R A D Y O Ankara Ismarlama, cevaplar eçen haftanın sonunda perşem- mı, Ankara Tadyosunun dileyicileri. kahkahayla — gülmekten kendilerini alamadılar. Mikrofonda İki adam konuşuyordu. Biri sordu "Affedersi- soracak- tım, ama onu Peki, ne olacaksınız". İkincisi ona da ce- vap verdi. Hadise dünyanın en a- caip Tradyo programı — olduğunda zerrece şüphe bulunmayan Ordu Sa- ordu. ati'nde cereyan ediy Yapılan sozun ona bir röportaj- di. Hem de, güya mahallinde yapılan bir roportaJ Bunu belirtmek için fo- na, gelip geçen motorize birliklerin gürültüsü konmuştu. Ama, röporta- jin yapıldığı yer Yedek Subay Oku- luydu. Yedek Subay Okulunda bitip tükenmeyen motorize kuvvet geçidi- nin ne aradığını anlamak son dere* ce müşküldü. Ancak hiçbir şey, bu "röportaj'da sualin sorulmasından Bülent Arel'in Mektubu An- Mmüzi- Derginizin 134. sayısında ara Radyosunun batı m ği yayınları hakkında bir yazı neşredilmiştir. Bu yazının okuyu- cularınıza yanlış — bilgiler verdiği kanaatındeyız onun için rakam- lara dayan bu açıklamanın ilk çıkacak sayınızda ınlanması- nı Basın Kanununun 1lgılı maddesi- ne dayanarak rica ederim Yazıda, — Ankara Radyosunda haddınden fazla ağır musikiye yer verildiği, batı musikisine — ayrıl- mış bütün saatlerin Brahma ile doldurulduğu ve bu çok ağır klasik musikinin vakitli — vakitsiz yayın- landığı iddia edilmektedir Radyomuzdan haftada 84 mü- zik yayınlanmaktadır. Bunun 43 saati b tı musikisidir. 43 saatin dörtte üçünü, yani 33 saatini dans müziği ve hafif batı — müziği teşkil eder. Sizin fazla buldugu uz ciddi batı müziği —dörtte bir nisbetini, yani haftada on saati katıyyen geçmemektedır Bu on saat de gü- nün belirli saatlerine bölünmüş- tük. "Öğle vakti, en ağır parçala- rın çalındıgı saatlerdir" diyorsu- . Biz, öğle vakti işinden çıkıp evine gelen müzikseverleri düşü- tatil günleri dışında her gün saat 12,15 - 12.30 arası onbeş dakikalık bir konser tertipledik. Ciddi batı müziğine onbeş dakika- dan daha az zaman ayrılabileceği- ni de Zzannetmiyoruz. Yine tatil gecelerı dışında haftanın beş gü- nü saat 23.00 23.30 arasında yarım saatlik gece konserlerimiz vardır. Bu program, haftada bir gece büyük eserleri çalabilmek için bir saat devam eder. Buna mukabil cumartesi ve pazar ge- celeri tamamen hafif batı müziği- ne ayrılmıştır. Gelelim Brahms'a. Programla- rımızda imtiyazlı bir besteci yok- tur. Buna da bir örnek vereyim. 1 Ekimden bu yana, 65 gün zar- fında Brahm programlarımıza irili ufaklı eserlerımızle tam 13 defa girmiştir. Buna mukabil me- selâ —Liszt'in eserleri 12 defa, Rossini'ninkiler 13 defa, Chopin'- inkiler a v.s. yayınlandı. Radyo, sütununuzun yazarı, tesa- düfen hep" Brahms dinlemişe bu- nun suçu radyo programlarında değildir. Mezkür yazıda Ankara Radyo- sunda batı musikisine ayrılan her saatin —"Opus"larla — dolduruldu- ğundan, programlaryı başında ve ortasında ustad mutehassıslar tarafından “"ukalâca" ve "bilgiç- e" dersler verildiği yazılmakta— Herşeyden evyel batı müziği- müziğine mizin "opus" zarınız kadar yadırgadıgını zan- netmiyorum. İzahlar ise tamamen bir tutum meselesidir. Biz radyo- nun bir eğlence vasıtası olduğu kadar bir kültür vasıtası olduğu- na da inanıyoruz. Kanaatimizce Türk müzikseverine dünya kültü- rünün çok gelişmiş olan bu dalına ait eserleri, tarih içindeki yerleri- ne oturtara önemlerini ve ge- rektikçe formlarını kısaca bildire- rek takdim etmek zararlı değil- dir, faydalıdır. Bu izahların yarım saatlik programda iki ilâ üç da- geçmediğini de söylemek Ayrıca mezkür yazıda Ankara Radyosu batı müziği — yayınları- B. C.'nin uçuncu programı- na benzedıgı ve — "zevzekliklerden usananların, bu sefer de kendileri- ni gece gündüz Carnegie Hall'e düşmüş" buldukları iddia edil- mektedir Bu iltifatlara lâyık ol- duğumu pek zannetmiyorum; fa- kat herhalde sayın yazarın tevec- cühüne de minnettarım. Saygı ve sela lar Ankara Radyosu Müzik Yayınları Şefi Bülent Aral evvel verilen cevap kadar komik ol- madı. Anlatılıyordu ki mikrofonua başına gelenler, ellerine tutuşturul- muş kâğıtlardan cevaplarını okuyor- lardı. Böyle bir radyo röportajı her halde şimdiye kadar görülmemişti. Zaten Ankara radyosunun hemen bütün röportajları, bu neviden stüd- o malümatı oldukları hissini uyan- dırıyordu. Atatürk'ün ölüm günü münasebetiyle hazırlanan program da, mektep talebelerının hıssıyatına tercüman olma sadiyle girişi- len teşebbüs de bir takım gençlerin ellerindeki metinleri okumaların- dan ibaret kalmıştı. Halbuki radyo röportajı canlılık, dinamizm demek- tir. Röportaj yapmak için bir yere gidilir; röportaj mevzuları stüdyoya çağırılmaz. Gitmek imkânı yoksa, dinleyiciyi bir saf adam yerine koyup ona sanki röportajıma gibi bir takım tertipleri hazmettırmeye kalkışmak ciddi bir müesseseye uym İşte o zaman, tıpkı rdu Saati' nde olduğu gibi spiker ile muhatabı şaşırırlar ve ikincisi birincisinin sormadığı, fakat sorması gereken suale cevap verive- rir. O gün, suallere Verılen cevaplar da son derece 'anorma e hepsi aynı temayı işliyordu. Bahıs mevzuu olan Okulundaki testlerdi. Muhayyelesı haylı kut olan program amıştı. çlere istedikleri gençler arzularının mucip sebebi ola- rak ayni hikâyeyi anlatıyorlardı. Bü- tün bunlar da, o garip gürültü için- de- belki de o gürültü radyonun hu- sus! gürültüsü veya parazitiydi, ce- reyan edip gidiyordu. Bir radyo programının nasıl hafi- fe alınarak hazırlanabileceğinin en güzel delili Ankara radyosudur. He- men bir tek program bulamazsınız ki hazırlayanı ve takdim edeni insana yabancı radyoların, programlarına yakın bir itina havası verebilsin. He- le o spikerlerin donukluğu, hele o bo- yuna — kullandıkları "efendim'"leri.. Dınleyıcının gözü Önüne gayri ihti- yari ellerini ne yapacaklarını bileme- yen acemi aktörlerin gülünç hali ge- lıyor Radyoculuğun bir meslek oldu- ğu acaba hâlâ anlaşılamıyacak mı? Istanbul radyosu bile Ankaranın ya- nında dünyanın en mükemmel röpor- tajlarını, en cazip programlarım tak- dim etmektedir Artık varınız, siz kıyas ediniz! AKİS, 15 ARALIK 1956