yarım fenalık geçirerek ilk yardım hastahanesine kaldırıldı. — Zatülcenp olduğu anlaşıldı. Bu zatülcenp gene ciğerleri ile alâkalı asıl hastalığına müdahaleyi geciktirdi. Londra yolcu- luğunun maalesef dönüşü olmadı. men o gün haberi alan Londra Büyük Elçimiz Suat Hayri Urgüp- lü merhumun eşini Zziyaret ederek taziyelerini bildirdi ve gereken alâ- kayı gösterdi. Memleketımızde çıkan bütün gaze- telerin ve efkârı umumiyenin bunca alâka gosterdıgı Reşat Nuri Günte- kinin acı ölümünün ardında halele- nen bu sevgi halkasının sebebi ney- di? Şüphesiz: "Çalıkuşu".. Bu memlekette yedısınden yetmişi- ne kadar hemen herkesin okuduğu, herkesin sevdiği bu romanın — kera- meti nedir? İşte Reşat Nuri Günteki- nin bütün sırrı bu noktada, bu sual- de toplanır. "Çalıkuşu" Toman edebiyatımız- da bir merhale olmuştur, ilk defa tefrika edildiği "Vakit" — gazetesi, e- ğer balâ yaşayabılıyorsa ilk — bayat nevhasını 30 yıl önce bu romandan aldığı için yaşayabılıyor. Zamanına göre yepyeni mevzuu, kahramanının lügat mânasiyle de kahraman oluşu, dilinin duruluğu, akıcılığı ve temiz- liği, tahkiyedeki samimiyet ve kısaca rfiın ve mazrufun gençliği, o günle- rin kadın, erkek bütün gençliğinde çok derin izler bırakması, köy köy, kasaba kasaba memurıyet yapan "genç muallime" tipini en bariz ka- rakterıyle tesbit etmesi Reşat Nu- ri Güntekin'i ve Çalıkuşunu olmezlı— ğe eriştiren sebeplerdir. Bugün Feri- de adiyle tanıdığımız yüzlerce, bin- lerce kadınımızın pek çoğu isimleri- ni bu romanı okuyup sihrine kapılan- lardan almışlardır. Reşat Nuri yalnızca "Çalıku nun muharriri miydi? Pek tabii, yır!. Onun roman, hikâye, tiyatro sa- halarında telif, tercume pek çok eseri vardır. ve e zevkle okunmuş, zevkle seyredılmış eserlerdır Ama "Çalıkuşu"mın ve on kahramanı Feride'nin şöhretini hıçbırı golgelı— yememiştir. Reşat Nuri, eserleri yabancı dil- lere de çevrilmiş ve o dillerde de o- kunmuş sayılı bir kaç yazarımızdan birisiydi İyi bir hoca, ıyı bir arkadaş ve iyi bir insandı. Kıs ançlık kavgaları ile bunalmış edebıyat dunyam zda düş- an olmamış ve düşman edinmemiş nadır ınsanlardan bırıydı Hemen ilâ» ve etmek gerekir ki, Reşat Nuri Gün- tekin'in en enteresan taraflarından biri de eskimeyen insan olusudur. Bandan bir kaç yıl önce yapılan bir roportajda çağdaşlarından pek ço- gunun aksine şöyle konuşmuştu: "Edebiyatımızın — eskisinden daha iyi; olduğunu, ilerde daha da iyi ola- cağını düşünüyorum. Şiirde, hikâye- de” tefekkürde, dilde, yeni bir çehre belirmiştir. Zaten meselelerin sonuna yaklaşmış, birkaç büyük değerli şah- siyetten başka fiilen eski şey kalmı AKİS, 15 ARALIK 1956 diye bir, ıd K A D Terbiye Yeni bir meslek adınlara en çok yakışan mesele- AA lerden birisi ve belki de en zevklisi Öğretmenliktir. Son senelerde Avru- pada ve bilhassa Amerikada çocukla- rı