YURTTA OLUP BİTENLER Dış Politika Seyahatin hikâyesi Porto - Aralık (Aydemir Balkan bildiriyor.) Uçaklar ve gemiler sadece Muha- lefet başkanlarına azizlik yap- mazlar ya.. Bu sefer azizlik İktidar Başkanının başına geldi. Adnan Menderesi ve NATO Konseyi heye- timizi getiren Air Prance uçağı pa- zar gecesi Orly hava meydanına sa- at 23 de inecek yerde saat 21.30'da könuverdi. Uçak fırtına yüzünden Münihe uğramayıp doğruca Parise gelmişti. Tabii vakti bol olan Münih yolcuları bu beklenmedik "Paris ge- cesi" hediyesine sevindiler, ama res- mi karşılama merasimi hayli aksadı. aşıyorlardı. Karşılamaya bu defa ne- dense hiç bir hanım gelmemişti. Meydana konan uçaktan her za- manki mütebessim çehresiyle inen Başbakanı öyle bir kalabalık takip etti ki sanki bu, Konseye verdiğimiz önemin en heyecanlı tezahuruyd Kimler çıkmadı ki? — Büyük elçiler, elçiler, milletvekilleri, memurlar, su- baylar, v.s. v.s. Yalnız, on beş kişi- lik heyetimizde sadece iki hariciyeci teknisyenin bulunması nazarı dikkati çekiyordu. Bütün Konsey çalışması- nın motörü bunlar olduğuna ve me- sainin asıl yükü bunların omuzla- rına düşeceğine bakılacak olursa alâ- ka tezahüratının daha ziyade gazete fotoğrafçılarının istihlakine mahsüs bulunduğu neticesine varmamak im- kânsızdı. lot sarayındaki Zaten iki gün sonra, Chail- NATO Konseyının NATO'nun toplantı salonu Tek — Başbakan: Gelmesi beklenen Fransızlar ve diğer yabancılar, bilhassa gazeteciler orta- lıkta görünmediler. Bazıları ise oto- mobil kervanı Paris istikametinde yol almaya başladığı sırada hava mey- danına yardı. Radyo otomobili bir sa- at sonra yetişti. Ancak bu gibi karşılama törenle- rinde çok "hassas" olan resmi dele- gasyonlarımız tam kadro ile, zama- nında Orly'de hazır ve nazırdı. Mey- danın salonu buz gibiydi. Galiba Fransızlar petrolsüzlüklerini her ve- sile ile yabancılara gösterip kendile - lerıne acındırmak istiyorlardı. NA- TO OECE g delegasyonlarımız, SHAPE'deki subaylarımız, — Elçilik erkanımız ve Başkonsolosluk mensu- bun salonu nefesleriyle ısıtmağa ça- Menderes çalışmalarına bütün bu kalabalıktan ancak beş kişiyle iştirak edecektik. Heyetle beraber bir de milletvekili gelmişti: Sıtkı Yırcalı.. Sıtkı Yırcalı Konsey delegasyonuna dahil değildi. Üstelik kendisinin şimdiye kadar dış politika hakkında tek bir kelime söylediğini hatırlayan yoktu. Şu hal de? Acaba bu milletvekilimize Baş- bakan mutlaka bir Paris seyahati mi yaptırmak istemişti ? Bu millet vekilinden başka üç kişi- nin daha mevcudiyeti göze çarpıyor- du. Anadolu Ajansından falanca ile Turizm Müdürlüğünden filancalar.. Fakat bunların asıl görevleri ku- lağa fısıldanıyordu. Pek âlâ! Hükü- met Başkanlarına seyahatlerinde el- bette ki emniyet memurları refakat ederler. Ama bu gülünç kamuflaja sebeb neydi? Adnan Menderes kendisini karşıla- yanların ellerini sıktı, gönüllerini al- dı. Zaten beraberinde getirdiği heyet içinde, doğrusunu — söylemek lazım gelırse en batılı en avrupai görüne- ni oydu. Hele bazı muhterem zevat vardı ki onların seyahate dahil edil- melerinin izahım bir diplomat, arka- daşının kulağına ayak üstü yapıver- di: Ortalarında Adnan Menderes, Kenyada bir Oxford'lu gibi duruyor— du. Genel Kurmay Başkam Tunaboylu, Başbakanı dikkati çeken bir "esas vaziyet" de dinliyordu. Buna mukabil SHAPE'deki temsilcimiz Tümgene- ral Erikan da Genel Kurmay Başka- nımızın yanında aynı vaziyetteydi. Adnan Menderes en ziyade NAT nezdindeki mi temsilci vekilimiz -Bakanlıkların vekillerle idare edil- diği bir sırada elbette ki Daimi tem- silcilere asil memurlar getirilmiye- cektı; ama insaf edilsin, Hariciyemi- zin bu en mühim vazifesi Fatin Rüş- tü Zorlunun milletvekili olmasından bu yana, yani tam 1954 seçimlerin- den beri vekillikle * idare olunmakta- d i Tineye iltifat etti. Aslına da bakılırsa M. Ali Tiney ak günde kara günde dosta düşmana karşı em- niyetle çıkarabileceğimiz tek adamdı. Çalışmakla geçen gece aşbakan Paristeki ilk — gecesini Maurice Barres bulvarının üzerin- deki 82 numaralı meşhur köşkte ge- çirdi. Köşk; Zerin ailesinin uzun ika- metiyle şöhrete — kavuşmuştu, ihti- mal Adnan Menderes bu binayı me- rak etmişti ki, otele inecek yerde o- rada kalmayı tercih etti. Zaten böyle- ce köşke ödenen yüksek kira da bir işe yaramış oluyordu. Gece çalışıldı. sabah Malesherbes bulvarı üze- rindeki delegasyon binamızda kim a- ransa, santral uykulu bir sesle ya "bıraz evvel yatmaya gıttı , ya "sa- at yedide evine dü", ya "ancak altıda ayrılabildi" — diye cevap veri- yordu. Hâlâ çalışabilen, Z. Kuneralp idi. NATO'nun | numaralı atlatma mütehassısı olan Kuneralp ise tele- fonda muhatabına nefes aldırmadan konuşmaya başlıyordu: "Vallahi kar- deşim, bir saat uyuyamadım. Şu anda Ankarayı bekliyorum. O kadar.. Tak dir edersiniz ki.. Yemin ederim.. Şim- dilik hiç bir şey belli değil.." Zaten Konseye İki gün kala Dele- gasyonumuzun bir maraton gayreti- ne kapıldığı artık meşhut olmuştur. r şey, hemen hemen son dakikada hazırlanıp çantaya konur. Tabii bu arada memurların yüreğini — ağzına getiren bazı -in extremis- sahneler de olur. Ankaradan gelenler ekseri- ya buradakilere, buradakiler ise An- karadan gelenlere güvenmişlerdir. Çeşitli ihtimallere göre hazırlık, pek AKİS, 15 ARALIK 1956