AKİS, uhtariyet kendi kendini idare etmek san'atı, hat- a hakkıdır. Üniversite muhtariyeti ilmi, idari ve mali sahalarda tecelli eder İlmi muhtariyet bir kan ilmi faaliyet şeklini, temini tâyinde serbestliktir. Universitenin serbest ket imkânına malik olması, öğretim üyelerini serbest- çe seçebilmesi, terfi ettirebilmesi ve cezalandırabilme- si bu serbestinin içindedir. Profesörlerin mukadderat- ları fikir ve kanaatlarını serbestçe söylemek hakkını haiz olmaları bakımından, memur statüsüne göre ta- ayyün edemez. İlmi muhtariyet üniversiteye bazı idari tasarruf im- kânlarını da bahşeder. Nitekim D. P. programı bile "Üniversitelerin ilmi ve idari muhtariyete sahip olma- larına taraftar olmakta ve ilmin her türlü fikir faali- yetlerinin sıyası ve idari müdahalelerden uzak kalma- sını demokrasinin değişmez bir esası olarak" kabul et- mektedir. Sis- . ükümet murakabesinin ölçüsü Ilmî muhtariyete sahip olma demek, devletin her türlü müdahalesinden mutlak bir şekilde azade olmak değildir. Şurasını kabul etmek lâzımdır ki, üniversi- teye maddi imkânlar temin eden, onu yaşatan devlet- tir. Memleketin muhtaç olduğu elemanlar burada ye- tişmektedir. Bu itibarla Üniversiteye siyasi idarenin muzahareti, hatta onu bir nevi murakabesi lâzımdır. Bu nezaret yüksek dereceli bir murakabenin hududu- nu aşmamalıdır. Bir çok memleketlerde hükümetin murakabe derecesi kanunlarla tayin edilmiştir. Fakat burada kanuni hükümlerden ziyade bunları tatbik eden adamların zihniyeti esastır. İdari ve mal! muhtariyet üniversitenin iç teşkilâtı ve mali bünyesiyle alâkadar- dır. Gunluk parti politikası dediğimle faaliyet- muayyen bir siyasi partinin geniş halk tabakaları ıçındekı propaganda faaliyeti- hariç, memleketin siyasi gidi- şiyle meşgul olmak, ilim adamının vatandaş sıfatiyle vazifesidir. Hele demokrat bir idare sisteminde bunun başka olacağım düşünmek abestir. Bilhassa içtimat ilimlerde, mütehassıs olan profesorlerın iç ve dış siya- setle alakadar olmamalarına imkân var mıdır? Alimin vazifesi hakikatleri bulmağa çalışmak ve bulduğuna emin olduğu kanaatleri zamanı gelince söylemek ve yazmaktır Fıkrımızı bir misalle izah edelim. Unıversıtede bir iktisat profesörü icra organının her hangi bir kararı- nı, iktisat ilminin kaideleri bakımından pek âlâ tenkid edebilir. Muayyen bir gidişin bir enflâsyona veya buh- rana müncer olabileceğini — söyliyebilir. Fakat söyledi diye takibe uğram amalidir. Profesörün, işaret ettiği- miz şartlar dahilinde, mutlak masuniyeti olmalıdır. Bir arkadaşın Meclisin daha evvelki devrelerinin birin- de ifade ettiği gibi, "bir milletin Üniversitesi — yaşar, düşünür, konuşur ve milli bırlıgın nâzımı Olursa, o millet ruhu üs, tarihi ile yaşar" Üniversitelerimizi mil- letin sn yüksek düşünce organı hâlinde yaşatmağa mec- İlim adamı siyasetle uğraşmalı mıdır? Gençlik ve siyasi eğitim k Partili siyaset hayatında, — vatandaşların siyasi içtihatlarını izhar etmeleri, seçimlerde bu içtihatla- rıfla göre istedikleri partılere rey vermelerinden daha tabii bir şey olmaz. Vatandaşların rey verirken kendi görüşlerine yakın partileri tercih etmeleri, şüphesiz ki seviyeli bir hareketi ifade eder. Bilhassa münevver ta- bakalara gidildikçe, vatandaşların muayyen şahıslardan, muayyen menfaatlerden ziyade, — muayyen ideolojileri gözettikleri görülür. 