan farklı olduğunu göstermeye: çalışmış, ingiliz ve fran- sız tecavüzünü takbih etmişti. Hattâ tabii müttefiki olan bu memleketle- re Mısırdan kayıtsız, şartsız çekil- mezlerse petrol vermeyi bile reddet- mişti. Amerikanın siyaseti arap dün- yasında iyice, anlaşılmış, sıfıra inen ingiliz ve fransız prestijinin aksine, Amerikaya karşı duyulan sevgi his- leri son derece kuvvetlenmişti. Ame- rika Orta Doğuyu sulha kavuştur- mak, komünizmin bu bölgeye girme- sini onlemek için araplarda uyandır- dığı sempatinin Bağdat Paktından daha tesirli olduğuna inanıyordu ve Orta Doğuda şimdiye kadar görülme- miş derecede seviliyordu. Amerika, şantajı seven Nasırın bıle kalben ken- di tarafından olduğunu» esasen başka türlü hareket etmenin (M ve Na- sırın menfaatlerine uygun bulunmadı— ğını düşünüyordu. Arap dünyasında sadece İraklı liderlerin bağlı bulundu- ğu Bağdat Paktına dört elle sarılmak, siyasi bir gaf olacaktı. Bağdat paktı olmaksızın, Orta Doğuda komünizmi Önlemek şansı önünde yatıyordu. A- merika fırsatı kaçırmamak azmin- deydi. Washington'dan gelen son de- rece iyimser haberler ingiliz ırak ve türk gazetelerinin haberlerine hiç oy- muyor ve tezat teşkil ediyordu. Bu arada müttefikimiz Sir Nurının Birleşmiş Milletler nezdihdeki tem- silcisi Fadıl El Cemali, Filistin hadı selerı mevzuunda aynen şöyle diyor- du: "Bu selede her arap memle- ketı bir Mısır her arap devleti bir Nâsır'dır" Orta Doğudaki boşluk S&]ashington'un petrolsüz bırakma tehdidi karşısında ingiliz ve fran sızlar, Mısırdan kayıtsız şartsız ve derhal çekilmeyi kabul — etmişlerdi. Bırleşmış Milletler kuvvetleri, bunla- rın yerini almaya başlamıştı. Bu kuv- vetlerin büyük bir kısmı Mısır-İsrail hududuna yerleşecek, bir kısmı Kanalın açılması için, yapılan çalış- AKİS, 15 ARALIK 1956 İki Kere İki Bütün son haftalar boyunca türk gazeteleri, Suriye hak- kında heyecan uyandırıcı hava- disler verdiler. Şam hükümeti rusların esiri olmuştu, komşu memleket rus silâh deposu haline gelmıştı Suriye ordusu Iraka te- hazırlanıyordu.. Bütün tefsırler bu yoldaydı, bütün tah- liler bu neticeye varıyordu. k geçmeden amerikan gazetelerini takip edenler öğrendiler ve u- mumi efkâra haber verdiler ki böyle vahim bir durum mevcut değildir. Buna rağmen heyecan yaratıcı telgraflar — gazeteleri- mizde çıkmakta devam ediyor- du. Gazetelerimizin aksettirdikleri görüş, İngiliz ve Fransız görü- şüydü. Peki bu görüş, istisnasız bütün basınımıza hangi vasıtay- la telkin olunuyordu? Sualin ce- vabı, basit ve o nisbette de gü- lünçtür: Anadolu Ajansı vasıta- sıyla! Evet, Devletin yarı resmi organı Anadolu Ajansı vasıtasıy- la! Kira isminin sonunda Ajans kelimesini taşıyan bu müessese - nın dünyanın hiç bir tarafında muhabir", "haber veren" sıfa- tına lâyık, " ciddi temsilcisi yok- tur. Anadolu Ajansının bültenle- rini, mevcut anlaşma gereğince, Ingılız Reuter ve Fransız A.F.P. şirketlerinin telgrafları doldu- rur. Be. ingiliz şirketiyle Fran- sız şirketinin muhabirleri de ha- diseleri tarafsız gözle verecek de- gıller ya.. Hele Türk görüşüyle, hi iç! Yugoslav ajansından Hind a- jansına, Yunan ajansından Çin ajansına kadar fakir veya zen- cin ker havadis ajansının belli başlı politika merkezlerinde ve mşuları olan memleketlerde mesleklerı gazeteci olan- dayıla- TI