ilk sınıflardan itibaren ele alarak okutan öğretmenlerden başka, onla- ra daha henüz anne çocuğu denebile- cek kadar küçük yaştan itibaren ne- zaret eden ablalar bir hayli çoğalmış ve yuva hocalığı yepyeni bir meslek halinde inkişafa başlamıştır. Bu ihtiyaç bizde günden güne daha fazla kendısını hıssettırmekte— dir. Çalışan kadınların adedi çoğal- dıkça ve yeni pedagoji sistemi mem- lekette daha esaslı surette yerleştik- çe, bu ihtiyaç daha da artacaktır. Ça- lışmaya giden bir anne, çocuğunu he- nüz köyden yeni gelmış saf ve c ahil bir yardımcıya bırakıp evden çıkar- ken, içi ne derece Tahattır?. Çalış- mayan ve evinde — oturarak ev işleri ile meşgul olan anne, ev işlermı ye- tiştirmeye — uğraşırken çocuğunun gezme, oyun ve kendi kendini meş- gul etme ihtiyaçlarını ne dereceye kadar karşılayabilmektedir? Ya si- nirlenip haksız yere çocuğa bağırma- sı, sonra da gidip onu okşaması, on- dan adeta özür dilemesi çocuğun ru- hu üzerinde ne gibi tesirler bıraka- caktır?. Şu suallerin cevabı verildi- ği zaman, Pedagojiden anlayan kim- seler tarafından idare edilen yurtla- rın gerek çocuk, gerek aile için ne derece mühim olduğu anlaşılacaktır. Ayşe abla okulu Ankara bu ihtiyacı çoktan duymuş- tur ve bu ihtiyaç çocuk yuvaları- olmuştur. Yu- nın açılmasına sebep D N valardan bir tanesi yuvadır.. Ayşe Abla Oku- Ankaranın Ayşe meşhurdur. Onu tanımayan- lar sesini kolaylıkla tanırlar. Çünkü o senelerce, Ankara Radyosunda ço- cuklara ve bazan da büyüklere hitap etmiştir. Ayşe Ablanın radyodan ay- rıldıktan sonra bir yuva açtığı, modern, ve çok güzel bir binada ilk- okul ve yuva idare ettiği Ankaralı- ların malümudur. Ayşe Ablanın mu- vaffakiyetinin tek sırrı vardır: Ço- cukları sevmesi.. Yuva hocalığım seçecek olan genç kızların işte en çok muhtaç oldukla- Ti şey içten gelen bır çocuk sevgisi ve bu sevgiden doğan sonsuz bir sa- bırdır. Bu belki, 1stıkbalı çok olan bu yeni meslegın en cazip manda en güç tarafıdır. bazan çok yaramazlık ederler rültüye dayanmak için sağlam bir si- nir sistemine ihtiyaç vardır.. Bazan en mantıksız şeyi, en tabii birşey gi- bi yapmak isterler, şiddetli baskı on- ları isyana teşvik eder. Fakat makul izahatları daima iyi karşılarlar, bep gösterilince bunu istiyerek ka- bul ederler.. Korku ve emniyetsizlik hissi telkin eden şiddetti yasaklar, bağırıp çağırmalar çocuğun ruhunda doldurulması çok güç boşluklar ya— ratabilir.. Yuva hocalığı sev, sabrın yanında — bilgiye, pısıkolopye de muhtaçtır. Yuvada bir sabah Sabann erken saatleri idi. Birçok miniminiler, tıpkı iş başına giden büyükleri gibi ciddi ve telâşlı adım- larla sokaklara dökülmüşlerdi. Bun- lardan bir kısmı Yeşilirmak sokağı- na sapıyor ve hemen Selanik cadde- sinin karşısına gelen büyük beyaz bi- Çocuk yuvasında oyun salona Dağıtmak değil, toplamak * öğretiliyor 25