valyelerine has gururla dolaşıyordu şte, herkese duman ettirmişti. Doçent Mehmet Köymendi. Meh Köymen — Amerikaya gönderilmeye hazırlanıyordu. İnsanlar ve müesseseler doğru Üni- Bu haftanın sonlarına versite hadiseleri küllenmeye yüz tutmuştu. D.P. ikinci bir taktik hata- sı yapar da bu külleri yeni şiddet ted- birleriyle deşmezse meseleye kapan— mış gözile bakılabilirdi. Derslere gir- meyen Siyasal Bilgiler Fakültesi ta- lebesinden dokusu da içlerinde mek- tebin en iyi talebeleri de vardır- mu- vakkat ihraç ile cezalandırılmışlar- ı. Bütün Trivayetlerin aksine yeni profesörlerin bakanlık emrine alın- ası muhtemel degıl . Ama, D.P. içinde her i klenilmedik şeyin be hataların- olabılecegı hatırlardan çı- karılmamalıydı. Mehmet Köymen Orta Çağ şövalyesi Hadiselerden bir kaç ders kalmış- tı. Evvelâ, haksız bulunan harekete karşı bir mukavemet doğduğu açık- em bu, hayli şiddetli olmuştu. Her yeni haksızlık karşısında tekrar- lanacağı da açıkça anlaşılmıştı. Ama mukavemet, müesseselerden şahısların mukavemeti niversite, yola — getirilmeye, çalışılan üçüncü buyuk müesseseydi ve doğru- su istenilirse celadet sahibi şahıslar en ziyade o0 müesseseden çıkmış- tı. Buna mukabil bizzat müesseseye "müesseseyi kurtaralım" zihniyetine sahip unsurlar hakim olmuşlardı. Halbuki manası kaybolan bir Muh- tariyet müessesesinin muhafaza edil- meye lâyık tarafı kalır mıydı? Demokrasisinin onuncu yılında Tür- kiyede demokratik zihniyete malik olan ve hakların ancak onlara sahip çıkıldığı takdirde muhafaza edilebi- leceğini bilen şahıslar vardı. Mües- seseler ise henüz yoktu 10 DOÇENT FERİDUN ERGİN DİYOR Kiİ: daima tek Tenkid hürriyetinin kökleşmediği cemi- yetlerde, ilim adamlarının ictihadlarını kendi siyasi menfaatlerine uygun arih boyunca, ilim ve siyaset arasında beliren gerginlikler, bir sebepten ileri gelmiştir. görmiyen idareciler, fikir hareketlerini durdurmak istemişlerdir. Onlar, ilim adamlarım susturdukları takdirde, işledikleri hatâların halk kütle- leri tarafından daha geç ogrenılecegını duşunmuşlerdı ozoflar, tenkid hürriyetini daraltmağa tuf tedbirlerin, hüküm darlar hesabı na bir zaaf alâmeti sayılabılecegıne kanidirler. akik atte de, tenkide tahammülsüzlük, cevap verebilmek için luzumlu fikir ha- mulesinden mahrum bulunanların haleti ruhiyesidir. On sekizinci asırda yaşamış ingiliz devlet adamlarından Sheridan'ın dediği gibi, münakaşa ve meşveret, kültür ve muvazene sahibi insanların imtiyazıdır. dan'a göre, atına konsulluk payesi veren Roma İmparatoru Caligula, el- bet kararlarım umum âr huzurunda müdafaa edebilecek mevkide değildi. Caligula, zaafmın ve liyakatsizliğinin halk — tarafından anlaşıl- masını önlemek için, tenkidcilerini kuvvet kullanarak sindirmeğe mec- burdu. İktidar, haksız bir dâvanın kisvesini taşıdığı zaman da, ilim ve fi- kir adamlarını susturmak Zaruretini' duyar. Düşman işgali altına düşen memleketlerde, ilk tedbir olarak, yüksek tahsil müesseselerinin kontrol altına alındığı malümdur. Napoleon, hürriyet ve istiklâl emelleri besle- dikleri için, Almanyada birçok üniversitelerin faaliyetini