ekab r olan değil- muhabirle- ri mevcuttur. Bunlar, Trahatça çalışmalarını sağlıyacak kadar ücret alırlar. Ama o ajanslar ciddi birer müessese oldugundan muhabirlerin yan gelip yatmala- rına da cevaz yoktur. Yâlnız a- janslar değil, bütün büyücek ga- zeteler haberlerini d işardaki hu- susi muhabirlerinden alır ve hü- kümetleri onlara gerekli dövizi seve seve temin eder. Zira, aslın- da bahis mevzuu olan memleke- tin yüksek menfaatidir, umumi efkârın — yabancı kaynaklı ve maksatlı neşriyatın tesirine ma- ruz bırakılmamasıdır. İşte son Surıye misali Hadi- seleri Türk gözüyle — bildirecek dış muhabir yoldugu ndan hafta- lar ve haftalar Türk umumi ef kârına Reuter ile A.F.P. istika- met verdi. DÜNYADA OLUP BİTENLER malara nezaret edecekti. Fakat Ka- naldan serbest geçiş meselesinin na- sıl halledileceği, yahudi — arap düş- manlığının nasıl giderileceği henuz bilinmiyordu. Bu mevzular herhalde akıl hocalığı ruslar tarafından yapı- lacak olan Albay Nasır ile Amerika- nın yeni "“dış işleri bakanı" Ham- marskjoeld arasında hararetli pazar- lıklara yol açacaktı. Fakat Amerikanın gönlü rahattı. Orta Doğuda eski, Avrupalı müstem- lekeni memleketlerden kalan "boş- luk" u, Rusyaya lüzum kalmadan tek başına doldurabileceğinden emindi. Suriyede karışıklık merikalıları şu sıralarda en çok endişeye düşüren mesele, Sovyet- lere taraftar subayların veya Irakı destekleyen asi kabilelerin bir hükümet darbesine teşebbüs et- meleri ihtimaliydi. Zira Irakta oldu- ğu gibi Suriyede de kargaşalıklar başlamıştı. Hükümet, Iraka taraftar siyasi şahsiyetlerin — tevkifine giriş- mişti. Eski Cumhurbaşkanı Haşim Attasi'nin oğlu ve 8 milletvekili bu mevkuflar arasındaydı. — Diğer taraf- tan Irakın desteklediği kabileler orta- lığı karıştırıyorlardı. Halepte Bâbül- feray semtinde binlerce kadın, elle- rinde "Ordular kışlalarına çekılsın "Kahrolsun komünistler ve kuyruk— ları", "Artı idareyi erbabına bıra- kın" yazılı levhalar olduğu halde nü- mayişler yapmışlardı. Maamâfih Su- riye hükümeti de, Mısırın büyük yar- dımıyla, Iraktaki karışıklıkları kö- rüklemekten geri kalmıyordu. Na- cefteki karışıklıklarda lrak ordusu, nümayişçilere karşı havan toplarını ateşlemeye mecbur kalmıştı. Umumi bir grevin patlak verdiği de söyleni- yordu. Kolombiya delegesinin Birleşmiş Milletlerde teklif, ettiği gibi, Irak-Su- riye hududuna Birleşmiş Milletler Kuvvetlerinin — yerleştirilmesi, karı- şıklıklara son vermek — bakımından, çok faydalı olacaktı. İran'ın teşebbüsü rta Doğudaki son hadiseler, Bağdat Paktı üyesi İranı da de- rin derin düşündürüyordu. Bu hafta- nın basında, Mecliste dış politika hakkında izahlarda bulunan Dış İş- -eri Bakanı Ali Ardalan, İranın Orta Doğu müslüman memleketleri arastan da bir konferans tertiplemeyi düşün- düğünü açıkladı. Ayni gün Türkiye, Suudi Arabistan, Lübnan, ÜUrdün, Suriye, Irak, Mısır ve Pakıstanın Tahrandaki elcileri Dış İşleri Bakan- lığına davet edildiler. Elçilere İranın projesi izah edildikten sonra, hükü- metlerine tevdi olunmak üzere birer davetname verildi. Ankara, İranın bu teşebbüsünden haberdardı. Yalnız Dış İşleri Bakan- lığının selâhiyetlileri, halen Pariste bulunan Başbakan Adnan Menderes Türkiyeye dönmeden bu mevzuda her hangi bir yorumda bulunmanın, müm- kün olmadığını söylüyorlardı. Hoş, 13