15 ARALIK 1956 PROFESÖR MUHLİS ETE DİYOR Kİ: Yüksek tahsil gençliği, münevver tabakanın en genç, fakat en heyecanlı kısmını teşkil etmekle, siyasete cok meclüp bir zümredir. Siyasete karşı bu alâka çok kere yüksek tahsille beraber başlar. Aile ve Fakülte muhi- tindeki siyasi sohbetler, sosyal ilimlerde siyasetle ilgi li bahisler, gazeteler, siyasi partilerin toplantıları genç lerin siyasi merak hayranlığım arttıracak fırsatlardır. Bu durum karşısında yüksek tahsil gençliği bir tercih yapmak zorundadır. Ya politika ile uğraşmalı, yahut uğraşmamalıdır. k kere aileler, hocalar ve hatta gençliğin siyasetle meşgul olmasını Gençler dersleriyle meşgul olmalı, lerini biran önce bitirmeğe bakmalı, atılmalı, gerekirse o zaman politika ile iştigal etmek denilmektedir. Şunu peşınen söyliyeyim ki, hakiki bil demokrasiye girmiş veya girmeye azmetmiş memleket lerde durum pek öyle değildir. siyaset adamlar doğru bulmazlar, okul veya fakülte meslek hayatına Yüksek' tahsil gençliğinin — memleketin siyasi cere yanları hakkında fikri olması lâzımdır. Hattâ münev ver vatandaş olmak itibariyle başka memleketlerin si yasi cereyanları ile de az çok alâkadar olması, kend rejimi ile başka rejimleri mukayese etmesi Ve bu tet kikler neticesinde kendi memleketinin hususiyetini gö zetmek şartiyle en iyiyi, en doğruyu araması lâzımdır Bugünkü gençlik liberal bir doktrini, neoliberal dokt tinden, sosyalist bir relimi sosyal polıtıkaya dah ehem mıyet veren bir rejimden, yalist bir sıstem komünist bir sistemden ayırdetmeyı bılmelıdır "De mokrasi" eğer halkın hâkimiyeti demekse, halkın b hâkimiyete bilerek sahip olması lâzımdır. Münevver zümreyi teşkil eden yüksek tahsil gençliği ise parti lerin ideolojilerine en fazla vakıf olabilecek bir duruna dadır. Daha ilk çağdan itibaren üniversite talebes öğrenme serbestisine; üniversite hocası ise, öğretm serbestisine sahip kimsedir. Yüksek mektepte üniver sitede ilim çerçevesi dahilinde kalmak şartiyle, he şeyi ogrenmek ve öğretmek mümkündür. ğgrenme hürriyeti ve usulleri odern Üniversitelerde ve talebe — müesseselerindi politik eğitime azami ehemmiyet verilmektedir Her vatandaşın kendi şehri, kendi memleketi ile meşgi olmasından daha tabii bir şey olmadığına ve bugünk cemiyette ise Köy, Şehir ve Memleket işleri, başka bi tâbirle "Devletin idaresi" partiler vasıtasiyle yapıld g göre, Vvatandaşın ister istemez cemiyetlerle v partilerle Aalâkadar olması gerekmektedir. Bilhass nglo Sakson memleketlerinde yüksek tahsil gençliği nin politika ile alâkası çok calibi dikkattir. Bilhass lngıltere üniversitelerinde politika ile meşguliyet bi siyasi eğitim, bir siyasi terbiye şeklinde tecelli eder. Hele içtimai ilimler tedris eden fakültelerde siya) eğitimin arz ettiği manzarason derece alâka uyand rıcıdır. Fakültelerde Içtımaı ve iktisadi rejımlerbılgıs siyasi tari ususi ve âmme hukukuna ait siyasi part ler bilgisi ogretılmektedır Fakat Londra Üniversitesi de hususiyet arzeden cihet talebenin mektep dışında h( çaları ile beraber Siyasi Klüpler şeklinde siyasi semine1ı ler tertip etmeleri, buraya muhtelit partilerin liderli rini davet etmeleri ve siyasi münakaşaları birlikte ya malarıdır. Bu münakaşalar büyük bir sükunet ve o gunluk içinde cereyan eder. Diyebilirim ki, İngiliz yül sek tahsil gençliğinin bu tarz müna şaları bir ço milletlere örnek alacak durumdadır. Başka memleketlerin gençleri de, kendilerine göl siyasi eğitimle meşgul olmaktadırlar