tatil etmişti. Demokrasilerde, üniversiteler meselesi çoktan halledilmiştir. Mede- ni dünya, hakikat hızmetı ile siyasi menfaat arasında, kat'i bir tercih . İlmi ve fikri içtihadların siyasi ve idari tazyiktan masun tu- tulması, demokrasılerın gayrı kabili tecezzi şartlarından biri haline gel- ir. İlim şuurunu vvetini anca ürriyetten alabılecegı anlaşıl— mıştır. Siyasette musamaha zihniyeti hakim olduğu müddetçe, iktidarı tenkid hurrıyetı ilim adamlarının dokunulmaz selâhiyetlerinden birini teşkil etmektedir Türkiyede, son hâdiseler dolayısile, üniversiteler muhtariyeti aley- hine bir siyasi cereyan başladığından — bahsedilmektedir. "Halk içinden çıkmış, halk tarafından seçilmiş ve halk için çalışan" iktidar rejimlerin- de, böyle bir temayülün asla fiiliyata inkılâb edemiyeceğine şüphe yok- tür. Üniversite muhtariyetinin ve ilmi ictihad hürriyetinin hukuki temi- natı, kanundur. Üniversiteler kanunu, profesör ve doçentleri, memleket meselelerı ile alâkalı aydınlatıcı neşriyatta bulunmakla mükellef tutar. Meslek an'anesi de, insanlık ve medeniyet dâvasının gerektirdiği yerde, hakikâtleri soylemekten çekinen ilim adamlarını manen vazifeden istifa etmiş sayar. Bütün neşir vasıtalarını kullanarak ilimi ve hakikatin dili- ni konuşmak ve tenkidler yapmak, üniversite hocalarının vazifelerin- dendir. Üniversite muhtariyetinin siyaset ahlakı bakımından teminatı, De- mokrat Partinin mazisidir. Demokrat Parti, muhalefette iken üniversite muhtariyetine, fikir hürriyetine ve tenkid hakkına hararet ve samimiyetle taraftar gözüküyordu. Parti programının 11 inci maddesinde, yüksek tah- sil mensuplarının siyasi faaliyete karışabilecekleri tasrih edılmıştı O ta- rihlerin muhalefeti de, demokrasi dâvasında münevverlere şerefli bir va- zife duştugune kanı idi. Mücadele yıllarında bu derece açık cephe alan bir siyasi partının tenkid ettiği karanlık tezi siyasi menfaat mülâhazası ile benimsemesi, bir iflâstan başka manâ taşımayabilir. İlmi tenkidler- den ve hür fikirlerden ürktüğünü teşrit ve idari tasarruflarla tescil eden bir iktidar partisi, kendi prestijine muhalefetin yapamıyacağı kadar ağır bir darbe indirmiş sayılabilir. Demokrat Partinin üniversite muhtariye- tini de kaldıracağına dair dolaşan şayialar, ancak tahakkukunu gördük- ten sonra işlendiğine inanılabilecek hatâlardandır. Üniversite muhtariyetinin ve ilmi ictihad serbestisinin tarihi ve ma- nevi teminatı ise, Atatürke beslenen hürmettir. İlmin siyasi hayata reh- ber ve gençliğin hürriyetlere bekçi olmasını, Türkiyeyi kurtaran Büyük Adam istemektedir. Gençliğe hitap ederken "... Bütün bu şeraitten daha elim ve vahim olmak üzere memleketin dahilinde ıktıdara sahip olanlar gaflet ve delâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabılırler Mıllet fakrü za- Turet İçinde harap ve bitap düşmüş olabilir." diy siyasi hâdise- lerde şuurlu ve fiili rol oynamaksızın yerine getırılemıyecek bir vazife veren Atatürktür. Üniversite muhtariyeti ve hocaların' ilmi ve ahlâki ic- tihadları, bu vazifeyi yapacakların fikir yolunu aydınlatan meş'alelerdir. AKİS, 15 ARALIK 1956